Belki herseyi orada bırakıp gelmiştim ama hatıralarımı değil. Kendimle yüzleşecek cesaretim olmadığından yanlız kalmak istemiyordum. Çünkü ozaman bazı şeylerin cevabını kendime veremiyordum. Yanlızlık değildi asla korkum çünkü yalnız kakmayacak kadar güzeldim kendimce. Benim yalnızlığım kalbimdeydi. Kendimle savaşacak gücüm de yoktu. Çünkü suçluydum. Vicdansızlığımı kendi hayallerimle süslüyordum. Bir çok hayalim gerçekti. Serdarla olanlar dışında herşey yolundaydı. Bu kadar zormuydu insanların biribirini sevebilmesi. Aynı havayı solurken bu neyin ayrımıydı ki ? Insanlar arasında, bir birini seven iki insanı ayıracak kadar büyük ne gibi bir fark olabilirdi ki? Ailemin beni anlaması bu kadar mı zordu. Benim onlardan vazgeçmeyeceğimi çok iyi biliyorlardı. Bunu kullanmak yerine beni biraz olsun anlasalardı keşke. Başlarını suçlamak kendi suçumu biraz olsun hafifletiyor gibiydi. Onu unutmak için hiç bir şey yapmak istemiyordum. Sevdigim dünya, her güne mutlu uyandığım sabahlar, şimdi tek istediğim sevgimizi, anılarımızı bize geri vermeniz. Bir gün uyandığımda bunların hiç yaşanmamışcasına geçmis olmasını istiyordum. Evet hala vazgeçmiyordum ama yeniliyordum. Çünkü ailemi çok seviyordum. Şimdi onu aramak vardı. Sesini duyunca kaybolmak sesinin her telinde. Ama yapamazdım. Onu daha fazla üzemezdim. Ailem tekrar kabul etmediğinde ona bir darbe daha vurmuş olacaktım. Bir insan sevdigini üzer mi? Onu defalarca mutsuzluğa sürükleyip canını bile bile yakar mı? İlki aşktı. Bütün kalbimde şahit ki gerçek bir sevgiydi. Belki de aşk benim gözümü kör etmişti. Diğer insanların gördüğü dağları görememiştim. Benim için bu dünya da insanların hepsi eşitti. Ama değilmiş. Doğarken seçemediğimiz kaderimiz bizden önce geçip oturmuştu bile mutsuzluğun en ön saflarına. Evet kader diye bir şey varmış. Bu dünyaya hükmeden tek şey paraymış. Adeleti de mutluluğu da paran belirlermiş. İki seven kalp asla o olmazsa bir araya gelemezmiş. Birinde bile varolması yeterli gelmezmiş. Dengi dengine derken temizliğin, iyi niyetin gücünden bahseden yokmuş. Maddiyatın şatafatıymış asıl gerçek denklik. Bir araya gelindiğinde denilen herşey kattaymış. Önce insanlık falan yokmuş. Artık her şeyi anlamıştım. Ama artık çok geçti. Hangi kalabalık artık içinde ki bu yokluğu kapatırdı ki? Kendimi oyalamak bütün her seyi unutmama tabiki yeterli gelmiyordu. Şu an oyalanmak başka yapacak hiç bir gelmiyordu elimden. Ben belki dışardan çok acımasız gözüküyo olabilirdim ama bütün acıyı kendime çektiriyordum. Ondan vazgeçmek ve artık onsuz olmak benim içinde çok zordu. Ağır gelen başka şeyler de vardı tabiki ismini tam olarak koyamadığım. Belki verdiğim sözü tutmuyor olmam dı asıl ağır gelen. Bir insanı kandırmak, yarı yolda bırakmak dı. Uykularımı bölen beni huzursuz eden bu dert hiç gitmiyordu kalbim de ne zaman gülsem kalbime bıçak gibi saplanıp acıtıyor du canımı. Sende gülme dermişcesine hatırlatıyordu kendini her gümüşümde. Gülmeyi unutamazdım. Çünkü beni ayakta tutan tek şey di. Sorgusuz sualsiz sevdiğim bu dünyanın bana neden böyle bir ceza verdiğine anlayamıyordum. Ama öyle değildi. Bu bir aşk meselesinden çıkalı çok olmuştu kafamda. Verdiği sözde duramayan bir insan olmuştum artık. Tutamayacağım sözler vermiştim. Asla demistin ona asla vazgeçmem. Ben güçsüz değilim ki en ufak tepkiye boyum eğeyim. Ama yapamadım. Bazı şeylere engel olamayacak kadar güçsüzdüm. Ya da bazı şeyler müdahaleyi kabul etmiyecek kadar kesin çizgilere sahipti. Güneşin nereden doğduğu ve battığı kadar degistirilemez bir döngüydü kadere yazılan bazı şeyler. Buse bana derin derin baktı. Bende başka bir şeylerin olduğu söyledi. Sevdiğim birinin olup olmadığını sordu. Cevap veremedim. Serdara karşı ne hissettiğimi unutmuştum sanki. Sevgim zamanla yerini acıma duyguna bırakmış gibiydi. "Sevmek basittir. Güzel bir söze güzel bir yüze vurulsun.Verdigim sözü tutamadım. ". Diyebildim. Buse yerinde biraz daha yerleşip başını bana bir adım daha yaklaştırıp;
- Nasıl yani ? İnsan sevmediğine söz mü verirmiş. Bas baya seçmişsin. Neden unutmak zorunda olacakmışsınki hem.
- Anlatmak istemiyordum. Ama ağzımdan dökülüyordu bir bir suçlarım. Sevmemek nasıl olurdu ki zaten o benim çocukluğum du. Beraber büyümüştük. Sadece bana sevgili olmayacak kadar mantıklı ve iyi bir insan. Kimi zaman abim , en iyi arkadaşım beraber paylaştığımız bir dünya güzel şey vardı. Bunların hepsini anlattığımda buse duydukları karşısından tutulmuştu. Gözleri kocaman olmuş beni soluksuz dinliyordu. Sonu bitti olacak bir şey bu kadar merakla dinliyor olması da ayrı bir garip ti. Ama belliki çok etkilenmişti. Gözleri doldu.
- Nasıl ama o cok iyi
- Evet ama...
- Çok üzüldüm gerçekten. Yapacak bir şeyler olsa keşke ama ailen.... derken dudakları büzüldü. O'da bu yola asla başvurmamamı mimikleriyle açıkça ifade etmisti. Belliki iyi bir aile terbiyesi almıştı. Bu tavrı aslında buseyi daha da çok sevmemi sağlamıştı. Tam tersi bir davranış belki beni o an daha çok rahatlayacaktı ama bu benim için imkansız bir destek olacaktı. Busenin de bunu biliyor olması beni çok mutlu etti. İyi bir yol gösterici olmuştu gözümde. Zaten iyi arkadaşlar ne olursa olsun hep dogru yolu göstermeliydi. Gercekden bu davranışıyla kalbimi fethetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR DELİ BİR ADAM
Chick-LitDaha önceki aşklardan eser yoktu... Sevmek sanki "O"nun icin çarşafa sarılı çıplak bir kadın bedeniydi... Ama o oyle sevmiştiki o bedene bürünmeye razıydı... Ben ilk defa böyle bir adim atıyorum umarım hikayeyi ve asıl anlatmak istenenleri begenir...