《11. Bölüm》 《M》

1.3K 53 7
                                    

Y/N: Öhöm öhöm doğru okudunuz. Smut var. Smutla birlikte birçok yerde açık gifler var. Rahatsız olanlar/olacaklar wifi veya internet paketi her neyse kapatıp öyle okuyabilir. İyi okumalar.

Baekhyun ümitle Bay Oh'un yüzüne baktı o an. Kai'nin nerede olduğunu öğrenmek istiyordu. "Sence direk söyleyecek miyim Baekhyun?" Bay Oh sırıtarak sorduğunda Baekhyun göreceğinden emin olacağı derecede göz devirdi. İnsanların bu tür önemli konularda kendi çıkarları için uğraşmalarından nefret ediyordu. "Ne isteyeceksiniz Bay Oh? Lütfen yapabileceğim şeyler olsun. Yoksa umursamam." Baekhyun ses tonundan istemediğini belli etmek istedi. 

"Neden eskisi gibi ilgi göstermiyorsun bana Baekhyun?" Bay Oh sorduğunda Baekhyun cevaplamak istemedi. Zaten cevabını bildiği soruyu sormuştu. Oyun oynuyordu adeta. "Ne isteyecekseniz isteyin Bay Oh. Artık daha fazla gecikmek istemiyorum. Sizi bekleyemem." sabırsızca sordu Baekhyun. "Pekala seni herhangi bir şeyde zorlamak istemiyorum. İsteyeceğim şeyi daha sonra söylerim. Çocukluk arkadaşının yanında şuan Kai. Bana geçenlerde haber verdi. Dinlenmesi gerektiğini söyledi." Bay Oh kısaca açıklayıp adresi verdi Baekhyun'a. 

***

Baekhyun, Bay Oh'tan sevgilisinin yerini öğrendiği gibi kendini okulun önündeki durağa atıp ilk gelen otobüsle otogarın yolunu tuttu. Kai, müdür ve Bay Oh ile konuşup şehir dışına çıkacağını söylemişti.

Yarım saatlik yolun ardından otogara gelmiş, hızlıca bineceği otobüs için bilet aldıktan sonra bahçeye çıkmıştı. Heyecandan ölüyordu. Telefonunun şarj aleti de dahil hiçbir şey almamıştı. Otobüste şarj aleti olmasını umuyordu. Yoksa bu şarj çok fazla idare etmezdi.

Otobüsünü bulduktan sonra içeriye geçip koltuğuna oturdu. Telefonuna parmağını okutup ekranını açtıktan sonra bildirimlere baktı. Ne o kızdan ne de Kai'den mesaj vardı.

Otobüs uzun bir bekleyişin ardından kalktığında Baekhyun şükretti. Bir an kalkmayacağını düşünmeye başlamıştı.

***

*Baekhyun'un Ağzından*

Otobüs durduğunda ağrıyan boynumu es geçip kendimi dışarı attım. Tanrıya şükür otobüsteki şarj kablosuyla telefonumun şarjını doldurma fırsatı bulmuştum.

Otogarın çıkışındaki taksilerden birine binip adresi verdiğimde adam bana tuhaf bakışlar yolladıktan sonra yola koyuldu. Tuhaf bakışları umursamadım çünkü şuanki tipimi Kai görse o da tuhaf bakışlar atardı.

Morarmış gözler, uyuduğum için dağılmış olan saçlarım, Seul'deki bir okula ait forma ve resmen ısırdığım için parçalanan dudaklar. Şuanki tipimi umursamayı vazgeçip telefonumu açtım. Son bir hevesle bildirimlere baktığımda yine sinirlerim bozuldu.

Kai'ye ait hiçbir bildirim yoktu. Hep okuldaki diğer kişilerden gelen mesajlar, sosyal medya hesaplarımdan gelen bildirimler ve diğerleri.

Telefonun ekranını kapadığımda taksinin durmuş olduğunu fark etmem uzun sürmedi. Cebimdeki paranın tümünü taksi şoförüne verip kendimi dışarı attım.

Adresteki bina olduğunu düşündüğüm binanın önüne gelip zile bastım. Umuyorum ki açacaklardı. Yani açmalılardı.

Birkaç dakika sessizliğin ardından tam açılmayacağını düşünürken biri otomatiğe bastığında adeta zıplayarak içeri daldım. Kamera varsa eğer apartmanın sahibi bana oldukça gülecekti.

Olabildiğince hızlı adımlarla asansöre ilerleyip şansıma olduğum katta duran asansöre bindim. On birinci katta duran asansörden yine bindiğim hızda indikten sonra karşımda duran kapıya umutla baktım. Eğer Kai, Bay Oh'un da dediği gibi buradaysa şimdi ben kapıyı çaldığımda karşıma çıkacaktı.

PromiseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin