...Aramız'dan ayrılan ilk kişi. Bu kişinin Rory olmasını istemezdim. Onu kurtarabilirdik. Ama yapmadık... Hala olduğumuz yerdeyiz. Sokağı süpüren rüzgar, yavaş yükselen Dolunay... İçimde hissetmiş olduğum bir vicdan azabı, Amy'nin hayatından bir parçasını kaybetmesi ve ortalığı bastıran karanlık... Evet, zaten karanlık her akşam bastırıyordu ama bugün yapmış olduğum bir hata, akşamımızı, gecemizi kat kat daha karartmıştı...
Joel, cümlesiyle girdi ortama,
-Gitmemiz gerekiyor... Hava karardı... Hemen caddenin karşısındaki binaya girmeliyiz.
Artık beş kişi kalmıştık. Milla, Amy'nin kolundan tutup kaldırmaya çalıştı. İlk başta karşı koydu Amy ama daha fazla direnecek hali kalmamıştı. Yerinden kalktı. Yaşlı gözlerle bana baktı ve yanımdan geçip gitti. Lütfen, Affedin beni... Milla, Amy'i tutması için Joel'a rica etti ve onu bırakıp yanıma geldi.
-Loris... Vican azabı çekiyor musun? Bir hata yapmış olabilirsin Loris ama bu hata bizlere zarar vermemeli. Şimdilik bu kadar konuşsak yeter. Zamanı geldiğinde sen de söylemek istediklerini söyleyeceksin.
Döndü ve tekrar Amy'nin yanına gitti. Kendimden iğrendirmeyi başarmıştım. Kendimi dışlanmış gibi hissediyordum. Kim bilir, belkide öyleyimdir? Çantamı sırtlanıp arkalarından takip etmeye başladım. Misafirlerimiz seslerini kesmiş ve ortalık iyice sessizliğe gömülmüştü. Caddenin üzerinde kaza yapmış arabalar var. Karşımızda ise küçük bir market. Şanslı olduğumuzu söylemek istemiyorum. Şanstan bahsetmek istemiyorum. İçeri girdik. İki misafirimiz vardı. Joel ve ben işlerine baktık. İki yürüyende erkekti. Yanlarına gittim ve eğildim. Daha yeni dönüşmüş olmalılardı. Yaklaşık üç hafta önce. Etleri daha yeni yeni çürümeye başlamıştı. Yakalarında ki kartlara baktım. Will, 23 yaşında. Kusura bakma dostum. Bunların başımıza geleceğini bilemezdik. Ya sen Clark? Beni affedebilir misin? 30 yaşındasın. Sen de çok yaşamamışsın dostum...
Kalktım ve tezgaha yöneldim. Üzerinde bir kaç şişe su vardı. Şükürler olsun. Bunca olay üzerine bunu görmek gerçekten harikaydı. Hemen çantamı açtım ve şişeleri içine doldurdum. Ellie, bana bakıyordu. Çantamdaki sulardan bir tanesini mi istiyordu acaba? İçinden bir şişe su aldım ve yanına gittim.
-Susadın mı Ellie? İster misin?
Gözlerimin içine baktı. Sanırım başka bir şey vardı.
-Hayır, teşekkür ederim ama.. Arkadaşını kurtarabilirdin Loris? Neden yapmadın?
Hayır... Evet bir hata yaptım ama herkesin bana yüklenmesi... Artık yeter!
-Evet küçük hanım! Kurtarabilirdim! Yapmadım! Bilmiyorum ama yapamadım!
Göz yaşlarıma engel olamadım. Küçük bir kıza bağırmıştım. Üstelik haksız yere! Hemen kendimi tezgahın arkasına attım. Neden... Neden... Neden?!
-Joel ve Diğerleri-
Ben de kendi öz kızımı kaybettim. Bir arkadaş acısı böyle kahrediyorsa insanı... Benim çekmiş olduğum acılar ne idi? Bu acıyı unutturmuştu Ellie. Kendi öz kızım gibi seviyordum onu.
-İyi misin Ellie? Bir şeyin yok değil mi? Eğer varsa söyle?
