Deprem

5.2K 438 35
                                    


Medya; Mirza-Hazan Asadzade(Yalçıntaş)

NOT: Bölümü okumadan önce yazarken unuttuğum ama yayınladıktan daha sonra aklıma gelip de eklediğim en altta ki duyuruyu okursanız sevinirim. Şimdiden herkese iyi okumalar...
Yine de belki içinizde en altta ki duyuruyu okumayan kişiler varsa istediğim şeyi buraya da yazıyorum umarım beni kırmaz ve ricamı yerine getirirsiniz.

Bölüme başlamadan hemen önce
"PERA' NIN KİMSELER" şarkısını açıp öyle okumanızı tavsiye ederim. Tekrardan herkese iyi okumalar.

Bahar...

Bahar...

Bahar...

Beynimde dolaşan bu isim benim düşmanım olmuştu. Aslında düşmanım olan o değildi. O nasıl düşmanım olabilirdi ki benim? Yıllar önce bu hayattan göçüp ebedi hayata intikal eden biriydi ve o asla benim düşmanım olamazdı.

Ben aslında kendime kızıyordum. Sadece tek bir kelime nasıl bende bu kadar büyük bir deprem etkisi yaratmıştı? Koca bir enkazın altında kaldığımı hissediyordum, nefes dahi alamıyordum. Sanki birisi boğazıma baskı uyguluyormuş gibi...

Donuk bakışlarımı tavandan çekip
Mirza' ya diktim. Hala bana aynı şekilde bakıyordu ve bu canımı daha fazla acıtıyordu. Gözlerinde herşeyi okuyabiliyordum. Pişmanlık, hüzün, acı.

Acı!

Bana acıyan gözler ile bakmasını istemiyordum. Bana böyle bakmamalıydı... Gözleri bu şekilde gözlerime değmemeliydi. Kendimi zorlayıp hafifçe tebessüm ettim ve ellerimi omzuna koyup üstümden ittim. Mirza hiçbir şey demeyip, bana engel olmadan kendisini yanıma attı ama gözleri hala üzerimdeydi. Yattığım yerden doğrulup üzerimdeki pikeyi vücuduma sardım ve ayağa kalkıp banyoya ilerledim. Banyoya girip kapıyı arkamdan kapatıp kilitledim. Sırtımı kapıya yaslayıp kendimi aşağı kaydırdım.

Mirza Asadzade...

Beni tek kelimesi ile yerden yere vuran adam. Kalbimi avuçlarının arasına alıp sıkan adam. Beni kendisine esir eden adam. Kalbimde ki acıya bir yenisini ekleyen adam. Kabuk oluşmaya yüz tutmuş yaramı elleri ile kazıyan adam.

Gözlerim tekrar dolarken ağlamamak için kendimi kastım. Eğer şimdi ağlamaya başlarsam biliyordum ki kendimi durduramazdım. Aslında sorun kendimi durduramamam değildi. Sorun ağladığım zaman hıçkırıklarımı Mirza' nın da
duyacak olmasıydı. Hızlıca oturduğum yerden kalkıp duşakabine girdim ve suyu açtım. Üzerimdeki pikeyi vücudumdan ayırıp kabinin dışına bıraktım. Vakit kaybetmeden kendimi buz gibi suyun altına soktum.

Neden bu denli acı çekiyordum? Neden kendimi yere atıp hüngür hüngür ağlamak istiyordum? Neden yutkunamıyordum? Sanki boğazımda bir yumru vardı da o yutkunmamı engelliyormuş gibiydi. Kalbimin derinliklerinde gezinen acı nefesimi kesiyordu.

Ah be adam!

Farkında olmadan ittin ya beni uçurumdan. Attın ya gözü kapalı beni ordan. Şimdi bende sertçe yere çakıldım işte. Kemiklerimin  kırılma sesini duydun mu? Peki ya ezilen kalbimin varla yok arası atışını? Canım yanıyordu... Sanki biri kalbimi avuçlarının arasına almış ve onu sıkıyormuş gibi.

Başımdan aşağıya dökülen buz gibi su bile acımı hafifletmiyordu. Beynimi uyuşturan soğuk su kalbimin acısına etki etmiyordu. "Yarama Merhem" olmuyordu. Demedim mi ben sana kalbim?
"Hazan Mevsimi' nin" gelmesini bekle demedim mi? Neden gözü kapalı attın kendini ateşe? Bak işte şimdi canımız yanıyor. Nefes alamaz hale geliyoruz. Ah be kalbim! Kendini de yaktın beni de. Hem de öyle böyle değil cayır cayır yanıyoruz. Sessiz çığlıklarımız duyulmuyor ama bak.
Altında kaldığımız enkazı kimse fark etmiyor. İçerde yatan adam bile umursamıyor belki de bu durumu. Peki öyleyse kimin için akıtıyorsun göz yaşlarını bir bir? Kime ağlıyorsun?

Yarama Merhem "Hazan Mevsimi" &TAMAMLANDI&Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin