Bir bardak rakı kokusu bile babamı hatırlatır bana. Başka bir adamdı, sanki bu dünyadan değildi. Polyananın erkek şubesiydi sanki. Ne tek damla göz yaşını gördüm yüzünde, ne de en kederli anında bile umudunu kaybedişini.
“beterin beteri vardır” derdi en zor günlerimizde bile, yüzündeki tebessümü hiç bozmadan. Herşeyi konuş paylaş ben ve annenle derdi hep. “İnsanın en büyük dostu ailesidir.” Her şeyi paylaş derdi. Oysa epey bir O’ ydum galiba. O dahil kimseyle konuşmazdım; içimde kopan fırtınaları, hüzünlerimi ,kederlerimi, mağlubiyetlerimi, aşklarımı ve aşksız kalışlarımı...
Ramazan, O’nla yaptığımız iftar ve sahurlarla ramazandı. O’nsuz geçirdiğim ramazanlarda hep birşeyler eksik gibiydi. Ya sahura kalkmadan oruç tutmak ya da iftar sofrasında pide olmaması gibi birşeydi, dedim ya O olmadan bişeyler hep eksikti.Her bayram birbirinin fotokopisiydi. Yıllardır, sabah kalkarız; önce namaz, sonra bikaç poğaça, kabristan ziyareti, dönüşte tüm aile teyzemlerde sabah kahvaltısında. Sonra ben ve kuzenim içeri odaya kaçar sigara içerken ( ki hep bilmezden gelir, hafiften alaycı bir tavır takınırdı) O , bir-iki saat şekerleme yapardı koltukta. Sonra bayramlıklar giyinilir ve dayımlara bayram ziyaretine gidilirdi. Ve bu gidiş sonundaki eve dönüş bizim için bayramın noktasıydı. Her bayram, bırak bu sıralamanın değişmesini nerdeyse yapılan işlerin bile saatleri aynıydı. Senelerdir bu kadar monotonlaşmasına rağmen bayram, yine de çok farklıydı. Her ramazan her bayram bırak bu sıralamanın değişmesini neredeyse aramızdaki dialoglar bile sanki bir tiyatro oyununun senelerdir gösterimde olan bir oyununun replikleriydi. O da ben de mimiklerimiz bile değişmeden oynadık keyifle, değme tiyatroculara nispet yaparmışçasına...
baba be bak bu ramazan da bitti
ee evlat, ömür geçip gidiyor
bak yarın bayram. Baba ya, şu bayram namazı ve kabir ziyaretlerimiz de olmasa diğer günlerden hiç farkı kalmadı bayramların.
Ben de anlayamıyorum, alamıyorum artık o eski bayram havasını. Dedenler , babaannenler hayattayken daha bir güzeldi sanki.Şimdi artık indirdik tiyatronun perdelerini, o replikler kağıtlara yazıldı ve orada kaldı çünkü artık sen de yoksun ki baba. Tek kişilik oynanacak bir oyun değildi. Ve en kötüsü en içimi acıtanı önümüzdeki ilk bayramda ve bundan sonraki tüm bayramlarda belki bayrammış gibi yapacağım zamanlardaki kabir ziyaretine, sensiz ama seni de anmaya gelişim olacak. Bu kez oyunumda sanki misafir sanatçısın. Hani bazı diziler seyrederiz de hep şöyle deriz ya “ olur mu canım o ölürse dizi biter” doğruymuş. Benim de oyunum bitti işte sen gidince. Başrol sendin , senaryo da diğer oyuncular da hikaye...
Senle ve sensiz geçirdiğim son bayramımda hepinizden ayrı askerdeydim. Sizi tam kahvaltı saatinde aramıştım. Telefonu kapattığımda ağlamaklı olmuş ve bu benim en kötü bayramım diye isyan etmiştim Tanrıma. Oysa daha da kötüsü varmış, o bayram ayrı şehirlerdeydik artık ve bundan sonra hep ayrı dünyalarda...Çok fazla BABAydın. Keşke diyorum sadece rakı kokusu ve bayramlar hatırlatsaydı seni bana. Keşke bu kadar adam gibi adam , bu kadar baba gibi baba olmasaydın. Dedim ya sanki bu dünyadan değildin. Hani hep derdin ya “ Allah, sevdiği kullarını erken alırmış yanına” biliyorum günah belki ama keşke BENden fazla sevmeseydi seni baba.
Askerdeyken telefonda konuştuğumuzda belki senden son duyduğum o cümle yankılanıyor hep beynimde “ bişeye ihtiyacın var mı evlat, ben daha ölmedim.” Belki de çocukluğumdan sonra ilk kez bişey istiyorum senden, sana çok ihtiyacım var be baba.
Şimdilerde gözlerim herkeslerden gizli yağmurlanıyor bazen, acım bir fırtına ama gözyaşlarım tam öğrettiğin gibi nisan yağmuru... Adını anamıyorum, bazen bir muhabbette senle ilgili bir anım geliyor aklıma anlatamıyorum. Bahsin geçtiği tüm sohbetlerde suskunlaşıyorum , tüm bahisleri kapatmaya çalışıyorum. Bazen sanki kapı çalacak sen geleceksin sanıyorum. Bazense telefonla arayıp bikaç hafta sonra döneceğini müjdeleyeceğini.
Alışamadım bir türlü yokluğuna. Ender insan yaşamıştır benim yaşadığımı. Yaşadıklarım hep güldüğüm eski türk filmleri misali. Askere gidiyorum , havalimanında senle vedalaşıyoruz. Birgün bir telefon, aniden dönüyorum, aynı havalimanında beni karşılamaya gelenler artık senin olmadığını söylüyorlar. Sonra “metin ol yavrum, annene destek olman lazım , başın saolsun, allah sabır versin , ya çok iyi adamdı” v.b. tüm ölümlerin ardından yapılan en iyi oyuncuların en bilindik replikleri...
Şimdi beni ayakta tutan tek şey en büyük mirasın, annem. Ve şimdi ben bu hazinene her ne kadar yerini dolduramasam da gözüm gibi bakmaya çalışıyorum. Elimden gelenin en iyisi için çabalıyorum. Hatalarım, yanlışlarım oluyor tabi ama takdir edersin ki hayattaki en büyük mağlubiyeti senden aldım ve hiç rövanş şansı bile vermedin. Yine de merak etme, kötünün iyisiyim ve yıkılmam elbet. Ne de olsa oğlunum, tek sözüm hakkını helal et nolur ...
@NTMU®@T 19.09.2004