Küçük adam

8.3K 523 43
                                    

Medya: Küçük Asaf'ımız

Genç kız arkasından gelen "anne" sesi ve bacağına dolanan kollarla gerisinde kalan kişiye baktı.
Aman Allah'ım o da ne! Bu, bu çok tatlı bir çocuktu. Altın sarısı saçları ve beyaz teni ile çok tatlı bir erkek çocuğuydu genç kızın bacaklarına sarılan. Yüzünde istemsizce oluşan tebessüm ile çocuğa baktı.

"Biji bıyakmadıyını biliyoydum ayne. Babam biji bıyakıp gitdiyini söylemisti ama ben ona inaymaydım ayne. Şen biji bıyakmaysın."

Genç kızın yüzündeki tebessüm anında silinip şaşkınca baktı küçük çocuğa. Annesi sanmıştı onu bu küçük beden. Annesi onu bırakıp gitmiş miydi? Nasıl olur? Bir anne nasıl çocuğunu bırakırdı ki? Hele bu çocuk şu an bacaklarına sarılan çocuksa. Ama, ama ya istemeyerek onu bırakmışsa. Ya o da kendi annesi gibi toprağın altında ise.

Bu düşünce ile gözleri doldu genç kızın. Karşısındaki küçük beden böyle bir ayrılığı kaldıramazdı ki. Daha ufacıktı...

Annesi ile parka gideceklerdi belki de daha. Babası ile mutfağa girip altını üstüne getirecek ve annesi de onları suç üstü yapıp yalancı bir kızgınlık ile ikisini azarlayıp mutfaktan çıkaracaktı onları. Bu küçük beden annesi ile ilgili yapacakları birçok şeyden mahrum mu kalmıştı şimdi?

Genç kız vücudunu tamamen çocuğa çevirip kabarık gelinliğinin izin verdiği kadarıyla eğilip küçük çocuğun yanaklarından akmakta olan göz yaşlarını sildi. Ve hafifçe tebessüm ederek az önce kuruladığı yanaklarına birer buse kondurdu.

Ne diyecekti şimdi bu çocuğa. Gözleri mutluluktan dolayı öyle güzel parlıyordu ki "ben senin annen değilim" demek istemiyordu. Hatta... hatta keşke bu çocuğun dediği gibi annesi ben olsaydım diye bile düşündü genç kız. Ne yapacağını şaşırmış bir şekilde sadece küçük çocuğun yüzünü inceliyordu.

Küçük çocuk heyecanla annesi sandığı genç kıza bakıp "hadi ayne eve giyelim. Babam şeyi göyünce cok muytlu oyacak."

Genç kız, küçük çocuğun heyecanına içten bir tebessüm edip "tamam gideriz oğlum ama ilk önce üzerimdekileri çıkarmam lazım. Sonra babana gidelim, olur mu paşam?"

Ağzından çıkan oğlum ve paşam kelimesi kızı bile şaşırtmıştı. Ama oğlum dediği anda karşısında duran bu ufaklığın yüzündeki tebessüm ve bakışlarındaki mutluluk herşeye bedeldi.

Kız ayaklanıp küçük çocuğun da elini tuttu ve kayalıkların yanından uzaklaşmaya başladı. Yolun kenarında kaldırımın üzerinde bir taksi beklemeye başladı genç kız ve tabi ki yanındaki minik beden ile birlikte.

Geçen on dakikanın ardından boş bir taksi tam önlerinde durdu. Genç kız arka koltuğun kapısını açıp tam binecekken arkadan gelen kükremeye benzer bir sesle olduğu yerde kaldı.

"Asaf! "

Yanında duran minik beden gelen ses ile hemen arkasını dönüp elini genç kızın elinden kurtardı ve sesin geldiği yöne doğru ilerledi.

"Baba"

Baba mı dedi o? Genç kız anında arkasını dönüp küçük çocuğun koştuğu yöne baktı. Genç bir adam küçük çocuğun bedenini kollarının arasına alıp havaya kaldırdı.

"Ben sana yanımdan ayrılma demedim mi babacım? Neden beni dinlemiyorsun? Ya sana bir şey olsaydı? Ne yapardım ben o zaman? Annen ne derdi bana diğer tarafta karşılaştığımız zaman?"

Annesi ölmüştü bu küçük bedenin. Iste o an yüreğinde bir sızı hissetmişti genç kız. Daha küçücüktü... Tamam kendi annesi ve babası da yoktu ama onlar öldüğünde her şeyin farkında olan bilinçli bir kızdı. Genç kızı düşüncelerinden ayıran ses küçük bedenin sahibi adını yeni öğrendiği Asaf'tı.

"Baba men aynemi buydum. Şen biji bıyaktıyını şöylemistin ama o biji bıyakmamıs. Tıypkı şenin aynatdıyin cibi meyek oyalak geldi bak oyda işde."

Asaf' ın kendisini gösterip bir de üstüne melek olarak geldi demesiyle genç kız daha fazla göz yaşlarını tutamamış birkaç damlasını akıtmıştı yanaklarından usulca. Hiç bozuntuya vermeden aceleyle sildi göz yaşlarını.

