''Söyledikleri doğru muydu?''
''Ne söyledi ki?''
Kris anlamayarak Tao'ya baktı.Yerdeki Tom'un cesedinden gözlerini ayıran Tao Kris'e baktı.Bebeğine kucağında sıkıca sardı.
''Bebeğimizi öldürecek misin?''
Gözleri doluydu.Artık kaldıramıyordu böyle şeyleri.
''Bu nasıl bir saçmalık?!''diye bağırdı Kris.
''Ben de öyle söyledim ama neden bebeğim ölü?'' Tao ağlayarak sızlanıyordu.
''Ne?''dedi Kris.Bebeği Tao'nun elinden almaya yeltendi ama Tao bağırarak bebeği ondan uzaklaştırdı.
''Ölü.Bebeğimi sen öldürdün!''
''Bu nasıl mümkün olabilir?Ben yapmadım Tao.Kendi çocuğuma neden yapayım?''
Kris anlayamıyordu.Elindeki silahı yere attı ve Tao'ya yaklaştı.Tao'nun tek yaptığı ise ondan uzaklaşmak olmuştu.
''Neden yaptın bunu?''
Tao sarsılarak ağlarken Kris ne yapacağını bilmiyordu.
''Tao ben yapmadım, nasıl oldu bilmiyorum ama ben öldürmedim, neler olduğunu anlatır mısın?''Kris sakin olmaya çalışıyordu ama az sonra o da ağlayacak gibi hissediyordu.
''Uyuyordum, Tom elinde bebeğimle odaya girdi.Senin geldiğini söyledi, bebeğimi alıp güvenli bir yere götürecekti ama sen Tom'u yakalayıp bebeğimi vurmuşsun.Neden yaptın?Ne için yaptın?!''
Tao Kris'e sertçe yumruk atmaya başladı.Ağzına ne geldiyse Kris'e saydırıyordu.Kris ise olanları fark etmişti.Kris Tao'yu kaybetmişti.Hem de bir yalanla.
''Yalan.''dedi Kris ağlayarak.
''Yalan olan şey sensin.Ona isim bile düşünemeden neden onu öldürdün?''
''Kes artık Tao!Sana ya da bebeğimize asla böyle bir şey yapmam.Bu herif seni kandırmış!''
''Kandıran en başından beri sendin!Beni sevmedin, bana acı çektirdin, beni tutsak ettin, bana her şeyi yaptın şimdi de bebeğimize bunları yapmayacağını mı söylüyorsun?''
''Özür dilerim...''dedi Kris çaresizce.
Tao Kris'e vurmayı kesti ve bebeğine tekrar sarılarak yatağa uzandı.Ağlamasını durduramıyordu.
''Tao-hua.''
''Ne?''dedi Tao Kris'e bakarak.
''Adının Tao-hua olmasını çok istemiştim.Senin kızın olduğu belli olsun, senden birçok iz taşıdığı ortadaydı ama daha fazla iz taşısın istedim.Senin gibi olsun istedim.''
Tao bebeğine daha sıkı sarıldı ve daha fazla hıçkırdı, daha fazla ağladı.
Kris de yatağa çöktü.
''Seni kaybettiğimi sandım, bebeğimi kaybettiğimi sandım.Aklımdaki tek şey sen ve bebeğimizdi.Geldim ve her şey çoktan mahvolmuştu.Hayatını sikip attığımı biliyorum Tao.Bunu tek bir özürle de düzeltemeyeceğimi de biliyorum ama özür dilerim.Bebeğimizi ben öldürmedim.Sadece bana bir kez daha inanmanı istiyorum.Bu adi herif ne yalan uydurmuşsa artık seni geri kazanamayacağımı da çok iyi biliyorum.Seni seviyorum Tao.Artık daha fazla acı çekmene izin vermeyeceğim.Seni rahat bırakacağım.''
Kris yataktan yavaşça kalktı ve silahı Tom'un üstüne atarak odadan ayrıldı.
***
''Bay Tao, nasılsınız?Sizi gördüğüme çok sevindim.''
''İyiyim, sadece geçiyordum ve dinlenmek istedim.Sen nasılsın, işler nasıl gidiyor?''
''Çok iyi efendim.Ne içmek istersiniz?''
''Sıcak bir şeyler olsa olur, fark etmez.''
''Peki efendim.''
Tao siparişini verdikten sonra favori yerine oturdu.Kris'le ayrılmalarının üzerinden kaç yıl geçtiğini hatırlamıyordu.3 ya da 4?Aklına bile gelmiyordu artık.Ne yaptığını bilmiyordu.Tek bildiği şey, o günün ardından Kris'e ihtiyaç duymuştu ama o yine kendisine acı çektirmişti.Kris gitmişti.Tao da gitti sonra.Hesabına yatırılmış bir sürü para ile.Sonra bir kafe açtı o paranın küçük bir kısmıyla-ki o parayı geri yerine koyuyordu buradan kazandığı parayla-
Artık mutsuz değildi, mutlu da değildi ama acı çekmiyordu.Kızını kaybetmişti.Kris'in ona ne ad vermek istediğini bile unutmuştu.Sadece kendisininkine çok benzediğini hatırlıyordu.Bir de kızıyla tek bir fotoğrafı vardı.Ömrünü o fotoğrafla geçirebileceğinden emindi.
O gün Tom'un yalanlarına kandığını çok sonradan anlamıştı.Kendisi uyurken neler döndüğünü bilmiyordu ve suçlayabileceği tek bir insan vardı:Kris.Bunu ona nasıl yapabildiğini bilmiyordu ama pişmandı.Sonra Kris'in yaptıklarını hatırlıyordu ve pişmanlığı geçiyordu ama bu yıllar önceydi.Şimdi düşünmüyordu.
Gelen içeceğini yudumlarken telefonunu kurcaladı.Yeni arkadaşlar edinmişti.Hatta bir ilişkiye başlamayı bile denemişti ama sonuç olumsuzdu.O da arkadaşlıklarına ağırlık vermişti.
Hayatı artık normaldi, Kris yoktu bela yoktu.Sadece geride bıraktıkları vardı ve Tao da özgür olmak için onları kabullenmişti.
''Ne istersin Tao-hua, çok fazla çikolata tüketemezsin sen de biliyorsun.''
''Anneee''
Tao telefonundan başını kaldırdı ve annesine sızlanan kıza baktı.
''Tao-hua''diye düşündü.Kızının ismini hatırlamıştı.Gözünden bir damla yaş düşünce hemen sildi ve telefonuna geri döndü.Arkadaşları gece onu devlet balosuna davet etmişti.Tao yanındaki küçük çantasını aldı ve kafeden ayrıldı.Hemen arabasına binerek evine doğru yola koyuldu.Ne giyeceğini ayarlaması gerekiyordu.
Eve gittiğinde duş aldı ve dolabına yöneldi.Şık bir takım elbise çıkardı.Çok erkeksi gözükmek istemiyordu.Biraz daha tatlı görüneceği bir şey tercih etmişti.Bu kendi kişiliğini de yansıtyordu.
Saçını yaptıktan sonra saat geç olmaya başlamıştı.Kendisine itiraf etmesi gerekirse orada olacaklar umurunda değildi, sadece yemek için gidiyordu oraya.Bir de vakit öldürmek için.Bu sıralar pek işi yoktu, ya kitap okuyordu ya da geiyordu ya da film izliyordu.Tüm gününü bu şekilde geçirmekten bıkmıştı.
Hızlıca üstünü değişti ve arabasına binerek balonun yapılacağı adrese doğru arabasını sürmeye başladı.Bugünün güzel geçmesini umuyordu.
Baloda kapının önünde bir sürü muhabir bulunuyordu ve kameramanlar fotoğraf çekip duruyordu.Tao çok önemli birisiymiş gibi hissetti.Hızlıca içeri girdi ve arkadaşlarının bulunduğu masaya doğru yürüdü.Hepsiyle selamlaştıktan sonra etrafına bakındı.Pek iyi bir ortam değild,, herkes ciddi bir şekilde konuşuyor ya da yemeklerini yiyordu.Tao da gelecek yemeği beklerken gözleri bir noktaya takıldı.O nokta da kendisine takılmıştı.Gördüğü şeyin gerçekliğinden emin değildi.O kendisine bakan kişi gerçekten Kris olabilir miydi?
Mutlu son mu mutsuz son mu siz karar verin hangisi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CHAINED
Fanfiction''Kaçamazsın, bana bağlısın.Her şeyin benim.Her şeyim sensin.'' ''Onca yaptıklarından sonra mı?''