İlk defa yanlız bir geceydi ailesinden ayrı tek basına aslında o hep bunun hayaliyle geçirmişti bütün lise hayatını. Bir kaç kız arkadaşı vardı sınıftan beraber aynı yeri kazanıp gireceklerdi üniversiteye. Ama tabi bütün hayaller bir çok insan gibi yalan olmuştu.3 arkadaşlardı herşeyi beraber yapar beraber gezerler dı. Ama bütün dostlukları lisede son buldu hayelleride... Artık ayrı ayrı hayal kurmak zorundalar dı.
Deniz aralarında en sanslılarıydı. İstediği bölümü kazanmıştı ressam olacaktı...
İlk gün epey zor geçiyordu. Biraz asi olduğundan tek başına bir ev tutmuştu zatende arkadaşlarindan ayrıldığına çok üzgündü o yüzden kimseyle kalmak istemiyor du. Yanlızlık ona iyi gelecek di. Belkide serdar-ı unutacaktı... Ona öylesine aşıktı ki ömrü boyunca onu asla unutamazdı. Ayrılma nedenlerinin bir mecburiyet oluşu ise ayrı bir burukluk ve suçluluk veriyordu denize. Hâlâ kendine kızıyor du ama annesini babasini asla bir insan için üzemez di. Anne ve babası onun için çok değerliydi. Öylesine seviyordu ki onları biricik aşkı serdardan vazgeçmek mecburiyetinde kalmıştı. Serdar-ın ailesinin durumu iyi değildi tabiki bunun bir önemi yoktu ama serdar hu nedenden lise birinci sınıfta okul bırakmak zorunda kalmıştı. Işte ozaman tanışmışlar dı deniz le ... İkisinde küçük kalplerinin ilk çarpıntısıydı.. Bu his onlara çok yabancıydı daha önceki ağrılardan pek bir farklıydı bütün bir dört yıl hep ilk günlerdeki gibi aşkla geçiyordu. Bir daha böyle kimseye aşık olamayacaklarını sanıyorlardı. Denizin bütün arkadaşları serdarın denize olan bu bağlılığını,sevgisini kıskanırlar dı. Hem iyi bir arkadaş hemde iyi bir sevgililer di.
Serdarın okumuyor olması denizin ailesi için büyükbir sorundu. Neler yaşadığını defalarca anlatsana deniz, ailesine serdar-ı bir türlü kabul ettiremedi. Denizin ailesi asla kötü bir aile veya gaddar değillerdi. Ama tabiki her anne baba gibi çocuklarına çok düşkünlerdi. Onun kendisi ve ailesi gibi okuyacak idealleri olan bir insan ile beraber olmasını istiyorlardı. Denizin serdar-ı sevmesi ileriki hayatında denizi mutsuz edeceğini düşünüyorlardı. Ve denizi vazgeçirmek için ellerinden geleni yaptılar. Tabiki başarılıda oldular. Deniz serdardan vazgeçmek zorunda kalmıştı. Çünkü annesini de babasını da çok seviyordu. Onları üzmek hayatta yapacağı en son şeydi. Ailesi denizi çok saygılı ve cok vicdanlı yetiştirmişti. Deniz kendini düşünmekten alamıyordu. "Bana sürekli dünyadaki herkesin eşit haklara sahip olduğunu anlatan annem babam nerde? Kimseyi küçük görme sende onların yerinde olabilirdin , senin şuan şanslı olman ömür boyu öyle kalacağın ve kendi başarınla alakası yok bu şansı sana Allah verdiyse kiymetini bil ve bunun hep farkında olarak yaşa" derler di... Deniz daha fazla içinde tutamadı düşüncelerini ve odasında fırlayıp annesinin yanına gitti.
"Ağlayarak" - Aklım almıyor anne nasıl bizim sevgimize benim tercihime saygı duymazsınız? Ben onu seviyorum ve bunu hic bir şey değiştiremez! Hani herşey para pul mal mülk degildi ? Ne oldu anne ? Bu zamana kadar sizden öğrendiğim her şey yalanmiydi ? Sen babamı mimar olduğu içinmi seçtin veya dedemler varlıklı olduğu için mi? Yada anne,babamın seninle öğretmen olduğun icin ve babanın zengin olduğu için evlendiğini bir düşünsene? Hani nerde aşk? Siz hani çok âşıktınız ve gerçek sevginin bütün herşeyden daha değerli olduğunu söylüyordunuz? Ben bu zamana kadar sizi hic üzmedim hep çalışkan saygılı bir insan oldum ve size verdiğim tüm sözleri tuttum üniversiteyi kazandım. Şimdi benim sizden tek istediğim sevgime inanmanız destek olmanız hem onu tanımadınız bile, ona bir şans veremediniz bu cok yanlış değil mi ? Insanları tanımadan yargılamak...
Deniz nefes almadan konuşuyor du. Annesi ise kızının ağlamasına dayanamayıp yaşlı gözlerle onun sözünü hiç kesmeden içini boşaltmasına izin verdi. Deniz susmuştu artık söyleyecek bir sey bulamıyordu. Ve annesi:
- Canım kızım belki hata yapıyor ve bu zamana kadar olan tüm sözlerimizi çiğniyor olabiliriz. Ama sana bunu yapamayız kızım su an bizi anlamadığını biliyorum. Evet sana saçma geliyor bizim sana söylediklerimizle yaptığımız şeylerin çok farklı olması. Ama inan bana her sey senin geleceğin için.O çok iyi bir insan olabilir. Ama ya ailesi; kızım onları bana sen anlattın babasının sürekli alkol kullandığını evi Serdarın geçindirmek zorunda kaldığını, bakmak zorunda olduğu bir annesi ve iki kız kardeşi olduğunu. Seni tüm bu zorlukların içine atmamızı nasıl istersin bizden? Evet, cok gaddarca acımasızca oldu ama sen daha küçüksün kızım ve doğruyu yanlışı ayırt edemiyorsun. Bizim bu durumda devreye girip seni doğru yönlendirmemiz gerekiyordu. Belki başkasından duysam çok yanlış bulurdum bu durumu ama insanın kendi evladı olunca her şey, bütün teoriler boş oluyormuş. Yine söylüyorum Deniz, belki çok çirkin ama seninle Serdar-ı düşünemiyorum düşündükçe uykularım kaçıyor kendime kızıyorum "bu acımasızlık" bunu nasıl yapıyorum diye ama kendimi seni korumaktan alamıyorum. Serdarla nişanlanmana asla izin veremeyiz ki yaşın daha çok küçük! Deniz lütfen beni daha fazla üzme bu konu ile alakalı daha fazla yüz göz olmak istemiyorum.
Denizin annesi biraz despot'tu çok sevgi doluydu ama sözünden çıkılmasına asla tahammül edemezdi. Nur hanımın göz yaşları son sözünden sonra bir anda yerini soğuk bir ifadeye bıraktı. Deniz annesi hem cok sever hem de en cok ondan çekinirdi. Annesinin mimiklerini cok iyi anlardı deniz. Nur hanımın o ince ok gibi kasları kalkmıştı bir anda. Yüzündeki acı yerini yavaş yavaş sinire bırakıyor gibiydi... Denizin bir anda tavırları değişti neye uğradığını şaşırdı tek kelime daha edemedi. Zavallı deniz kapısını bile çarpamadı. Hatta ben akşam yemeği yemeyeceğim beni rahatsız etmeyin bile diyemedi. Yavaşça mutfak masasından kalkıp ben akşam yemeğine kadar biraz istirahat edeceğim anne diyebildi tıkalı burundaki o kısık sesle...
Annesi:
- En iyisi Denizcim, biraz dinlenmeye hepimizin ihtiyacı var. Fakat benim yapmak gereken bir akşam yemeği var.
Bu biraz sert bir mizaç ile söylenmişti. Denizin bir an vicdanı sızlamıştı. Ve;
- Yardım etmemi istemisin anne?
- Hayır deniz sen biraz uyusan çok iyi olacak...
Deniz sadece "peki" diyerek sessizce odasına cekildi. Çok üzgündü hem ailesini böyle bir duruma soktuğuna hemde serdar-ı yarı yol-da bıraktığına. Artık kendi kalp ağrısından ağlamayı bırakıp sevdikleri için göz yaşları yastığının üzerine hızlı hızlı düşmeye başlamıştı. Sonra uyuya kalmıştı.
Deniz uyandığında babasının sesini duydu:
- Biraz fazla üzerine gidiyoruz sanırım birtanem oda bir gün hata olduğunu anlayacak ama bunu bize darılarak anlamasına izin verememeliyiz. Bu kadar sert konuşma lütfen o daha çok küçük olabilir gözümüzde ama neticede onunda bir kalbi var.
Nur hanım biraz sinirli bir tavırla:
- Mehmetcim bırakalım da kendi hayatını mafetsin mi bazen sınırlarını bilmesiyi öğretmek lazım çocuklara. Aldıkları yanlış kararları da sakin bir dille söylecek halimiz yok.Bunun normal olmadığını anlaması için tavrımı cok net ortaya koydum sadece..
Mehmet bey:
- Hayatım haklısın fakat biraz daha sakin bir dille anlatmalısın... diyerek konuyu kapattı . Nur hanım biraz suçlu bir ses tonuyla:
- Denizi de yemeğe çağırabilir misin hayatım? Sofra hazır.
Mehmet bey buruk bir sesle kapıyı çaldıktan sonra birtanem girebilirmiyim dedi. Deniz:
- Tabi babacığım dedi ağlamaktan kısılmış bir sesle.
Ve Mehmet bey içeri girdi.
- Tatlım iyimisin ?
- Evet Evet iyiyim babacım sadece biraz yorgunum...
Denizin ağlamak dan gözleri kıpkırmızı olmuştu. Gözleri şişmişti.
- Kızım lütfen kendini bu kadar çok yıpratma her şeyi senin iyiliğin için yapıyoruz.
Deniz utangaç bir sesle;
- Biliyorum baba ! Dedi
Deniz babasıyla bu konuları konuşmaktan çok çekiniyordu. Oysaki babası o kadar anlayışlı ve kibardı ki babasından çekilmesini gerektirecek hiçbir şey yoktu. Ama annesi onu hep öyle yetiştirmişti. Babalara ayrı bir saygı olmalıydı.Hep birlik de yemek masasına oturdular. Nur hanım;
- Mehmetcim izmir'e ne zaman gidiceğiz okul kayıtları başladı.
- Pazartesi günü gideriz. Sabah erken çıkmamız gerekiyor. İstanbul ile İzmir arası ortalama 4 saat öğlenden önce orada olup okul kayıt işlemlerini halledelim.
- Evet, öğleden sonrada civardaki yurtları gezeriz.
Deniz bir anda şaşırdı daha önce yurtta kalmak istemediği belirtmişti. yoksa annesi onu bu şekilde mi cezalandıracaktı. Anne ve babası gözlerini denize çevirdi. tepkisizliği onları şaşırtmıştı. deniz hiç bir şey söylemeden tabakta ki yemekleri birbirine karıştırmaya devam ediyordu.
Mehmet bey;
- Deniz yurt hakkındaki düşüncelerin değişti sanırım, Deniz;
- Değişmedi, dedi. Sessizce...
- Peki o zaman neden düşüncelerini bize de anlatmıyorsun,
- Bilmem, sanırım daha fazla üzmek istemiyorum sizi
- Asıl şuan kendini ifade edemeyişin beni üzüyor.
Nur hanım konuşmaya dahil oldu;
- Denizcim gerçek den istemiyor musun?
- Evet anne.
- Peki deniz bu konuda sana ısrarcı olmak istemiyorum kararı sana bırakıyoruz.
Bu akşam yemeği deniz için çok uzun sürmüştü. Annesininde babasının da yüzüne bakamadı yemek boyunca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR DELİ BİR ADAM
ChickLitDaha önceki aşklardan eser yoktu... Sevmek sanki "O"nun icin çarşafa sarılı çıplak bir kadın bedeniydi... Ama o oyle sevmiştiki o bedene bürünmeye razıydı... Ben ilk defa böyle bir adim atıyorum umarım hikayeyi ve asıl anlatmak istenenleri begenir...