✨6✨

198 42 94
                                    


Karanlık.

Herşey siyaha bürünmüştü. Ayın ve yıldızların ışığını birisi kapatmıştı.

Yalnızdım.

Kendi saf benliğim ile buradaydım.Üstümde vazgeçemedim 70'lere ait pantolonum ve siyah bir gömlek vardı. Soğuk zeminin her bir köşesini ayaklarımın altımda hissediyordum. İçime, en derinlere işleyen soğuk, canımı acıtıyordu. Vücudumun her bir koşesine saplanan soğuktan kaçamıyordum.

Görmüyordum.

Sadece iç güdüme dayanarak yürüyordum. Nereye gideceğimi bilmeden fakat çıkmazın ya da girişin entrikalarda dolu olduğunu biliyordum.

Ruhumun gittiği yere, korkmadan gidiyordum.

İşte o an duraksadım. Neden korkmuyordum?

Belki de kaybetmeye korktuğum şeyleri, bir avuç kumun elimden süzülmesine izin verdiğim gibi kayboluşuna da göz yumduğum içindi.

Yere, soğuk betona oturdum. Kafamı ellerimin arasına aldım. Zihnimin verdiği acıyı durdurmak istiyordum.Saçlarımı çekiyor, avazım çıktığı kadar bağırıyordum.Ama kim duyacaktı ki?

Aynı bir çocuk gibi ağlıyordum. İç çeke çeke, hıçkırarak ağlıyordum.Gözyaşlarım yanaklarımdan birer birer süzülüyorlardı. Kimse yoktu...

Yardım edecek, herşeyin gececeğini söyleyecek kimse yoktu.

O sırada yasemin kokusu tüm ciğerlerimi doldurdu. Tanıdık bir kokuydu, anında rahatlamamı sağlamıştı.

Başımın iki yanında duran elleri birisi kavramıştı. Baş parmağı ile elimi okşuyordu. Tanıdık küçük ellerdi hissetttiklerim. Başımı olduğu yerden kaldırdım ve rahatladım. Kahvenin en güzel tonundaki gözler bana güven verircesine bakıyordu.

Gülümseyen yüzü anında solmuş, kaşları çatılmıştı. Küçük elleri ile tuttuğu elimi bırakıp, yanağımı kavradı. Göz pınarlarımda birikmiş olan yaş hızlıca aşağıya inmişti.

Parmaklarını göz yaşının aktığı yerden geçirdi ve ıslak olan yeri sildi. Yüzü yeniden gülmeye başlamıştı. Yüzünü, yüzüme yaklaştırdı. Alınlarımızı birbirine bastırdı ve gözlerini kapattı. Derin nefesler alıyordu. Huzurluydu.

'' Ağlama Harry, ağlama. Ben senin yanında olacağım... Her zaman.''

Dudaklarımda bir gülümseme oluşmuştu. Yanaklarımdaki ellerini tutarak, sıkıca kavramıştım. Gitmesinden korkuyordum. Çok korkuyordum.

''Beni bırakma Elizabeth, sadece bırakma...''

Elizabeth kafasını sağa ve sola sallamıştı. Dudaklarındaki gülümseme hiç kaybolmamıştı. Beni aydınlatıyordu. Gittikçe bulanıklaşan görüntüsü artık görünmüyordu.

Elizabeth'in ellerini artık hissetmiyor, kahve gözlerini göremiyordum. Gitmişti. Hızla atan kalbim ile ayağa kalkıp etrafa deli gibi bakınmaya başlamıştım. Yoktu. Her şey yeniden kararmıştı.

Karanlığın içinde nereye gittiğimi bilmeden koşuyor, bağırıyordum.

''Elizabeth!''

Ter içinde, yatağımda kıvrınarak uyanmıştım. Göğsüm hızla inip kalkıyordu. Yağmur damlaları camı nefret ile dövüyorlardı. Hırslıydılar.

Ellerimle gözlerimi ovuşturdum ve yataktan kalkıp lavoboya hızlıca gidip rutinimi halledip gelmiştim. Üzerime yine beyaz gömleğimi ve Leisure takımımı geçirip evden hızlıca çıkmıştım.

Diary || h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin