Harry'den...Sabahın ilk ışıklarında kendimi dün akşam olduğu gibi sokaklara atmıştım. Yanık kahve kokusu tüm caddeyi esir almıştı. Küçük ve otantik dükkanlar yavaş yavaş açılıyorlardı.Sarı taksiler işlerinin başına geçmiş, birer birer caddelere dağılıyorlardı.
Ben ise onların yönünün tam tersine gidiyordum. Şehrin çok tanınmayan, fakir ve sanat ile nefes alan kısmına yönelmiştim.
Ellerimi paltomun büyük cebine sokmuş ilerliyordum. Kafam düşünceler ile doluydu. Belki de kendime yeni bir sayfa, yeni bir hayat açmamın sırasıdır ya da askine üstüne daha da düşmem gerekiyordur. Belki de sadece kafa dinlemek için söylenen ''Zaman her şeyin ilacıdır.'' lafına itaat edip, beklemektir.
Kafamda dönen milyonlarca sorudan kendimi çekmeme sebep olan ince keman sesi ile gülümsemiştim. Halkın yarısının burada mutlu yaşamasına şaşmamalıydı insan.
Yerlere damlamış eski boya izlerinin üstüne basarak ilerliyordum. Caddenin karşısındaki tahta oturma yerlerini gözüme kestirdim. Adımlarımı biraz daha sıklaştırdım ve bir tanesine oturdum. Cadde boyunca ilereleyen oturma yerlerinde ressamlar, müzisyenler, şairler, yazarlar ve aşıklar doluydu.
Gözlerimi etrafta dolaştırdım. Oturma yerlerinin yakınında bir baba ve oğul vardı. Köprünün hemen yanında yeni çıkmaya başlayan güneşi neşe ile seyrediyorlardı. Onların yanı başında ise kendisini fark ettirmeden, portrelerini çizen bir ressam vardı.
Ressamın arkası dönüktü. Çokta kısa olmayan dalgalı saçları bir kadın olduğunu gösteriyordu. Gözlerimi kısıp daha da net bakmaya çalışmıştım. Üstündeki beyaz bol gömleği ve bir çift pantolon askısı ile tutturulmuş kahve pantolonu tanıdık gelmişti.
Yavaşça ayağa kalktım ve ressamın yanına ilerledim. Dikkatle çizimini yaparken kim olduğunu anlamıştım bile.
René Dawson.
Ağzında yanan tütünü ve yanında onları çizmesini bekleyen birkaç parça parşömeni haricinde bir şeyi yoktu. Yavaşça yanındaki boş yere oturdum.
Oturduğumu anlamamıştı bile. Konsantrasyonu hiç bozulmadan çizimine devam ediyordu. Kağıda göz ucu ile bakmıştım. Son detayları ekliyordu. Bitirdiğinde ise altına ismini yazdı ve imzasını attı. Ağzında durmadan yanan tütününden derin bir nefes çekti ve dumanı dışarıya verdi.
Çizimini bitirdiğinde deri defterini kapatıp, tütününü eline almış pozisyonunu değiştirmemişti. Bir anda nazik ama yoğun sesi kulaklarımı doldurmuştu.
'' Allez la vie humaine doit être assez fort pour dire. Parce que personne ne, pas assez fort pour oublier ce que vous avez réellement perdre."
Kaşlarımı çatmış ona bakıyordum. Yavaşça bana doğru döndü ve yeniden konuştu.
''Gitme diyebilecek kadar güçlü olmalı insan hayatta. Çünkü hiç kimse, kaybettiklerini unutabilecek kadar güçlü değil aslında."
Hafifçe bana gülümsemiş ve bitirmediği konuşmasına devam etmek için nefes almıştı.
'' Victor Hugo doğruları söylemiş aslında. Ne yaşarsak yaşayalım giden kişinin yokluğu ve hatırları hep seninle kalır.
Ellerini önünde birleştirmiş karşıdaki minik dükkana bakıyordu.
''Merhaba Bayan Dawson.''
Hafifçe tebessüm etti. Yeniden derin bir nefes aldı ve konuştu.
'' Merhaba Bay Styles.''
Bakışlarını hiç ayırmadan, dikkatle dükkanı inceliyordu.
''Paris böyle değildi Bay Styles. İnsanların resimlerini çizmek çok kolaydı. Hele ki kadınların.''
Kanıtlamak istercesine deri defterini açmış, kurşun ile çizilmiş çıplak kadınları gösteriyordu. Defteri yavaşça elinden aldım ve diğer sayfalara baktım. Hepsi birbirinden farklı bayanlar ile doluydu ama birkaç sayfa sonra neredeyse hep aynı bayan çizilmişti.
''Bu Mais.'' Elini birkaç kere çizdiği kadının üstüne koydu ve gösterdi.
''Paris'i buradan ayıran tek özellik; soyunmak isteyen çok fazla insan vardı. Bu da çizmemi kolaylaştırıyordu.''
Gözlerimi onun okyanusları ile buluşturdum ve anlamayan ifadeler ile güldüm. Birkaç sayfa ilerledi ve el figürleri olan yerde durdu.
''Mais'in elleri çok güzeldi. Sadece ellerini çizmem bile yetiyordu.''
Ağzım şaşkınlık ile açılmıştı. René bu tepkime gülmüş ve devam etmişti.
''Ah, Bay Styles benim için yetenekli değillerdi. Paris'te çok sayıda ressam bu tarzda resim yapar. Sanatın bir nevi farklı yönleri."
Kafamı olumlu anlamda sallayıp, çizimlere devam etmiştim. Hepsi birbirinden güzeldi.
''Açık olmak gerekirse Bayan Dawson bunlar nefes kesici. Hepsinin farklı bir hikayesi varmış gibi görünüyor. Büyüleyici.''
René, kafasını teşekkür etme amaçlı sallamıştı.
''Bana René diyin , soyadımla hitap edilemesine pek alışık değilim. Mazur görün lütfen.''
Kafamı olumlu anlamda salladım ve defteri geri verdim. Uzun parmakları ile deri defteri kavramış ve yerde olan parşömenleri arasına koyup kapatmıştı. Ayağa kalktı ve cebinden bir tütün daha çıkartarak dilinin altına koydu. Arkasını dönüp yürümeye başladı ki, sonrasan bana dönüp iki parmağı ile işaret yaparak bağırdı.
''Au revoir, Styles .''
✨
Merhabalar efenim,
İlk olarak nasıl bir bölüm oldu bilmiyorum ama umarım beğenirsiniz çünkü bu yaşımın son bölümüydu. Dakikalar sonra yeni yaşıma giriyorum ve bu bölüm biraz özel olsun istedim ve olmadı lkdjkas.
Neyse, bu güne kadar okuyan kişilere ve burada tanıştığım güzel kalpli insanlara çok teşekkür ederim. Aslında ne kadar teşekkür etsem az iyi ki varsınız.
Evet, kitaplarda çok fazla okuyucum yok, yavaş yavaş yükseliyor ama benim için öenmli olan vote veya okunma sayısı değil. Bunu ciddenlik ve bütün kalbim ile söylüyorum ki; Sizin beğenmeniz ve benim içimdeki duyguları aktarmam.
Burada çok güzel insanlarla arkadaş oldum, beni içlerine aldılar ki onları çok çok çok seviyorum.
Unutulmaz anılarım oldu hepsiyle...
Sizi çok seviyorum ve iyi ki varsınız. Yeniden teşekkür ederim.
Bu arada bölümde Titanik Vibes var mdlskxosn
E.