Bu sırada genç adam oğlunun gösterdiği yöne bakıp beyazlar içindeki kadını görmüştü. Ağlamaktan dolayı göz altlarının şiştiğini buradan bile görebilmişti. Ama ne olmuştu ki bu kadın bu kadar çok ağlamıştı hem de üzerinde gelinliği vardı. Üstü başı çamur olmuş ve sırılsıklamdı. İşin garibi ise ölen eşine o kadar çok benziyordu ki oğlusunun onu annesine benzetmesine şaşırmamıştı. Gerçekten çok benziyorlardı.

Kollarından tutulup çekiştirilmeye başlayınca oğluna yük olmaması için yürümeye başladı. Oğlu gelinlikler içindeki kadının tam önünde durmuş
"Bayk baba aynem." Demişti. Genç adam gözünü bile kırpmadan karşısındaki kadına bakıyordu öylece.

Karşısındaki gelinlikler içindeki kız ile karısı arısındaki tek fark göz rengi olsa gerekti. Karısının göz rengi net olarak anlaşılıyordu ve maviydi. Tıpkı oğlusunun göz rengi gibi. Ama karşısındaki kızın göz rengi anlaşılmıyordu. Sahi göz rengi neydi? Mavi miydi? Yeşil miydi? Ela mıydı? Yoksa daha başka bir renk miydi?

Seçemiyordu genç adam. Karşısındaki kızın göz rengini ayırt edemiyordu. Ama şöyle bir gerçek vardı ki karşısındaki kızın da gözlerinin rengi mavi olsaydı eğer karısının ölmediğini düşünürdü. Bir insanın birbirine bu kadar benzemesi tuhaf değil miydi? Tamam insanlar çift olarak yaratılmış derler ama bu kadar da benzenmezdi heralde. Genç adam kızın üzerinden bakışlarını çekip oğlusuna baktı. Küçük oğlu öyle heyecan ile karşısındaki kıza bakıyordu ki bir an ne diyeceğini bilemedi. Ama gerçekleri söylemesi lazımdı. Hem genç kız da küçük oğlusunun ona iki de bir anne demesinden rahatsız oluyordur belki de. Bu yüzden tam herşeyi anlatmak için ağzını aralamıştı ki genç kızın sesini duyması ile dilinin ucundaki tüm kelimeleri yutmak zorunda kalmıştı.

"Baban beni unutmuş sanırım oğlum. Baksana hatırlamıyor bile beni."

Cümlesi bittiğinde kendisine şaşkınca bakan adama burukça bir tebessüm edip Asaf' ın başını sevgiyle okşadı. Tabi bir yandan da karşısındaki adamdan gözlerini ayırmamıştı genç kız. Gözleri ile herşeyi anlatmaya çalışıyordu genç kız ve bunda da oldukça başarılıydı. Genç adam ilk başlarda karşısındaki genç kızın ne yapmaya çalıştığını anlamasa da kendisine bakıp burukça gülümsemesi ve gözlerinde yer edinen ifadeyle oğlusunu üzmek istemediğini anlamıştı.

Minnetle karşısındaki kıza gülümseyip "senin Mirza' n seni nasıl unutabilir ki." Dedi.

Oğlusuna belli etmeden karşısındaki kıza adını söylemişti genç adam. Genç kız da adamın yaptığını yaparak

"senin Hazan' ın da seni asla unutamaz Mirza" dedi gülümseyerek.

Asaf ' a fark ettirmeden tanışmışlardı birbirleriyle. Asaf ' ın sesi ile iki genç de birbirlerini incelemeyi bırakıp ona döndü.

"Baba aynem de simdi üştünü deyiştiyip yanina geyecekdi. Ama şen bijden önje geydin."

Mirza küçük oğluna bakıp daha sonra Hazan ' a baktı. Genç kız onu onayladığında Mirza da çocuğuna dönüp

"O zaman anneni elbisesini değiştirmesi için biz götürelim sonra da eğer annen de isterse hep birlikte bizim eve gideriz."

Asaf heyecanla elini birbirine çarpıp genç kıza baktı. "Giyeyiz deymi ayne. Hem şana oyuncayklayımı göşteyiyim." Dedi ve o küçük kırmızı dudaklarını büzdü.

Öyle tatlı bir görüntüydü ki nasıl hayır diyebilirdi ki genç kız bu küçük adama. Kafasıyla küçük çocuğu onaylayıp "tamam paşam ama önce üzerimdeki kıyafeti çıkaralım sonra baba bizi eve götürür."

Küçük adam anında bir eliyle genç kızın elini tuttu ve diğer elini de babasının eline uzattı. Babasının da elini tutup hep beraber yürümeye başladılar.

Herkese tekrar Merhaba...
Ikinci bölüm ile tekrar karşınızdayım ve bundan sonra birinci ağızdan anlatmaya başlayacağım.
Diğer bölümler hep birinci ağızdan olacak.

Yarama Merhem "Hazan Mevsimi" &TAMAMLANDI&Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin