Carpe Diem - 8 -

36 10 7
                                    

-AE Mİ-

Yaşadığım bugün, Taehyung ile geçirdiğim o anlar, aklımda bir köşede kazılı kalması gereken anlardı. Gittikçe kendimi ona daha yakın hissediyordum.

Birtakım tesadüf karşılaşmalar yakınlaştırmıştı bizi. Belki de tesadüf değildi, bizim bir noktada karşılaşmamız gerekiyordu. Hala o zaman neden intihar etmek isteyeceğini bilmiyordum. Merak ediyordum fakat sormaya çekiniyordum. Bir yandan da intihar etme sebebini ona tekrar hatırlatmak istemiyordum.

"Aslında ben böyle ormanlık alanlardan korkarım Taehyung ve hala içimde bir korku var ama nedense burada otururken bu korku pek de umrumda değil."

"Neden korktuğunu sorabilir miyim?"

"Aslında belli bir nedeni yok, yani bilmiyorum. Ama oksijenin kaynağının ortasında, havanın en temiz olduğu bu yerde ben nedensizce nefes alamıyor gibi hissediyorum. Aldığım nefes hiçbir işe yaramıyor. Bana iç karartıcı ve boğucu geliyor."

Anladığını belirtircesine başını salladı.

Kapsamlı bir şekilde etrafına baktıktan sonra bana döndü.

"Hava kararıyor ve buradan gitmemiz gerek. Çünkü hala ışıklandırmayı yapmadım. Karanlıkta kalmayı istemiyorsak buraya veda etmeliyiz." dedi.

Buradan ayrılmak zorunda olmak bir burukluk yaratmıştı bende. Sanki buraya bir daha gelemeyecekmişiz gibi.

"Pekala. Güle güle minik uzay." deyip son bir kez içeri baktıktan sonra yavaş yavaş merdivene yöneldim.

"İnerken dikkat et. Çünkü çıkmaktan daha zor." dedi.

İlk basamağı inerken sol ayağım boşluğa düştü tam merdivenden düşüp yere çakılacakken gözümü kapattım ve gelecek olan kıçımın ağrısına hazırlandım. Ama Taehyung kolumdan tuttu ve beni geri çekti.

"Sana dikkat etmeni söylemiştim."

Ben anın verdiği bir şoka girmiş hala hayatı sorguluyordum. Aşağıya bakıp düşersem ne olacağını tartıyordum şimdi de. Yer yapraklarla kapalıydı ve onların altı da toprak olduğuna göre bir yerimi kırmazdım. Sadece üstüm çamur olurdu.

"Az kala yere yapışıyordum Taehyung. Teşekkür ederim."
Bunu demem üzerine gözlerini devirdi ve merdivenlere yöneldi.

"Ben önden gidiyorum. Yine olacak bir faciayı önleme amaçlı." deyip aşağıya indi. Ben ona yukarıdan bakıyordum.

"Hadi sen de in. Korkma, burada bekliyorum."

Bana güven veriyordu. Ben de güvenip inmeye başladım. Bu sefer daha dikkatli bir şekilde. Neyse ki kazasız belasız atlattım ve sonunda artık yerdeydim.

Ama şanssızlık kraliçesi Ae Mi, yine bir günü sorunsuz bitirebilir miydi? Tabi ki hayır. Yani indikten sonra yürümek için bir adım atar atmaz ayağımın çukura girip yere yapışmak nedir? Az önce düşmedim de noldu? Ha sıçtım ha karnım ağırdı. Çamur oldu işte üstüm, daha doğrusu arkam. Ve bu iğrenç, lanet, sıçmık, utanç verici bir şey! Ama ben böyle şeylerden utanmazdım ki, yere düşer düşmez anıra anıra gülmeye başlamıştım. Taehyung'a baktığımda benim bu halime bayağı şaşırmış ve gözlerini fal taşı gibi açmıştı. Benim güldüğümü görünce o da gülmeye başladı ve gelip yanıma oturdu.

"Ne yapıyorsun Taehyung?" dedim gülmemi biraz yavaşlatarak.

"Üstümü çamur yapıyorum, daha doğrusu arkamı. Eşit olalım diye düşündüm." dedi.

Tanrım! Bu çocuk çok farklıydı.

"Sen bayağı bir ekstrasın Taehyung. Yerinde Jungkook olsa hem bu halimle dalga geçip hem de beni burada bırakıp giderdi. Ama senin yaptığına da bir bak!" dedim.

CARPE DIEM // Kim TaehyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin