Medya: Temsili
Uyanalı bir saat olmasına rağmen gözlerimi dikmiş öylece tavana bakıyorum.
Bugün büyük bir gün, bugün eski anıların tekrar gün yüzüne çıkacağı gün, bugün benim hayatımın değişeceği gün. Ve ben bugün ne bok yiyeceğimi bilmiyorum. Lanet olsun ki bu durumda ne yapacağımı bilmiyorum. Sinirliyim, kırgınım, üzgünüm.
Onur'un her şeyi hatırlamasına ve karşıma çıkmasına rağmen anlatmamasına sinirliyim. Üzgünüm çünkü, o güne dair sadece ufak tefek şeyler hatırlamama rağmen Onur'u hatırlayamıyorum. Tanrım, şuan öyle bir çıkmazdayım ki, öyle bir duygu karmaşası içindeyim ki ne yapacağımı, nasıl hareket edeceğimi hiç bilmiyorum en ufak bir fikre dahi sahip değilim.
Yatakta doğrularak sırtımı yatak başlığına dayayarak sıkıntıyla gözlerimi kapattım. Bütün gece dön sağa dön sola düşünmekten uyuyamamıştım. Şimdi ise gözlerim şişmiş, başım aşırı derecede ağrıyordu.
Odanın kapısı hızlı açılırken yerimden sıçradım.
'Ben Enis'le dışarı çıkıyorum.'
'Restoran ne olacak?' Gözlerini devirerek konuştu.
'Onur ve benden başka şefler de var.' Bir şey dememi beklemeden odadan geldiği hızla çıktı. Çok teşekkür ederim Furkan gerçekten çok yardımcı oldun, güzel tavsiyeler verdin, bana destek olduğun için minnettarım. Bazen cidden kardeş olduğumuza inanamıyorum. Gözlerimi devirerek yataktan kalktım. Yavaş adımlarla odamdan çıkıp banyoya girip yüzümü yıkadım. Madem uyuyamıyorum ayılmam şart. Tekrar odaya gelerek üzerime hırka aldım. Kahvaltı için adımlarımı mutfağa yöneltirken zil çaldı. Savsak adımlarla bu sefer kapıya yöneldim. Furkan kesin bir şeyini unutmuştu. Kapıyı açarak bıkkınlıkla konuştum.
'Yine ne unuttun Furkan.'
'Cüzdanımı.' Bir gün kendini de bir yerlerde unutacaksın, bakalım ne zaman olacak.
'Efe hala dikiliyorsun gidip getirsene!' Dedi sesini yükselterek. Omuzlarımı silkerek mutfağa ilerlerken bağırdım.
'Nah getiririm!' Ofluya puflaya ayakkabılarını çıkararak içeri girerken karşılık verdi.
'Senden nefret ediyorum kardeşim!' Kendime sandviç hazırlarken bağırdım.
'Hislerimizin karşılıklı olması ne kadar hoş kardeşim!' Furkan hızlı hareketlerle evden çıkarken sandviçimden bir ısırık alarak gri geniş koltuğa oturdum. Tam televizyonu açmış film ararken kapının çalmasına isyanla bağırdım.
'Yeter!' Elimdeki sandviçi koltuğa bırakarak hızla kapıya ilerledim. Hışımla kapıyı açarak bağırdım.
'Ne var!' Karşımda gördüğüm kişiyle sinirden çatılmış kaşlarım şaşkınlıkla kalktı.
'Onur!' Hızlı hareketlerle eve girmeden kapıyı suratına kapattım.
'Efe!' Kapıyı yumruklayarak bağırdı.
'Bak artık konuşmamız gerek, nereye kadar kaçacaksın ki?' Tabii kaçan ben oldum şimdi. Olan biteni anlatmayan benim sanki. Hem bu nereden öğrenmişti ki bildiğimi....Bir dakika Furkan! Kardeş dedik bağrımıza bastık şeytan çıktı.
'Aç şu kapıyı Efe!' Dedi kapıya bir yumruk daha geçirerek. Eh artık kaçmanın bir anlamı kalmadı. Evet eninde sonunda onunla yüzleşeceğim ama o gün bugün olmasa olmaz mıydı? Kendimi hazır hissetmiyorum. Ne olacaksa olsun diyerek kapıyı açmadan önce derin bir nefes aldım. Kapıyı hızla açarak karşısında dikildim. Başını hızla kaldırarak göz göze gelmemizi sağladı.
'Ne var!' Hışımla kapıyı ardına kadar açarak içeri dalarken kapı duvara çarptı.
'Şimdi susuyorsun ve beni sonuna kadar dinliyorsun!' Yavaş adımlarla salona geçerek Onur'u arkamda bıraktım.
'Dinlemek istemiyorum!'
'Sana dinlemek istiyor musun diye sormadım! Dinleyeceksin!' Gür sesini arkamdan duymamla yerimde sıçradım. Ben de ona bağırarak karşılık verdim.
'Neden anlatmadın o zaman! Her şeyi biliyorken neden anlatmadın!'
'Ne deseydim Efe! Bir kaç ay önce ikimiz arasında tutkulu bir sevişme gerçekleşti ama sen hiçbir şeyi hatırlamıyorsun mu deseydim!'
'En azından uygun bir şekilde anlatabilirdin! Seninle seviştiğimi Doruk'tan öğreniyorum!'
'Lan bunun uygunu mu var!' Dedi sesini biraz daha yükseltirken. İkimizde sinirle solurken birden burun buruna olduğumuzu fark ettim. Geriye adım atacakken Onur hızla bileğimden tutarak kendine çekti. Ne olduğunu anlamadan dudakları dudaklarımı hapsetti.
Kaçmayayım diye kollarını hızla belime dolarken bedenimi bedenine yasladı.
Dudaklarımı öyle hırsla öpüyorduki dudağımdan çeneme süzülen kanı hissedebiliyorum. Aynı hırsla ben de tanıdık gelen bu dudaklar karşısında tepkisiz kalamadım. Az önce ki sinir dolu bedenim bir anda gevşemiş kendimi Onur'un kollarına bırakmıştım. Ellerim benden bağımsız kaslı kollarını sıkarken dudaklarından firar eden dilini ağzıma soktu ve bir anda dilimi ısırdı. Odada duyulan yüksek sesli iniltimle birlikte kendimi koltukta Onur'un kucağında oturur buldum. Elleri belimden aşağı inerek bacaklarıma ulaşırken dudaklarını dudaklarımdan çekerek boynuma yöneltti. Vampir gibi dişlerini boynuma geçirerek sertçe ısırdı.
'Onur!' Adını haykırmamla dudaklarını boynumdan çekmeden gülümsedi.
Tam o sırada hiç beklemediğim bir anda kapı açıldı ve içeri Furkan ve Enis girdi. Her ikisininde gözleri şaşkınlıkla açılırken ilk toparlanan Enis oldu.
'Furkan bunlar bile bu dereceye geldiyse bizim sevişmemiz gereken bir konu var.' Furkan'ın şaşkınlık içeren bakışları Enis'e dönerken içimden küfürler yağdırdım.
Sinirli bakışlarımı fark eden Onur gülümseyerek elini çeneme koyarak konuştu.
'Bunun bir devamı olacak hiç merak etme.' Söylediği cümleye karşılık başımı omzuna yaslayarak derince kokusunu çektim. Sanki yıllarca ciğerlerimde hapsedecekmiş gibi...