✨7✨

169 38 109
                                    




     Kafamda dolanan milyonlarca soru vardı. Fakat en kolayından başlamayı seçmiştim. Nedensizce korkuyordum.

''René, ne yapıyorsun burada?''

René hızlıca kapıyı kapatmış, konuşmak için dudaklarını aralamıştı.

'' Burada çalışan bir arkadaşım vardı ama görünüşe göre izinde . Onu ziyaret amaçlı gelmiştim. Peki ya sen?''

Okyanusları parıldıyordu. İçlerinde hem özgüven hem de telaş barınıyordu. Dudakları kurumuş, teni olduğundan daha da soluktu. Kırmızı yanaklarından eser yoktu.

Elimde olan dosyayı işaret ederek, kapıyı gösterdim. '' Dosyayı vermem lazım eğer işin yoksa bekle , beraber çıkalım.''

René burukça gülümsemiş, kafasını onaylar bir biçimde sallamıştı.  Ben de içeriye girip dosyayı vermiş ve nazikçe çıkmıştım. René üzerindeki paltoya sarınmıştı. Kazağının uçlarını ellerinin arasına almış bana bakıyordu. Kaşlarını çattı ve konuştu.

''Gidelim mi?'' Kafamı sallayıp, elimi davetkar bir şekilde uzattım. Gamzelerini gösterecek bir şekilde gülümsedi ve elimi tuttu.  Bakışları birkaç saniyeliğine beni  bulsa da sonradan göz temasını kesmişti. Kirpikleri hızlıca açılıp kapanıyordu. Bir şey söylemek ister gibi bir hali vardı.

'' René iyi misin?'' sesim olduğundan da boğuk çıkmıştı. Okyanusları benimkiler ile buluşmuş fakat bu sefer çekmemişti.

'' O dosya Elizabeth'indi değil mi?'' çatallaşmış sesi ile adeta fısıldamıştı. Bakışlarımı beton zemine indirmiştim. Gözlerim yeniden yanmaya başlamıştı.

''Evet onundu.''

Kafasını sallamış, göz temasını hala kesmemişti.

''Sakıncası yoksa, nedeni ne?'' Bu durum beni ne kadar şaşırtsada sakince sorularını cevaplamaya çalışmıştım.

''Böbrek yetmezliğinden. Nakil yapılmış ancak dokular birbiri ile uyuşmamış.''

Okyanusları yüzümü incelemeye başlamıştı. Kafasını sallayıp zoraki bir gülümseme vermişti.

'' Her şey için üzgünüm.''

Zümrütlerimi ona dikmiştim. Bu kısa zamanın içerisinde kelimeler yerine bakışlarımız ile konuşmuştuk. Sefil ruhlarımızın içlerinde sıkışıp kalmışken, birbirimizi fazla tanımasakta ,anlamaya çalışıyorduk ve sebebini bile bilmiyorduk. Gittikçe sessizleşen ortam dikkatimi dağıtmıştı. Onunda yürümesi ile arkasından girmiştim. Hastanenin kapısına ulaşmış, iç karartıcı ortamından hızlıca uzaklaşmıştık.

Soğuk Londra havası insanın içinden bir parça kopartıyordu.

Ya da kopartmaya çalışıyordu.

Fakat bende kopartılacak hiçbir şey kalmamıştı.

René, konuşmak için derin bir nefes almıştı. Canını sıkan bir şey vardı. Göğsü yavaşça inip kalkıyordu. Fakat o okyanusları hep parıldıyordu. İçindeki çocuğu dışarıya çıkartmasa da, bakışlarında saklı kalamıyordu.

''Harry, şu kısa ömrüm boyunca hep dolaştım. Elimde tek bir defter ve kalem ile dolaşıp durdum. Ne uyumaya ne yemeğe ihtiyaç duydum.''

Hastanenin sokağından çıkmış, anımsadığım bir yere gidiyorduk.

'' Neredeyse bütün ülkeleri gezdim fakat Fransa'nın ben de yeri ayrı Harry.''

Gamzelerini gösterecek şekilde gülümsemişti fakat acı bir gülümsemeydi. Duygularını ne kadar dışına vurmasa da o güzelliği, kapatan duyguyu anlamıştım. Canı acıyordu.

''Nedeni çıplak insanları çizmek,sabah kruvasan  yemek ya da Eyfel'i görmek için değil." Bir an duraksamış eli ile geldiğimiz yeri göstermişti.

Mezarlık.

''Önden gir Styles.''

En ince ayrıntısına kadar işlenmiş demir kapıyı açmış, yeşilin en koyu tonu ile karşılaşmıştım. Ayaklarımın altında pamuğu aratmayan derecelikte olan çimenlerin üzerinde ilerlemiştik.

Yumuşak ve yoğun aksanlı sesini duymuyordum. Göz ucu ile ona baktım.  Başını yere eğmiş, uzun siyah paltosunun ceplerine ellerini geçirmişti.

Yüzünü görememiştim.

'' Elizabeth'in burada olduğunu biliyorum fakat o gece başka birisi için buradaydım.''

Elizabeth'in mezarının tam yanındaydık.Gözlerim bir anlığına onun mezarına kaymıştı.  İçim yeniden alevlenmişti. Ona aşkla bağlı olan kalbim durmuştu. Aynı onun kalbine olduğu gibi.

René, Elizabeth',in yattığı yerin tam yanındaki mezarın başındaydı. Soğuk meremerin üzerinde, Elizabeth'inkisne benzer bir yazıyla ismi yazılmıştı.

Jack Edgar.

''Bu Jack.'' Kafasını kaldırıp bana bakmıştı. Okyanuslarının etrafı kan çanağına dönmüştü. Kendisini tutmaya çalışıyordu. Zorla da olsa gülümsemişti.

'' Fransa'yı sevmemin asıl nedeni işte burada."


Merhaba! Aslında pek içime sinmedi fakat bir an önce atmak istedim. Bu arada bu bölümü @selenictas ve @nedostajesgaliba adamak istiyorum. İkisinin de mükemmel kitapları var ve bakarsanız pişman olmayacağınıza eminim.

Ve son bir yazarın adını da vermek istiyorum.

  @bluebusdorock  birbirinden özgün ve sizi farklı bir boyuta götüreceğine inandığım kitapları var. Kendisi de bir o kadar tatlı.

Umarım beğenmişsinizdir.

E.

Diary || h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin