0.1

6.3K 364 223
                                    

Todoroki ağzından:

Hemşireler, annemin dinlenme zamanını gelince çıkmak için kapıya yöneldim. Arkamı dönerek son kez anneme baktım. Hemşireler onun üstünü örterken o gözünü kapatmış ve suratına gülümseme yerleştirmişti. Doktorlar, annemi ziyarete geldiğimden beri değiştiğini söylüyordu. Aslında değişen bendim. Çıkışa gitmek için merdivenlerden inmeye başladım. Bu değişimim sebebi aslında Midoriya idi. Bana spor festivalinde söylediği 1 cümle ile, hem hayatım değişmişti hem de -ne kadar nefret etsem de- gücümü kabullenmiştim. Sanırım. Ama ona doğru dürüst teşekkür bile etmedim. Onu ilk gördüğüm anda ona teşekkürlerimi sunmalıyım. Hayatımı bu kadar güzel hâle getirdiği için.
Eve dönmek için metro durağına yürümeye başladım. Haftasonları burası cidden çok kalabalık oluyor. Annem olmasaydı buraya asla tek başıma gelmezdim. Kalabalıktan nefret ederim çünkü. Durağa gelip, banka oturdum. Genellikle ilk gelen metroya binemezdim çünkü çok dolu olurdu. Ve her metro 25 dakikada bir gelirdi.
Bana sürtünen kedi ile irkildim. Yanıma, banka çıkmıştı ve bana sürtünüyordu. Hayat ona güzel olsa gerek. Özgünlük veya güç derdi yoktu. Parmağım ile onun yanağını okşayınca hoşuna gitmiş gibi kendini iyice bana sürttü.

"Todoroki-kun..?" Sesin geldiği yöne bakınca, elinde karton poşet ile duran Midoriya ile göz göze geldim. Oda metroya gelmiş olmalıydı. Yanıma doğru yürüdü.

"Merhaba, Midoriya" dedim. "Eve mi?"

"Ah, evet. Yeni okul tişörtü aldım şimdide eve dönüyorum. Sen?"

"Hastane ziyaretine geldim. Eve dönüyorum."

"Eve gidip hemen çalışmak istiyorum. Aizawa senseinin dediğine göre zorlu bir sınava gireceğiz. Dönem sonu notlarını yükseltmek için. Keşke zorunlu olmasaydı..." arkasına yaslandı.

"Normalde girmezdim."

"Ah, evet. Sen zaten sınıf birincisisin. Eminim birgün All might'dan bile iyi bir kahraman olursun."

"Rakibine gaz veriyorsun." Dedim göz devirerek.

"Rakip değil, bir yandanda arkadaş."

"...eminim sende sonraki barışın sembolü olursun." Bakışlarımı kaçırdım. Gözleri parlayarak bana baktı. Çok geçmeden metro geldi ve ikimizde zor da olsa kendimizi içeri atabildik. İçi tıklım tıklımdı. Iğne atsan yere düşmezdi. Ben herzamanki yerime; kapının yanına geçtim. Midoriya ise şişko bir adamın terleri ile boğuşuyordu. Onu kolundan tutup benim tarafıma çektim. Ama hızlı çektiğim için kafası göğsüme geldi. Kendini geriye atmaya çalıştı ama arkasında terli şişko adam vardı. Sanırım beni tercih ederek haraket etmedi.
6 durak sonra metro boşaldı. Kafamı kapının camına koyarak dışarı izledim. Sonraki durak Midoriya'nın durağıydı. Poşeti kavradı.

"Okulda görüşürüz." Diyip gülümsedi. Karşılık olarak bende gülümsedim ve indi. Bende durağımı bekleyerek dışarı baktım.

Teşekkür etmeyi unutmuştum.


Oy verip yorum yapmayı unutmayın!!!

♥ ||  hunger gamesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin