Medya: Furkan Çağlar
Zorlukla yataktan kalkarak paytak adımlarla odamdan çıkıp sağ tarafta bulunan banyoya girdim. Üzerimdeki kıyafetleri hızlıca çıkartıp duş kabinine girecekken kapı hızla açıldı. Gelen kişiyle birlikte yarı kapalı gözlerim hızla açılırken vücudumu saklayacak hiçbir girişimde bulunamadım. Enis beni çıplak görmeyi beklemiyor olacak ki hiçbir tepki vermedi. Gözleriyle bedenimi yukarıdan aşağı süzmeye başladı. Vücudum çoktan alev almaya başladı ve bu hiç iyi değil. Gözleri göğsümden karın kaslarıma kayarken pembe dudaklarını yaladı. Bedenim donmuş ne konuşabiliyorum ne de kendimi saracak bir girişimde bulunabiliyorum. Gözleri bu sefer erkekliğim de takılı kaldı. Zaten büyümüş olan gözlerini daha da büyütürken sertçe yutkundu.
'B-ben ö-özür dilerim.' Kekeleyerek konuşup göz açıp kapayıncaya kadar banyodan çıktı. Az önce olanlar da neydi öyle. Sanki kısa süreli bir felç yaşamıştım. Tanrım, karşısında hareket dahi edememiştim. Çok utanılası. Başımı sertçe iki yana sallayarak demin ki şapşal suratını aklımdan silmeye çalıştım. Sakin olamıyorum. Nasıl sakin olabilirim ki adam beni çıplak gördü.
Musluğu açıp soğuk suyun başımdan aşağı akmasına izin verdim. En iyisi hiçbir şey olmamış gibi davranmak.
Yarım saat sonra belimde havluyla banyo kapısını açtım. Yeni bir vaka daha yaşamak istemiyorum en azından şimdilik. Odama girip derin bir nefes aldım. Hızla üzerimi giyinip Efe'nin odasına girdim. Efe'nin yerde yatmayacağını biliyordum. Efe başını Onur'un göğsüne yaslamış kollarıyla belini sarmış uyuyordu. Onur'un bir eli Efe'nin başında diğer eli ise yataktan sarkmıştı. Aralarında önceden ne geçtiği hakkında en ufak bir fikrim yok fakat kısa zamanda bu olayı Onurdan öğrenmem gerekiyor. Sessizce kapıyı kapatıp mutfağa ilerledim. Güzel bir kahvaltı hazırlamanın kimseye zararı olmaz. İlk önce ocağa çayı koydum. Masaya peynir, zeytin, kaymak, fındık ezmesi, bal ve çikolatayı koyarak menemen için soğanı doğradım. Doğradığım soğanları tavaya koyup kavurdum. Domatesleri de hızla küp küp doğrayıp tavaya döktüm.
'Yardıma ihtiyaç var mı?' Bir gün elimde kalacaksın Enis. Elimdeki bıçağı ona doğrultarak konuştum.
'Ya sessiz sessiz gelmekten vazgeçersin ya da seni şef bıçağımla deşerim! Çok yardım etmek istiyorsan çayı demleye bilirsin.' Ona arkamı dönerek çırptığım yumurtayı tavaya ekleyerek pişmesini bekledim. Enis çoktan çayı demlemiş masadaki yerini almıştı. Bende tavayı ocaktan alarak masaya koydum. O sırada içeri Efe ve Onur girdi.
'Uzun zaman sonra menemen kokusuna uyandım. Çok açım.' Efe'ye karşı gözlerimi devirerek oturdum.
'Abartma istersen daha geçen hafta yedin. Her neyse kahvaltıdan sonra Onur'un dediği yere gideceğiz.'
***
Geldiğim mekan o kadar güzeldi ki kelimeler kifayetsiz kalırdı. Diyeceksiniz bir mekan ne kadar güzel olabilir. Emin olun bir aşçı için işini zevkle yapmaktan sonra gelen en önemli şey mekanın havasıdır. Burası benim olmalı.
'Furkan.' Onur'un bana seslenmesiyle döndüm. Yanında orta yaşlı, sıska, az da olsa göbekli bir adam vardı büyük ihtimalle Ali amca olmalı. Ben Onur'un yanına ilerlerken Enis ve Efe fısır fısır konuşuyordu. Bakışlarımı ikisinden çekip Ali amcaya çevirdim.
'Merhaba ben Furkan.' Ali amcayla el sıkışıp tebessüm ettim.
'Ali amca, sana sabah bahsetmiştim burayı satın alacak kişi Furkan.' Ali amca ikimize bakıp gülümsedi.
'Bakın çocuklar, benim parayla bir işim yok zaten varlıklı biriyim. İkinizin de mutfakta harikalar yarattığını biliyorum, bu mekana çok müşteri çekeceğinizi de biliyorum bu yüzden burayı size bedavaya satıyorum. Zaten ne zamandır boş duruyordu en azından artık bir işe yarasın.' Şaşkınlıkla dudaklarımı araladım. Konuşacağımı gören Ali amca benden önce davranarak lafı ağzıma tıktı.
