Medya: Furkan Çağlar
'Bir şey demeyecek misin?' Burnumun dibindeyken, nefesin tenimi okşarken nasıl konuşmamı bekliyorsun. Biraz geri çekilip arkamı döndüm.
'İyi olur.' Benden önce atılarak iki valizi alarak apartman kapısından içeri girdi. Ben de diğer iki valizi alıp peşinden çıktım. Efe kapıyı açmış hunharca Enis'i süzerken kaşlarımı çattım. Seni döverim Efe.
'Efe çekil de geçelim.' Dedim sinirle. Yeni aklına gelmiş gibi içeri geçip koltuğa oturdu. Öküz, insan yardım eder. Valizleri kapının kenarına koyup Enis'e döndüm.
'İçeri gel. Şu geri zekalı yüzünden daha kahvaltı yapamadım birlikte yeriz.' Şaşırdı. Bildiğin şaşırdı. Tabi üç gündür demediğimi bırakmadım haklı. İçerden Efe'nin sesi geldi.
'Seni duyabiliyorum Furkan.' Gözlerimi devirdim. Enis'i kolundan tutarak mutfağa soktum. Kahvaltıya başlamıştık başlamasına ama geldiğinden beri tek kelime etmemişti. Beni en çok geren konu ise dün ile ilgili hiç soru sormuyordu. Beni koruması bile saçmalıktı. Neden benimle ilgileniyordu. O, o beni sevemez ki. Benimle birlikte olanlar ya para için ya da birlikte olana kadardı. Beni ben olduğum için seven yoktu. Bu gidişle de olmayacaktı. Peki o niye yanımdaydı. İlk başta beni tanımıyordu bile. Başımı kaldırıp baktığımda yemeyi bırakmış beni inceliyordu. Gözlerimi kenetledim gözlerine. Sonunda dayanamayıp sordum.
'Beni neden korudun? Neden peşimden ayrılmıyorsun? Seni terslediğim de bile niye yanımda duruyorsun?' Ben sorularla boğuşurken sakince baktı yüzüme. Onun bu sakinliği beni delirtiyordu.
'Susma! Konuşsana!' Oturduğum sandalyeden kalkarak bağırdım. Enis bağırmamla oturduğu yerden hızla kalktı ve üzerime yürüdü. Geriye gideceğim sırada benden önce davranmış kolumu kavrayıp kendine çekmişti. Gözlerim şaşkınlıkla büyümüştü. Sıcak dudakları soğuk dudaklarımın üzerinde dans ederken bir karşılık verememiş öylece donmuş ona bakıyordum. Bir eli kolumu tutarken diğer eli ensemden tutarak kendine bastırıyordu. Gözlerimi kapayıp anın etkisine bıraktım kendimi. Dudaklarımı aralayarak dilinin ağzımı keşfetmesini sağladım. Kalın dudaklarını dişlerken ateşli bir hal almaya başladı. Ellerim saçlarına giderken, onun ensemde ki ve kolumda ki eli belime indi. Tişörtü yavaşça sıyırarak sıcak ellerini kaslarımda gezdirirken benden küçük bir inilti kazanmıştı. Sonra birden ayrıldı benden. Gözlerime baktı uzunca, sonra da hiçbir şey demeden kapıyı çarparak gitti. Öylece arkasından bakakalmıştım. Uzun zamandır kapının orada dikilen Efe'yle kesişti gözlerimiz. Hiçbir şey demeden hızla yanından geçerek odama girip kapıyı kilitledim. Yavaşça yere çökerken gözlerim yaştan buğulanmış damla damla akıyordu. Odanın kapısı kuvvetle yumruklanırken irkildim.
'Furkan aç şu kapıyı!' Pürüzlü sesimle bağırdım.
'İstemiyorum!' Bu sefer daha sakin bir ses tonuyla konuştu benimle.
'Hadi aç kapıyı. İkiziz biz nasıl hissettiğini biliyorum. Ne düşündüğünü biliyorum. Hadi aç konuşalım.' Kapının kilidini açtıktan sonra üstüme atılarak sıkıca sardı bedenimi. Saçlarımı okşarken fısıldıyordu.
'Şşh geçecek.' Geçmeyecekti bunu ikimizde biliyorduk. O da diğerleri gibi hiçbir şey demeden bırakıp gitmişti beni. Oysa ki farklı sanmıştım. Yanılmışım. . .