-AE Mİ-
Heyecanla Jungkook'un bana verdiği bir kutu atıştırmalığı açıyordum. Vay canına be. Bu çocuk ölecek de ölmeden önce hayır işleyeyim mi demiş? Bunları bana vermesinin nedeni böyle bir şey olmalı çünkü.
Elimi Jungkook'un alnına uzattım."Emin misin sen, ateşin falan da yok. Başka bir hastalığın mı var? Jungkook doğruyu söyle 3 gün sonra öleceksin değil mi?" dedim.
"Ööfff. Çek şu elini. Öldüğüm falan yok. İçimden geldi arkadaşım. Birden iyilik yapasım geldi."
İnanmaz bir şekilde başımı salladım. Bir şeyler sezmeli miyim?
Heyecanla kutuyu açtım ve elimi kutunun içine soktum. Tam bir tane alırken, kutunun içinde bir şey kıpırdadı. Ne olduğuna bakmak için içindekileri eşelerken hastanenin ortasında, zemin kattayız, en üst kattakilerin bile duyabileceği bir çığlık attım. Al işte biliydim böyle olacağını. Ne fena bu yapışkan ya. İçine resmen gitmiş bok böceği koymuş!
Tabi böceği görünce elimdeki kutuyu direk fırlattım. Şu anda elimi Jungkook'un üzerine siliyorum. O lanet böcek elime değmişti çünkü! Gözlerimi kapatmış yerimde tepiniyordum, Jungkook gerizekalısına yapışarak tabi. O mal da gülüyordu.
"Iyyyyy! Junggkooookkkk! İğğrrreennnçç! Seni öldüreceğim! Gitti mi hı, gitti değil mi? Lütfen onu deş, ez, fırlat, boğ, onu gebert Jungkook!"
Çocuk birisi onu ayaklarından gıdıklıyormuş gibi gülüyordu. Yok canım gülmek değil o başka bir şey, hıımm şey gibi... Buldum! Kişnemek!Gözlerimi yavaşça açtığımda, bütün hastane toplanmıştı. Sanırım doğum yapacak bir anne adayının çığlığı olduğunu düşünüp buraya koşuşturmuşlardı.
"Ha-ha-ha Jungkook. Şimdi ben en etkili dezenfektan ile elimi yıkamaya gidiyorum. Ve sen..." deyip işaret parmağımla onu gösterdim. "... ne bok yersen ye. Şu an çok sinirliyim. Konuşmak istemiyorum. Sakın bir hafta boyunca yanıma yaklaşma. Deşerim." deyip oradan ayrıldım. İşte böyle korkutulur.
-Yazarın ağzından-
Ae Mi hala büyük bir kuvvetle ellerini yıkıyordu.
"Ama o Jungkook bitti ya bitti. Yaklaşmasın. Zaten plastik bir beyni var, onu da eritip çıkartırım kafatasından." diye düşündü kendi kendine. Bir yandan da söyleniyordu.
Evet çok şükür ki bugün nöbeti yoktu. Birazdan hastaneden çıkacaktı. Şu olayın şokunu bir atlatması gerektiğini geçirdi içinden.
Hastaneden çıkıp sokakta yere bakarak yürürken ne yapacağı hakkında düşünüyordu. Hava daha kararmamıştı. Bu demek oluyor ki Ay'ı ve ona eşlik eden gecenin en güzel pırıltıları olan yıldızları izleyemezdi. Ne yapayım eve mi gideyim, öyle mal mal yollarda mı yürüyeyim diye düşünürken birine çarptığını düşünüp direk,
"Afedersiniz. Çarptığım için özür dilerim." dedi başını kaldırmadan.
Karşısındaki kişi hala oradaydı ve gitmiyordu. Merak etti ve sonunda başını kaldırmaya tenezzül etti.
"Bu sıralar birine çarpıp özür dileyip geçmesine yol bile vermemek moda sanırım?" dedi karşısındaki gülerek.
Evet yine gülüyordu. Ae Mi için karşısındaki kişi gülse ayrı dert gülmese ayrı dert. Değişik şeyler hissediyordu, hisler?
Ha siz o karşısındaki kim diyorsunuz. Kurbağa bu ya. Vırak. Şaşı kanalizasyon kurbağası. Taehyung, Taehyung.
"Tekrar özür dilerim? " dedi mahcup bir ifadeyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CARPE DIEM // Kim Taehyung
FanficGeçmişi miydi hayatından vazgeçmesini sağlayan, ya da şimdisi miydi? Yoksa, geleceği miydi hayatını elinden alacak olan?