9

2.3K 247 302
                                    

Bu bölümü Todoroki ağzından yazıcağım
______________________________


Binanın içinde 15 dakikadır dizlerimi kendime çekmiş sakinleşmeye çalışıtım. Midoriya bana sesleninde cevap vermedim. Beni böyle görsün istemiyorum. Çünkü bana yine o gözlerle bakıcak ve beni tahrik edecekti. Bana teselli olucaktı... ondan bunu isteyemezdim. Birazdan Midoriya'nın sesleri kesildi. Kendimi hemen toparlayarak çıktım. Ona bir şey olmuş olabilirdi.

"Midoriya..?"

"Todoroki!"

Binaların arkasından çıkıp bana doğru koştu ve boynuma atladı. Dengemi kaybettim ve düştük. Bana iyice yapışmıştı. Sıcak nefesleri boynuma değince sanki vücuduma zevk dalgası yayıyordu.

"Senin için çok endişelendim.."

Sesi azdırıcıydı. Kalçası hafiften yukarı kalkmıştı. Bunu bilerek yapıyordu sanki. Ensemde soğuk metali hissettim.

"Gerçek Midoriya nerede?"

Midoriya kıkırdadı ve yanaklarımı kavrayarak kulağıma yaklaşıp azdırıcı bir ses tonuyla fısıldadı.

"Hoşuna gitmedi mi~?"

"Nerede dedim?"

Bıçak enseme değiyordu.

"Seni istiyorum, Todoroki-kun~"

Sonunda onun karnına dirsek attıp onu kendimden uzaklaşıtırdım. Buz gücümü yakıcı güneşte kullanamıyordum. Sağ yanımdan dumanları yükseltip öfkeyle ona baktım.

"Nerede?!"

"Ah, sandığımdan zekisin."

Hala Midoriya'nın şeklini ve sesini kullanıyordu.

"... O velet sesini duyunca hemen geldi doğrusu."

"Ne yaptın ona?Nesin sen?"

Zaman kazanmaya çalışıyordum.

"Ben, Caleb! Tanıştığıma sevindim! Benim özgünlüğüm başkasının kanını yalayınca bütün özelliklerini kopyalamak. Aynı bunun gibi!"

Vücudunda gücü dolaştı ve bana vurdu. Yana doğru savruldum. Acıyla karnımı tuttum. Sanki midem boşalacaktı. Kanını yalayarak kopyalabiliyordu. Kendimi korumak zorundaydım ama Midoriya'ya aynı şeyi yaptığını düşünmeden edemiyordum. Belkide şuan acı çekiyordur. Sonunda sol yanımdan alevler yükseldi. Caleb geriledi. Alevlere dehşet içinde bakıyordu.

"Senin zayıf noktan bu Dimi?"

Gülümseyerek bana baktı. Alevleri çölde kullanmak zordu ama başka şansım yoktu. İlk hamleyi ben yaptım ve ona doğru koştum beni Midoriya'nın gücü ile savuşturdu.

"Seni daha çok istiyorum, Todokori-kun!"

Midem daha çok bulandı ve dengemi sağladım. Alevleri kontrol edemiyordum çok fazlaydılar. Bu sefer yine ona doğru koştum. Bana doğru yumruk atacakken hemen sola doğru çekildim ve alevle hamle yaptım yüzüne gelmişti. Korkunç bir şekilde çığlık atarak yüzünü tuttu. Midoriya'nın sesini kullanarak çığlık atması canımı yakmıştı. Birden gülemeye başladı. Suratına bakınca dona kaldım.

"Bu senin gerçek yüzün Dimi?"

Yüzünün solu hemen yanmıştı ve gerçek yüzü olan iskelet gözüküyordu.

"Senin bir yüzün yok."

Midoriya'nın yeşil gözleri ile kocaman sırıtarak bana baktı. Korkunçtu.

"Doğru~ benim yüzüm yok! Seninkini alacağım! Bana yakışır."

Alevlerimi yükselttim. Yüksek ve psikopat gibi gülmeye başladı. Elleri bıçak haline dönüştü. Diğer eliyle sol tarafını kapattı.

"Bu pahalıya patlıcak."

Tetikteydim. Her an hamle yapabilirdi.

"Seni bulacağım, Shoto Todoroki. Yine karşılaçağız."

"Bekl-"

Yukarı doğru hızlıca zıpladı ve binaların üstüne çıkıp koşarak uzaklaştı. Öfkeyle ona baktım. Alevlerim dindi. Ve etrafa bakındım.

"Midoriya?!"

Binaların içine bakarak koşmaya başladım.

"Midoriya?!"

Bir binanın girişinde durdum. Bir ses duymuştum. Içeri girerek etrafa bakınarak koştum. Birden onu gördüm ve dehşet içinde kaldım. Topallayarak ona doğru koştum. Üstüne enkaz yıkılmıştı. Öksürüyordu. Yanağından kan süzülüyordu. Taşları yere fırlatarak onun üstünden çekmeye başladım. Gözlerim dolmuştu. Ellerim titriyordu ve acıyordu.

"Todokori...benim...benim...en sevdiğim kahraman...kim?"

Benim kopyacı villain olup olmadığımı sormak için yapmıştı. Hıçkırmamakya çalışırşarak cevapladım.

"All Might!"

Taşları yere fırlatarak onun üstünden çekmeye başladım. Benim yüzümden canın yandı. Hepsi benim dikkatsizligim yüzündendi. Midoriya bunu hak etmiyordu. Onun canının yanmaması gerekiyordu. Kendime onu koruyacağıma dair yemin ettim. Son taşı fırlattım. Midoriya dirseğinin üstüne çıkarak kalkmaya çalıştı onu tutup kendime çektim ve kendimi tutamayarak ona sarılıp yüzümü omzuna koyarak göz yaşlarımın akmasına izin verdim.

"Todokori..?"

Hıçkırıyordum.

"Özür dilerim! Özür dilerim! Özür dilerim!"

Bağırıyor ve hıçkırıyordum. Midoriya kesik kesik nefes alıyordu.

"Lütfen... ağlama.."

Onun da sesi titriyordu. Kendime engel olamıyordum.

・.。.:*・・.。.:*・・.。.:*・

Onu kamp yerine götürüp yaralarını sarmıştım. Ağır yarası yoktu. Ama yaralıydı. Onun yatmasına yardım ettim.

"Baya zor bir gündü."

"Evet."

"Ama bitti, Todokori."

"Ben... özür dilerim."

Bana baktı. Başım yere eğikti. Midoriya dikleşti.

"Özür dilemene gerek yok! Senin suçun yoktu. O villain'in geleceğini bilmiyorduk."

"Yinede-"

"Mazaret yok!"

Hafifçe gülümsedim.

"Peki."

"Todokori, gülümsedin!"

"..evet?"

"Todokori'nin yumuşak huyu varmış demek ki?"

"Hadi dinlen biraz."

Benim yumuşak yanım sensin, Deku...


bu bölümdeki hata Togayı daha önceden bilmememden kaynaklanıyor. 

♥ ||  hunger gamesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin