Yaslanacağım bir omuz, terinin kokusuna bile hasret bir ten ve yaşıtlarım çocuklarının geleceklerinden bahsederken bu yalnız çocuk ben... Üstüne eklenince bir türlü vazgeçemediğim sen, oluyor mu çözülemeyen bir denklem.
Her kenarı birbirinden farklı bir sevda üçgeniyim sanki. Bir kenarı vazgeçilemeyen sen, diğeri sevip de söylemediklerim en son kenarsa beni sevenler ama benim sevmediğimi söyleyemediklerim. İç acılarımdan biri 90 derece yani SEN. Bir türlü eğip bükemediğim. İş bu nedenle aynı zamanda hipotonüsümSEN.
Elim dilim, beynim ve hatta tüm benliğim. Kansersin belki ve yok işte panzerin. Derdine derva yok. Şarkıları tercüman sanırken, sevdanın ateşi kelimelerime düşerken ve yine alkollü bir gecede, yine bile sevdiğimi haykıramadım hiç bir hecede...
Oysa ki koca bir YOKluk koca bir YOKtun ki. Resimlerin, ateşin kırmızısında; ben matem denilen siyahta yansam da, SEN, bu yokluğunda kelimelerime akıyordun sadece. Birkaç içki kadehi, unuttum sandığım alkol etkisiyle, daha çok hatırlıyordum oysa kendimden geçmenin büyüsüyle..
Kanıma alkol girdi, sen açığa çıktın, kelimelerimde beni ele verdin. Alkol kanıma girdi, başka bir adamdım artık, belki de kendini adam sanan bir artık... İçimdeki acı, çok değişik belki de hep bilinen bir açı. Gözler iner yalnız ve yavaş, sabah uyandığında dersin ki vazgeç artık, bu anlamsız bi savaş. Oysa, ne savaştan vazgeçersin ne de bu anlamını yitiren hayattan...
Yazarken de yaşarken de düşünmeyeceksin üstünde. Ne geliyorsa içinden kağıtlara dökebiliyorsan, kendini kelimeler farz et; hayatını bir beyaz kağıt. Hangi kelime kirletebilir ki o kağıdı, sen yaşamını kirletesin... Anarşist olma tabi de, birkaç kez kırmızı ışık yanarken geç ama sağını solunu kontrol ederek. Yürümüyorsa çek git, çekip gittiyse sen ara sor yenilme gurur denen ahmağa...@NTMU®@T