'İtiraz kabul etmiyorum. He illa parayı ödeyeceğim diyorsanız ömür boyu ailem ve ben burada ücretsiz yemek yeriz.' Dedi göz kırparak. Ben bu adamı yerim. Ağzım kulaklarımda kendimi tutamayıp Ali amcaya sarıldım.
'Teşekkür ederim Ali amca.' Elini sırtıma koyup bir iki defa hafifçe vurdu.
'Ne zaman ihtiyacınız olursa beni aramaktan çekinmeyin. Eğer aramazsanız ilk önce Onur'u sonra seni döverim Furkan.' Gülerek sarıldığım bedenden ayrıldım. Başını sallayarak mekandan çıkmadan önceki son sözlerini söyledi.
'Size güveniyorum çocuklar, yapın şu işi.'
2 Hafta Sonra
Bu iki hafta içerisinde Onur istifasını verip benim ortağım oldu. Enis banyo felaketinden beri köşe bucak benden kaçıyor. Efe ise... aslında o hala aynı, onun açısından değişen bir şey olmadı. Mekana gelecek olursak her şey hazırdı tek bir şey dışında o da mekanın isminin ne olacağı. Şimdi ise dördümüz bir masaya kurulmuş bir saattir isim düşünüyorduk. Birden aklıma gelen isimle fısıldadım.
'Meyra.' Yanımda oturan Efe başını bana çevirerek tekrar etti.
'Meyra?' Başımı aşağı yukarı sallayarak üçüne de teker teker baktım.
'Meyra ne demek?' dedi Enis gözlerini gözlerime kenetleyerek. Hafifçe tebessüm ederek cevap verdim.
'Parıltılı ışık, ışıldayan aydınlık anlamına geliyor. Aslında bu isim tam buraya göre, dışarıdan bile belli olan bir atmosferi var.' Gözlerimi bu sefer Enis'ten çekerek Onur'a diktim.
'Ne dersin sence nasıl?' Başını aşağı yukarı sallayarak beni onayladı.
'Güzel bir isim, dediğin gibi buraya tam uydu.' Dedi sırıtarak. Hızla oturduğum yerden kalkarak dikkatlerini üzerime çektim.
'Tamam öyleyse artık evlere dağılalım sabahtan beri buradayız.' Üçü de yerinden kalkarken Enis'i gitmeden kolundan yakaladım. Efe'ye dönerek konuştum.
'Efe arabayı bana bıraksana.' Kaşlarını çatıp söylendi.
'Beni kim bırakacak.' Dedi huysuzca anahtarları bırakırken. Onur benden önce atılarak Efe'nin bileğinden tutarak çekiştirdi.
'Ben bırakırım seni.' İkisi kapıdan çıkarken Enis'i kalktığı yere tekrar oturttum. Karşısına oturarak günlerdir kafamı kurcalayan soruyu sordum.
'Neden iki haftadır bende kaçıyorsun?'
'Hah nereden çıktı şimdi bu. Ben senden kaçmıyorum.' Klasik bir zaman kazanma cümlesi yemezler Enis Duru yemezler.
'Hiç zaman kazanmaya çalışma. Neden kaçıyorsun, normalde senin beni kovalaman benim kaçmam gerekiyor rollerimi değiştik.' Başını yere eğerek yüzünü sakladı. Tanrım, kendimi liseli aşıklar gibi hissediyorum gerçekten. Başını yerden kaldırarak doğruca gözlerini gözlerime dikti.
'Ben bir şey fark ettim ve açıkçası bu biraz beni ürkütüyor.' Yüzümü ciddileştirerek sordum.
'Ne gibi bir şey fark ettin.' Dedim direterek.
'Baştan başlamamı ister misin?' Başımı aşağı yukarı sallayarak devam etmesini belirttim. Nereden başlarsan başla Enis yeter ki artık ne olduğunu anlat.
'Zaten bir kaç haftadır bu olay benim kafamı kurcalıyordu. Yani demek istediğim seninle aramdaki ilişki. İlk başlarda sana sadece ilgi duyduğumu zannettim fakat bu olay gittikçe daha da arttı. Her zaman yanında olmak istedim, senin yanına yaklaşan herkesi kovmak istedim. Kendi kendime çelişki duydum, tamam homofobik biri değilim fakat böyle bir duyguyu ilk defa hissediyorum ve bu hissettiklerim beni korkuttu. Şu son günlerde senden kaçmamın nedenine gelirsek...' Cümlesini yarısında kesti nefes almadan Enis'i dinlerken devam etmesini bekledim. Gözlerimdeki gözlerini ben hariç başka yere bakarken fısıldadı.
'Sadece benim olmanı istedim.'
Kitap nasıl gidiyor arkadaşlar ? :)