Justin'in dediklerinden sonra hiçbir şey diyemedim. Olduğum yerde kaldım. Justin'in gidişini izledim. Beni öpmesine nasıl izin verebilirdim ben de anlamıyorum.
Kendime gelip peşinden gittim. Arabasına binmişti.
Önüne geçtim ve;"Ne yaptığını sanıyorsun sen?"
Justin arabadan inip kapısını sertçe kapattı.
"Ne yaptım? Yeni sevgilinle mutlu olmanı diledim sadece."
Justine yaklaştım..
"Beni öpecektin."
"Hayır, sevgilisi olan birisini neden öpeyim? Ama sen öpmemi pek istemiyor gibi değildin."
"Ne saçmalıyorsun sen?! Ben, ben bir an şaşırdım sadece."
Gece saat 12 yi geçeli çok olmuştu ve biz sokakta deli gibi kavga ediyorduk.
Justin hiçbir şey demeden arabasına bindi. Meraklı gözlerle cama yaklaştım ve
"Nereye gidiyosun? Konuşmam bitmedi!"
"Rosanna, konuşmanı sevgiline anlatırsın."
Sevgilim yok diye yüzüne haykırmak istiyordum ama beni tutan bir şeyler vardı sanki.
Ama daha fazla bu duruma dayanabilecek miydim gerçekten merak ediyordum.
"Justin bak, iyi hissetmiyorum. Eve gel ve konuşalım."
"Konuşacak bişey yok" dedikten sonra hızlıca arabayı çalıştırıp uzaklaştı.
Evin bahçesine girip merdivenlere oturup ağlamaya başladım. Normalde Justin bu halde içeri gelip benimle konuşurdu. Demek ki bu sefer çok sinirlendi. Egzoz sesiyle gözyaşlarımı silerek gelen arabaya baktım.
"Justin?"
Justin yanıma yaklaştı
"Tamam konuşalım"
Ağladığımı görmüş olmalı ki gözleri irileşti.
"Sen ağlıyor musun?"
Cevap vermeden kalkıp kapıyı açmaya çalışıyordum, ve açtım. İçeri girip kanepeye oturdum ve bacaklarımı da karnıma doğru çektim.
Gözlerim hala yaşlıydı, ve doluydu.
Justin duygusal bir çocuk. Yanıma oturdu.
"Neden ağlıyorsun Rosanna?"
Yüzüne bakamıyordum.
"Çünkü.."
"Bilmiyorum Jus"Justinin gözleri açıldı ve kafamı kendisine çevirdi.
"Jus..?"
Ona sevgiliyken Jus diye sesleniyordum.
Kafamı önüme çevirip gözlerine bakmaya utandığım için gözlerimi kaçırıyordum. Ordan kurtulmam gerektiğini düşünüp
"Ben kahve yapayım en iyisi."
Mutfağa girdim ve kahveleri yapmaya başladım. Sütü ocağa koyup, mutfak tezgahına yaslandım, her zamanki gibi düşüncelere daldığım için mutfak kapısından beni izleyen Justin'i fark edemedim.
Justin yanıma masumca yaklaştı. Beni kenara çekip saçlarımı okşamaya başlamışken..
"Dur.."
Justin elini çekmedi ama sabit bir şekilde kaldı.
Sözlerime devam ettim.
"Tekrar aynı şeyi yapacaksın. Senden etkilendiğimi biliyorsun. Bu zaafımı kullanma."
Gitmeye çalışırken belimden tutup kendisine çevirdi.
Gözlerime baktı, sonra dudaklarıma.
Her zamanki gibi dudaklarını yaladı ve daha da yakınlaştı
"Bu utangaç hallerini özlemişim"
Daha da kızardığımı hissediyordum.
Justin p*ç gülümsemesini attı ve daha da yakınlaştı.
Oradan kurtulmak için hemen söze başladım
"Şey, süt taşar ben bakayım"
Diye gidecekken tekrar beni tuttu ve yaklaştı.
Aman tanrım. Dudakları mükemmelken nasıl durabilirdim. Gözlerimi kaçırmaya çalışsam da o iri, bal rengi gözleri beni kendisine kilitliyordu. Çok uzun zaman olmuştu. Gözlerine bakmaya başladım. Yaşadığımız şeyleri hatırladım. Gözlerini inceledim. Utanmasam kirpiklerini bile sayacaktım.
Justin saçlarımı okşarken
"Çok güzel kokuyorsun."
Şaşkınlıktan saçmaladım."Ben, şey.."
"Şşş"
Justin dudaklarıma bir öpücük kondurdu.
O an kalbim çıkacak gibiydi.
Sonra bir daha öptü, bu sefer masum bir öpücükten fazlasıydı...
Sütün taşma sesiyle hemen ocağa koştum. Utanmıştım.
Justin olduğu yerde durmuş hayran hayran bana bakıp utangaçlığıma gülüyordu. Sütü fincanlara döktüm ve bir tanesini onun eline tutuşturdum.
Justin bu sefer gülümsemesini kesmiş, durgunlaşmıştı. Gözlerime bakamıyordu. Kahveyi inceliyordu. Birden konuşmaya başladı.
"Neden Rosanna? Neden gittiğini anlatmayacak mısın?"
Konuyu değiştirmek istiyordum çünkü üzülmek istemiyordum.
"Kahvenin yanında birşeyler ister misin Justin?"
Justin kahveyi sertçe masaya koydu, eline de sıçramıştı ve sıcak olduğu için eli kızarmaya başlamıştı.
"Soruma artık cevap ver Rosanna!"
Ben Justinin elini elime aldım ve kızaran yere bakıyordum. Justin de bakıyordu.
Justinin elinden tuttum ve salona götürdüm.
Koltuğa oturttum ve ecza dolabından kremi alıp geri geldim Justinin eline kremi dikkatlice sürerken konuşmaya başladım."Sana olan sevgimi biliyorsun. Hep sevdim ve seveceğim."
Justin beni dikkatlice dinliyordu. Devam ettim.
"Ben önceden belieberdım biliyorsun. Seninle beraber olmak hayatımda istediğim en büyük şeydi, ve gerçekten imkansızdı çünkü bir sürü kızın dileği bu. Sana belli etmesem de düşündüğünden çok kötü mesaj alıyordum. "Justin'i hakeden belieber sen değilsin, umarım ölürsün, hepimizin hakkını yedin, inşallah en kötü şeyler başına gelir..." ve daha kötüleri."
Justin'in yüzü düştü.
"Bu yüzden mi Ros? Ben seni güçlü bilirdim."
"Justin, ben belieber olduğum için diğer herkesin hissettiklerini anlıyorum. Hepsi benim yerimde olmak istiyor. Ve seninle de ünlü biri sevgili olduğunda bu daha az oluyor ama benim gibi hiçbir şey olmayan birisi olunca onlara daha çok koyuyor ve içlerinde daha büyük bir nefret oluşuyor, ben seni haketmiyorum. "
Justin sinirle oturduğu koltuktan kalktı.
"Her şey ün değildir Ros. İnsanların kötü düşüncelerini umursamaman gerektiğinin en büyük örneği benim. Nasıl böyle bişey söyleyebilirsin. Beni sonuna kadar hakediyorsun!"
Ağlamaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PATIENCE
FanfictionMerhabalar! Uzun süredir aklımda buradan hikaye yazıp yazmamak vardı ama sonunda kararımı verdim. Birçok arkadaşım ve takipçilerim de istedikleri için başlamaya karar verdim. Şimdilik bu kadar umarım seversiniz! Keyifli okumalar..