✨11✨

128 26 154
                                    




O sabah diğer günlere karşılık daha farklı uyanmıştım. Soğuk ve bir tarafı boş olan yatağımın içinde değildim. Onun yerine küçük bir kanepedeydim. Gözlerimi birkaç kere kırpıştırdım. Nerede olduğumu çözmeye çalışıyordum fakat tablolarla süslenmiş duvarları görünce gülümsemiştim. René'nin atolyesindeydim. Üzerimde örtülü olan ince kumaş parçasını itip, bedenimi zorda olsa kaldırmıştım.

Büyük pencerenin perdesinden usulca sızan güneş ışığının ısıtmasını bekliyordum fakat aksine boş atolye daha da soğuyordu. Ayağa kalkıp pencerenin önüne gelmiş, koyu perdeyi açmıştım. Londra'nın ıslak zeminleri, şu an bembeyazdı. Gökyüzünden, yavaşça düşen kar taneleri her yere konuyorlardı.

Kulağıma dolan tıkırtı sesleri ile sağıma dönmüştüm.

''Günaydın.'' René beyaz kapıdan, elinde büyük bir kese ile içeriye girmişti. Kapıyı arkasından kapatmış, içeriye daha fazla soğuk havanın girmesini engellemişti. Keseyi masaya koymuştu. Üzerindeki siyah paltoyu çıkartıp yerine asmıştı.

''Sana da günaydın.'' kollarımı arkamda birleştirmiş, sırtımı duvara vermiştim. Mavi gözlerini üzerimde dolaştırıp gülümsemişti. Bana doğru adımlamış ve tam önümde durmuştu. O da ellerini arkada birleştirmişti.

''Üstüne bir şey almalısın, hava soğuk ve dışarıda kar yağıyor.''

Dudaklarımdaki gülümseme daha çok büyümüştü. Başımı onaylarcasına sallamıştım fakat ikimizde de bir değişim yoktu.

René başını iki yana sallayıp, kesenin yanına gitmişti. İçini açıp iki kahveyi ve keki çıkartmıştı. Boyaların olduğu yüksek mermere oturmuş, kahvesini ve kekini almıştı.

''Bütün gün orada öyle duramasın, bugün işlerimiz var Styles.'' Kollarımı birbirinden ayırıp, masanın üzerindeki keki ve kahveyi almış, onun önüne geçmiştim.

''Ne gibi işler?"

Kahvesinden büyük bir yudum almış, mavi gözlerini benimle buluşturmuştu.

'' Öncelikle bunları bitirip, çalışacağız. Yani sen işe ben de arkadaşıma yardım edip, tabloları bitireceğim.''

Konuşmak için ağzımı açmıştım ki, René elini kaldırmış konuşmasına devam ediyordu.

''Akşam ise Polonyalı bir arkadaşıma davetliyiz. Bara benzer bir dükkanı var. Bizi de görmek istedi.''

''Mutluluk duyarım fakat sen nerede olacaksın bugün?'' René dikkatlice bana bakıyordu.

''Daha az önce söylemiştim, çok yakın bir arkadaşıma yardım etmem gerekiyor. Hastanede çalışıyor ve oradaki hastaların durumunu konrol ediyor yani bir bakıma bakıcı.''

Kahveden bir yudum almış ve devam etmiştim.

''Peki ya sen ne yapacaksın orada?''

René elindeki kahvesini yanına bırakmıştı.

''Bugün izinliydi fakat bir iki hastası ameliyat olmuş ve bugün iki saatliğine orada olacak. Bugün için plan yapmıştık. Ben de orada olacağım belki hastalarla konuşurum ,ilaç konusunda yardım ederim ya da havanın soğukluğundan bahsederim."

Gülümseyip saate baktım.

''René çıkmam gerekiyor. Sen ne zaman çıkacaksın?'' O da saatine baktı ve mermerden indi. İndiğinde ise ellerini yüzüne koyarak bir kaç saniye durdu. Ne yaptığını anlamaya çalışıyordum.

''René iyi misin?''

'' Sadece başım döndü, iyiyim.'' Ellerini paltosuna sürtmüş ve elimi tutmuştu.

'' Hadi çıkalım.''

Hızlıca paltolarımızı giyip çıkmıştık. Havanın soğukluğu iliklerime kadar işlerken ellerimi bir nebze daha olsun ısıtmaya çalışıyordum. Yanımda yürüyen René'ye baktım. Daha yeni çıkmamıza rağmen burnu kıpkırmızı olmuş, dudakları soluk bir morla karışmıştı. Kaşlarımı çattım ve daha dikkatli bakmaya çalıştım. Rengi hafif beyazlamıştı.

''René, sen iyi değilsin.''

Önce afallasa da gözlerini birkaç kere kırpıştırdı.

''Hayır Harry, gayet iyiyim. Sanırım hava çarptı.''

Elimi, elinden çekip omzuna koymuştum. Kendime doğru yaslamış, biraz da olsa ısıtmaya çalışmıştım. Karşıdan karşıya geçerken bir kaç kere tökezlemişti fakat kendisini toparlayıp, devam etmişti.

Hastanin önüne geldiğimizde,durmuştu. Derin nefesler alıyordu. Duvara elini koymuş, yere otumuştu.

''René?'' Ellerimi yüzüne koymuştum. Paniklemiştim. Korku tüm bedenimi esir almıştı. Göz kapakları yavaşça açılıp kapanıyorlardı.

''René bana bak!''

Göğzsüm hızlıca inip kalkıyordu. Elimi yanağından çekip, bedenini kucağıma aldım ve hastanenin içine telaşla girdim. Etrafta dolaşan birkaç hemşire vardı.

''Pardon!''

Dikkatini üzerime çekmek için bağrımıştım. Hızlı adımlarla hemşireye doğru koşuyordum.

''Yardım edin, ona bir şey oldu yardım edin lütfen!'' Gözlerim sulanmıştı. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.

''Yardım edin lütfen, o bayıldı!"

Hemşire kucağımda baygın bir halde yatan René'yi görünce gözleri büyümüş, telaşla ellerini yüzüne koymuştu.

''René! Hemen sedye getirin, acele edin!''

Beyaz tekerlekli bir sedye genç bir beyefendi tarafından gelmişti. Hemşire, beyefendiye bir şeyler derken, René'yi sedyeye koymuştum.

''Onu benim katıma çıkartın, hızlı olun!" Hemşire hızlıca konuşmuştu.

''Nereye gidiyor?''

Hemşire bana dönmüş ve bakmıştı.

''Benim katıma çıkacak, beni takip edebilirsiniz.'' Kafamı olumlu anlamda sallayıp arkasından yürümeye başladım. Bir yanı kırılmış olan mermer merdivenlerden iki kat yukarıya çıktık ve tanıdık gelen bir koridora girmiştik. Hastalar her taraftaydı. Gözlerinde görürünen o tutku herşeye değerdi fakat burayı hatırlamıştım.

O gün dosyayı buraya getirmek için gelmiş ve René'yi görmüştüm. Derin nefesler alarak koridorun sonundaki kapıya doğru koşmaya başlamıştık. Hemşire, aşağıda gördüğümüz beyefendiye bazı şeyleri getirmesini istemişti.

Ben ise kapıyı açıp, beyaz yatağın üstünde sanki kırılacak olan porselen bir bebeğe bakıyordum.

Dudakları eskisine göre daha da morlaşmış, yüzü bembeyaz olmuştu. Hızlıca yanına gidip, ellerini tutmuştum.

O tanıdık his vücudumu yeniden sarmıştı.

''Her şey geçecek René. İnan bana. Hem, hem daha yapacak çok şeyimiz var.''

Gözlerimden akan sıcak sıvıyı hissetmiştim. Eskisi gibi her yer kararmaya başlamış, ruhum yeniden sızlıyordu.

'' Hadi kalk, René kalk lütfen.'' Ona ne olduğunu bile bilmiyordum. Ya bu kadar cansız durmasının sebebi canının acımasıysa ya da acımamasıysa?

Odaya hemşire girmiş ve kontrole başlamıştı.

''İlacını içti mi?''

Dikkatimi, karşımda cevap bekleyen hemşireye vermiştim. Anlamayan bir ifadeyle sormuştum.

''Ne ilacı?''





Merhaba,

Zerresini beğenmedim ama umarum diğer bölüm daha güzel olur.

Bu arada bu hikayeyi multilerle mi dinliyorsunuz yoksa müziksiz mi?

Umarım beğenmişsinizdir.

Multiyi kaydırın ve ağlayın ismcğsmpc

E.

Diary || h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin