'Sadece benim olmanı istedim.'
'Sadece benim olmanı istedim.'
'Sadece benim olmanı istedim.' Enis'in sesi eve geldiğimden beri beynimde yankılanıyor bir türlü aklımdan çıkaramıyorum. Bu sabah bana bu kelimeleri söylediğinde de karşısında kala kaldım. Ağzımdan tek bir söz bile çıkmadı. O yavaş adımlarla restorandan ayrılırken bile konuşamadım.
Tuhaf. Birinin beni ben olduğum için sevmesi tuhaf geliyor. Tamam onu seviyorum oda beni seviyor arada hiçbir engel yok gibi gözüküyor ama var! Hem de kocaman bir engel var. Ben onun isteklerini karşılayamam mesela kalabalık bir ortamda elini tutamam, sahilde otururken bedenini sarmalayıp güzel sözler söyleyemem, dilediğim gibi sarılıp kokusunu içime çekemem. Hadi oldu diyelim peki ya kendi çevresi ne olacak? Beni çok seven annem babam bile evlatlıktan reddetmişken Enis'in ailesi, arkadaşları nasıl bakacaklar bu duruma. Kendisi bir süre sonra sıkılacak bu durumdan. Ben, ben bunu istemiyorum, Enis'i üzmek istemiyorum. Hem zaten bir sevgilisi var değil mi? Enis'in isteyeceği bütün her şeye sahip esmer tenli, beline uzanan koyu kahve saçları, minyon yapılı bir kız var. Eğer o kızla birlikte olursa çevresindeki kişiler Enis'i reddetmez. Onun güzel bir hayatı olabilmesi için kendi sevgimden vazgeçmeliyim. En azından kendimden uzaklaştırırsam normal bir hayat sürebilir.
Peki neden? Neden yanaklarımdan süzülen bu göz yaşları. Onun mutluluğu benden daha önemli. Zaten hayatım boyunca üzüldüm değil mi biraz daha üzülsem ölmem. Umarım.
Bedenimi hızla yatağa atarken histerik kahkaham odada yankılandı. Tanrım sanırım deliriyorum.
Yataktan doğrularak sarsak adımlarla odamdan çıkıp salona ilerledim. Salondan içeri girmemle Efe başını çevirip bana baktı ardından bakışlarını tekrar televizyona dikti.
'Ne oldu sana?' Anlamamazlıktan gelerek yanına oturup televizyondaki yarışma programına bakarken cevapladım.
'Hiçbir şey.' Gözlerini devirdiğini hissedebiliyorum.
'İkizin olduğumu biliyorsun değil mi? Sen söylemeden de anlayabiliyorum.' Unutmak mümkün mü her dakika hatırlatıyorsun.
Anlatmak isterim ama anlatamam yoksa şu garip nasihatlerini dinlemek zorunda kalırım ve hayır duymak istemiyorum. Beni kararımdan vazgeçirmeye çalışacak.
'Bu sefer yanılıyorsun kardeşim.' Dedim sırıtarak. Ona üzüntümü belli edemem sırıtmaya devam et Furkan.
'Öyle olsun. Her neyse ben açım.' Sen ne zaman doydun acaba. Bu sefer gözlerimi deviren bendim, başımı Efe'ye çevirerek ciddi olup olmadığına baktım. Düz bir ifadeyle bana bakıyordu.
'Cidden mi? Daha yarım saat önce yemek yedin Efe.'
'Ne diyebilirim ki metabolizmam hızlı.' Dedi gülerek.
'Normal bir insan yediği yemeği üç saatte sindiriyor tabi sen normal olmadığın için.' Gözlerini izlediği yarışmadan çekerek bana baktı.
'Yemek hazırlayacak mısın?'
'Eşek kadar adam oldun kalk da hazırla.' Tanrım hala aklım almıyor göz renklerimiz bile farklıyken nasıl ikiziz biz. Cidden huylarımız dışında fiziksel olarak hiç benzemiyoruz.
Televizyondaki programa son kez bakarak oturduğum yerden kalktım. Efe'nin kalkmamla konuşması bir oldu.
'Hazırlayacak mısın?' Hala yemek mi düşünüyor bu salak. Saat on bir. Bu saatte yemek mi yenirmiş.
Efe'ye cevap vermeden odama ilerleyip kapıyı kapattım. Yatağa ilerleyerek üzerindeki örtüyü kaldırarak içine girdim. Bugün yeteri kadar düşünmüştüm bu yüzden hem bedenim yorgun düşmüş, hem de beynim yorulmuştu. Yarın herkes için farklı bir gün olacaktı. Özellikle Enis ve benim için zor bir gün olacak ama ondan zorda olsa vazgeçeceğim.
Uyumadan önce tek düşündüğüm Enis'ti, duruma bakılırsa bundan sonra da tek düşünebildiğim Enis olacaktı. . .
İyi bayramlar :)