Kafasını hayır anlamında salladı ve bana sarıldı.
-Bir şeyim yok Joel... Sadece eski anılarımı hatırladım. O gerçekten büyük bir pişmanlık duyuyor. Lütfen onu yalnız bırakmayalım..
Küçük meleğim.. Gerçekten doğru söylüyor olabilirdi.Loris büyük bir pişmanlık duyuyor olabilirdi.Amy ve Milla yerlerinden kalkıp yanımıza doğru geldi.Amy'nin yüzünde ki ifade hala aynıydı.Ben'den bir şey istedi. Daha doğrusu biz'den...
-Onu ortalıkta bırakamayız Joel.. Bir mezarı olmalı!
Bunu yapmak biraz saçmaydı. Çünkü bedeni kayboldu cesedi ortalıkta yok ve tekrar geri dönemeyiz.
-Amy.Rory'nin cesedi olmadan nasıl bir mezarı olabilir ?
Gözyaşları daha da arttı ve yalvarmaya başladı.
-Lütfen Joel! O bir cesed değil! O benim hayatım Joel! Anlıyor musun! Hayatım!
Hayatın vermiş olduğu en büyük acı içinde boğuluyordu. Gözyaşları yanağından yere düşerken, yalvarışları ortamda yükseliyor, ağlamamak için kendimi büyük bir zorlukla tutuyordum. Milla'da bu acıya dahil olarak oda bana aynı istekde bulundu.
-Lütfen! Onun bedeni olmayabilir ama ruhunun bir bedeni olmalı Joel!
İkna olmuştum. En azından bu isteklerini yerine getirmeliydim.
-Pekala... Bunu yapacağım. Onun bir mezarı olacak.Şimdi gidip arka tarafta küçükte olsa bir bahçe var mı bakmalıyım. Hemen dönerim.
Yanlarından uzaklaştım ve Loris'in yanına gittim. Yere oturmuş ve kollarını kafasında birleştirmişti.
-Loris-
Düşünemiyordum. Son olanlardan sonra düşünemiyordum! Neler olup bittiğini bir kez daha göz önünden geçirirken yanıma Joel geldi. Kafamı kaldırıp ona baktım.
-Ne istiyorsun Joel? Sen de mi...
Sözümü yarıda kesti.
-Seni sıkıştırmak için gelmedim. Sadece sevgili arkadaşının bir mezarı olması gerekiyor ve onun için bir şeyler yapacağız.
Anlamamıştım? Rory'i orada bırakmıştık. Ne mezarı? Anlamsız gözlerle ona baktım.
-Biliyorum Loris... Hangi bedenin mezarı değil mi? Ruhunun bir mezarı olacak. Bedeni köşe yerlerde sürünüyor olabilir ama ruhu bir yerlerde rahat etmeli. Onun için arka tarafta bir bahçe var mı yok mu bakmaya gidiyorum. Sen gözünü dört aç ve burada bekle...
Şimdi anlamıştım. Benim aptal kafamın düşünemediği şeyler.. Joel arkasını dönüp gidecekken durdu.
-Ha bu arada. Saat çok geç oldu. Geceyi burada geçireceğiz. Yarın ise törenimiz var. Konuşmanı iyi hazırla dostum...
Rory'e son sözlerimi henüz söylememiştim. Sevgili dostumdan son kez özür dileme şansım vardı. Bu yüzden gerçekten iyi bir özür dilemem gerekiyordu...
Aramıza bir kişi veda etti arkadaşlar ama henüz töreni yapılmadı :) Bu bölümü okuduysanız yorumlarınızı merak ediyorum :) Bu arada hikayemin en başından bu yana yapmış olduğum yazım hatalarından dolayı kusuruma bakmayın. Şu an bile yazım hatalarım olabilir. Hepsini tek tek düzeltmek zor olduğundan dolayı yapamayacağım :) Kısa bir bölüm oldu.Gerçekten yazarınızı affedin :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatta Kalma
Acción''Her şey güzeldi... Sadece o ana kadar... Artık her şey değişti... Dünya, çevre, bizler... Artık hayat savaşmak, kaçmak ve öldürmekten ibaret...''