Battery Park - 18 Haziran
Elimdeki kahveyi, oturduğum bankta yavaş yavaş yudumluyorum. Deniz yine olduğu gibi muhteşem, kuşlar cıvıl cıvıl. Buranın görselliğini bana göre kimse bozamaz. Diğer insanlar burayı pek sevmiyor olmalılar ki etrafım bomboş..
Müzede çok işim olmasına rağmen burada oturmam doğru değil aslında. Aman.. Ne olacak sanki? ''Trafik vardı, geç kaldım'' derim geçerim. Beni mi sorgulayacaklar?
Bu arada, biraz uzağımdaki bir adam yaklaşık on dakikadır bana bakıp bakıp kafasını çeviriyor, her seferinde ise garip bir bakış atıyor. Ne ise bir sorunu varsa gelip konuşur..
Banktan doğruldum ve yürümeye koyuldum. Her adımımda denizden esen o hafif rüzgar yüzüme çarpıyordu, çarptıkça da serinletiyordu adeta. Sonra bir anda birisiyle çarpıştık,
-Hey ahpap! Önüne dikkat et! Bu takım kaç dolar biliyor musun!
Diye çıkıştım adama. Onun az önce bana bakan adam olduğunu fark ettim.
Adam, adeta delirmiş gibi garip hareketler sergiliyordu karşımda.
-Hey! Dilini mi yuttun adam? Konuşsana?
Adam durmadan bir şeyler mırıldanıyordu ama anlamakta güçlük çekiyordum,
-Yaşamak istiy... istiyorsan... gi.. buraya git..
Elime bir not defteri tutuşturup kaçıp gitti. Arkasından ne kadar seslenmeye çalışsam da işe yaramadı. Ne saçmalamıştı bu? Defteri açıp ilk sayfaya baktığımda büyük harflerle ''Philadelphia'ya git!'' yazılmış olduğunu gördüm. Ne anlama geliyordu?
---------------------
Her şey bir adamın, elime çantamda ki not defterini tutuşturmasıyla garipleşmişti. İşte o gün dedikleri bugün hayatımı kurtardı diyebilirim. İçimi o anda garip bir duygu benimsemişti adeta.
Dalıp gitmiş olduğum bu düşünceden Milla'nın sesiyle uyandım.
-Hayatım bir şey mi var ? İstersen kalk gidiyoruz..
-Bunu yolda giderken anlatırım Milla. Hadi bir an önce gidelim buradan..
Aklımdaki o garip düşüncenin yüzüme nasıl yansıdığını biliyordum. Bunu Rory'nin bana olan bakışlarından anlamıştım. Endişeli bakışlar.. ''Elimde bir not defteri var.. Nereye gideceğimizi biliyorum'' dememle o bakışlar yerini meraklı bakışlara bıraktı..
Not defterini ilk kez dün aralamıştım. Dün apartmandan çıkmadan bir iki saat önce hemen. İçini biraz karıştırdığımda ''Askerler burada bekliyorlar..'' , ''Oraya git!'' , ''Kurtulabilirsin!'' gibisinden yazılar yazıyordu. Karar vermiştim oraya gitmeye. Önemli olan ise oraya nasıl gidebileceğimdi? Gerçi oda ayağıma geldi..
Rory hemen helikopterin başına geçti, Amy'de tabikide yanına. Milla arka tarafta koltuğun sağ tarafını almıştı. Bana bir şeyler sormak istiyormuşcasına yüzüme ilginç bakışlar atıyordu. Çantamı sırtımdan indirip yanıma koyduğumda havalanmıştık. Son bir kez şehrin o sessiz manzarasına bakıyorduk. Belki de bir daha hiç buraya dönmeyecektik.
- Hayatım! Philadelphia'ya ya gidiyoruz!
- Anlamıyorum Loris!
Helikopter çok gürültülüydü. Helikopter kulaklıkları yoktu nedense. Bu yüzden beni duymaması çok normaldi. Çantamdan çıkardığım not defterini ona doğru uzatttım ve bakması için işaret ettim. Eline aldığı gibi hemen okumaya başladı. Normal tabii ki. Çok meraklı bir kadındı çünkü. Okumasını tamamladığında elini serbest bıraktı ve not defteride yere düştü. Bana dönüp şaşkın ve endişeli bir bakış attı. Umarım planım ters işlemez..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatta Kalma
Action''Her şey güzeldi... Sadece o ana kadar... Artık her şey değişti... Dünya, çevre, bizler... Artık hayat savaşmak, kaçmak ve öldürmekten ibaret...''