Koku

767 56 22
                                    

Sanki Justin benim olduğuma inanamıyordu. Beni kafasında öldürmüştü ve ben o ölüyü bugün diriltmiştim. Gözlerimden yaşlar akarken tek istediğim oradan uzaklaşmaktı. Justinin yüzüne bile bakamadan koşmaya başladım, ve tekrar aynı ses.
"Ros!"
Evet, biz sevgiliyken ismimi böyle kısaltarak söylüyordu. Bundan hoşlanıyordu.

Bana bu şekilde seslenmesi olduğum yerde kalmamı sağladı, kafamı çevirip ona bakabilmeye cesaretim yoktu. Hem de hiç. Onun suratını görmeye dayanamazdım. Duymamış gibi dar koridorda ilerlemeye devam ederken arkamdan geldi ve sertçe bileğimden tuttu. Beni kendisine çevirdi.

Gözlerine baktım. Ağlamaklıydı. Çaresizdi. Gözleri bana "neden?" diye soruyordu resmen.

Gözlerine bakmak beni çok etkiledi, gözlerine aşığım. Yüzümü ondan çevirdim ve

"Bırak da gideyim Justin."

Justin eliyle çenemden tuttu ve kaçırdığım gözlerimi ona bakmamı sağlamak için yüzümü kendisine çevirdi.

"Ros. Sen, sen nereye gittin. Beni bırakıp nereye gittin?"

Ona bu kadar yakınken dizlerimin bağı çözülüyor. Ama onun üzülmesini istemiyorum. Onun iyiliği için söyleyemezdim.

"Justin, kolumu bırak ve gitmeme izin ver nolur."

Ona daha fazla bakamazdım. Etkileniyordum.

Justin onu özlediğimi adı gibi biliyordu. Bana daha da yaklaştı. Gözlerini gözlerime dikti.
Gözleri, böyle bir göz rengi olamaz. Harika ama bana bu kadar yaklaştıkça kokusu da yaklaşıyor ve ben iyice kötü oluyordum.

"Justin. Ben sadece seni izlemeye geldim ve şimdi de gidiyorum. Sadece bu. Lütfen bana neden gittin deme. Söyleyemem. Ama sadece şunu bil, seni herşeyden çok seviyorum."

Justin bu sefer gözleriyle dudaklarıma uzun uzun baktı ve

"Anlatmak zorundasın"

Daha da yakınlaştı

"Madem seviyordun neden gittin?"

Bana bu kadar yakınken benden cevap beklemesi çok saçmaydı. O an adımı sorsa söyleyemeyecek durumdaydım.

Justin'in bu sefer gözleri dolmakla kalmadı, ağlamaya başladı. Ben bu duruma dayanamazdım.

"Neden gittin Rosanna! Neden!"

Sesini yükseltmesi ve adımı ciddi bir şekilde söylemesi beni korkutmuyor değildi.

İçimde daha fazla tutamazdım. Buna herşeyden çok ihtiyacım vardı.

Yanına yaklaştım ve ona sarıldım. O da bana sarıldı. Deli gibi ağlıyordum. Onun da göz yaşları omzuma düşüyordu. Hissediyordum. Kafamı onun boynuna gömdüm ve kendine has kokusunu içime çektim. Akciğerlerimin buna ihtiyacı vardı. Hala aynı, çok güzel kokuyordu. Saçlarını okşadım. Gözlerine baktım.

"Seni her şeyden çok seviyorum, ama birbirimizi unutmamız için beni görmemen lazımdı. Keşke hiç gelmeseydim. Özür dilerim. Kendine iyi bak Justin"

Dayanamadım ve dudaklarına bir öpücük kondurdum.

Justin beklemiyordu, dondu kaldı. Etkilendi, ben de utandım.

Yere attığım çantamı aldım, koşarak ordan çıktım.

Justin olayın şokundan hemen çıkmış olması gerek ki peşimden geldi. Kolumdan sertçe tuttu ve beni arabasına sürükledi. Ondan kurtulmaya çalışsam da kaslı kolları buna engel oluyordu. Bana göre çok güçlüydü. Gerçekten ilk defa bu kadar kaba davrandı bana. Anlamıyordum. Beni arabaya bindirdi ve kendisi de yanıma oturdu. Şöföre gidelim dedikten sonra bana döndü. Gerçekten sesinden etkilenmemek elde değildi. Sinirliyken bile.

"Eve gidiyoruz Ros. Bana her şeyi anlatacaksın."

"Justin ne yaptığını sanıyorsun? Bu resmen zorla alı koymak."

"Evet. Bana anlatacaksın dedim."

Justin'in bu kaba tavrı beni çok korkutuyordu aynı zamanda da üzülmüştüm.

"Justin sen böyle birisi değilsin indir beni hemen."

"Gerçekten ben bu kadar isterken, sen beni bir hiç sayarak beni bırakıp gitme sebebini anlatmayacak mısın? Bu kadar mı değersizim?"

O an sinirle ne dediğimin farkında değildim.

"Evet sen benim gözümde bir hiçsin hele de bu yaptığın son şeyden sonra sen bir hiçsin!"

Gerçekten bağırmıştım. Justin üzülmüştü, kırılmıştı ama siniri geçmiş gibiydi. Sanki benim o sözümden sonra içinden bişeyler kopmuştu.

"Pekala, o zaman seni evine bırakayım. Gerçi bir evin var mı bilmiyorum beni bırakıp burada yaşamaya başladığını bile yeni öğreniyorum"

"İstemiyorum, ben giderim."

"Hayır Rosanna. Bu saatte seni bırakmam."

Benim o sözlerimden sonra bile hala beni düşünüyordu. Ama ben Justinin evimi öğrenmesini istemiyordum. Onu unutmak için buraya gizli gelmiştim zaten. Ama başka şansım da kalmamıştı. Şöföre evi tarif ettikten sonra arka koltukta Justin bir uçta ben diğer uçtaydık. Aramıza 3 kişi rahat sığardı yani.

Kafamı arabanın camına yaslayıp yolu seyretmeye başladım. Tüm olanları düşünüyordum. Arada göz ucuyla ona da bakıyordum tabi. Sinirliydi. O da camdan dışarı bakıyordu. Elini çenesine koymuş bacağını sallıyordu. Bunu gerçekten sinirlendiğinde yapar.

Evimin sokağına girdiğimizde burada inebilirim dedim ama Justin eve kadar bırakmakta çok ısrarcıydı. Evin önüne geldik ve Justinle beraber arabadan indik. Ben utangaç bir şekilde teşekkür ettim ve hızlıca evin kapısına yöneldim.

Evet anahtar. Anahtarı sanırım bayağı bir süre aradım. Sonunda buldum ve tuttuğum nefesimi derin bir şekilde vererek kapıyı açtım, içeri girdim. Kapıyı kapatacakken Justine baktım. Ellerini beline koymuş beni izliyordu. Daha fazla bakmama kararı alıp kapıyı yavaşça kapattım ve odama yöneldim.

PATIENCEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin