'' O siyah gecede parladı gökyüzü, teker teker göründü minik pırlantalar. Hepsi sırasıyla kaydı siyah perdede. Sonra dağıldılar...Etrafa serpiştirilmişcesine kapladılar siyah perdeyi. Hepsi aydınlandı bir anda, minik lambaydılar onlar. Küçük fakat anlamlı.
Gecenin son parçası da hazırdı. Tüm tutkusu ve asilliği ile çıktı sahneye. Göğsünü gere gere, en tepeye ulaştı.
Parlıyordu.
Parlıyordu ama biliyordu;
Biliyordu ki, sahneye yıldızsız çıkamayacağını, siyahın onu yutacağını adı gibi biliyordu.
Ay, yıldızsız sahneye çıkamazdı...''
Mürekkep damlalarının oluşturduğu kitabı kapatıp yandaki masaya koymuştum. Gözlerim, bir çift mavi ile buluşunca dudaklarıma bir tebessüm yayılmıştı.
'' Bence ay çıkabilir. Kendi başına da kalabilir.'' sesi meraklıydı. Daha çok kendi kendine konşuyormuş gibiydi. Kafasında gezen fikre kendisini inandırmaya çalışıyordu sanki.
'' Peki ,ay kendi başına kalmak istiyor mu? Belki onu tam hissettiren, bir kere kaybetmişken yeniden bulan ve onu da kaybetmemeye çalışan bir yıldızı istiyorsa. Kalbinin derinliklerine dokunmuşsa, kısa sürede onu iyileştirmiş ise?"
René, solmuş yüzünü aşağıya eğdi. Battaniyenin üzerinde birleşmiş elleri ile oyanmaya başladı. Kafasını sallayıp, devam etti.
'' O yıldız kayacak ise ne olacak ? Ay'ın yanında kalmak istese de bunu yapamayacağını bildiği halde hala kalıyorsa ne olacak?''
Başını kaldırıp solmuş yüzünü, morarmış gözaltlarını, çıkık elmacık kemiklerinin mümkün olurcasına daha da belirginleştiğini ve o okyanus kadar derin ve mavi gözlerini gösterdi.
'' Ay'a acı çektirmekten başka bir şey yapmış olmayacak.''
Derin bir nefes aldım ve ciğerlerimi acıtan boya kokusunu nüfus ettim.
''Neden bunu diyorsun René? Neden bana problemlerini söylemiyorsun da acı çekiyorsun ya da çekiyoruz? Söylesene, kısa zamanda mutlu oldum. Mutlu olduk. Hemde çok kısa bir zamanda.''
Birleştirdiği ellerini çözüp, bir elini yanağıma koydu. Parmakları sanki kırılacak bir parçaymışcasına dokunuyor, okşuyordu.
''Yapamam. Sana bunu şimdi yaparsam eğer kendimi asla affetmem. Şunu bil seni bırakıp gitmeyeceğime söz vermiyorum fakat gitmek istemiyorum da. Eğer olur da bir gün gidersem, bunu hiçbir zaman istemediğim aklında kalsın.''
Gözlerinden bir yaş süzülmüştü. Diğerleri bekliyorlardı. Tek bir kelimeyi, duyguyu bekliyorlardı. Kafamı düşünürcesine salladım ve konuşmak için nefes aldım.
'' Bana tek bir şey açıkla René, yalvarırım bunu açıkla. Bir hastalığın olduğunu biliyorum, ne olduğunu, nasıl olduğunu bilmiyorum. Seni bırakmak istemiyorum ve daha geçen gün elimden kayıp gidecektin. Bana ne olduğunu açıkla René, lütfen...''
René'nin gözyaşları ardı ardına geliyordu. Yaşlarını koluna silip, kafasını salladı.
''Peki fakat şunu kabul edeceksin. Sana her şeyi anlatmayacağım çünkü zaman sana anlatacak. Bazı şeylerden sonra akışına bırakman gerekecek eğer bunları kabul eseceksen benimle gel ama merak edip daha fazlasını öğrenmeye kalkacaksan sakın, sakın ama sakın gelme." Son kelimeleri olabildiğince sert bir tavırla söylemişti.
Kafamı sallayıp, devam etmesi için bekledim. Fakat o konuşmak yerine üstündeki battaniyeyi açarak doğruldu. Suratından okunabilen bir acı vardı. Ayaklarını sarkıttı ve yavaşça kalktı. Yerlere sıçramış olan boya lekelerine basarak diğer odaya gitti. Bir kaç dakika sonra üzerinde her zamanki gömleği ve pantolonu ile gelip, uzun ceketini giydi. Kısa siyah saçları aralardan süzülüyordu.
Burnunu hafifçe çekti.
''Hala merak ediyor isen kalk ve yürü Bay Styles, işimiz var.''
✨
Merhaba,
Beğenmedim yine zaten bir şey beğenen bir insan değilim sdjldjf
MellHerondale bebeğim yardım etti, fikirler verdi ve onun da mükemmel kitapları var. Bence gidip hemen okuyun
Siz umarım beğenmişsinizdir.
İyi okumalar.
E.