12.BÖLÜM

18 5 0
                                    

Hayata pozitif bakmak çok zor olmasa gerek. Baktığımız her seyi güzel görmek. Hem ozaman hayat daha kolay ilerler. Kötü düşüncelerle boğulmak yerine, derin nefes alabilmek nere de olursak olalım. Hayatımızın her zerresinden tat alabilmek. Bütün olumsuzlukların inadına gülebilmek. Zaten iyiyide kötüyü de çoğu zaman kendimizin seçtiği bu hayatta bütün fırsatları degerlendirebilmekdir aslında kaliteli yaşamak. Bir çok şeye değil, tek bir şeye sevinebilmek. Neden? diye sorgulamamak çoğu zaman. Bu gelişi güzel yaşamak değil. Tutunabilmek yoluna çıkan bütün dallara. Ben de öyle yapıyordum yoluma çıkan bütün güzelliklere gözüm kapalı sarılıyordum. Hayatın içindeki siyahları bir kenara atıp, aydınlık da kayboluyordum. Şansıma burada açılan tüm   kapılar açık ve güzel ilerliyordu. Ileride hayat karşıma ne çıkarıcak bilemiyordum ama şu an bir çok şey yolunda ilerliyordu. Mutsuzluklarımı unutamasam da acılarım günden güne azalıyordu. Hayat devam ediyordu ve bu sefer bütün dileklerim etrafımda dönüyordu. "Sen yeter ki hayal et" dermiş cesine ilerliyen dünyama ben bile hayret ediyordum. Bazı şeylere erişebilmek için bir şeyleri kaybediyor olmanın acısında henüz unutmuş değildim.  Yâda kabullenemiyordum belki de. Sevdiğim herkezi  yanımda hissetmek istiyordum sadece. Ama bazı şeyler kadermiş anlıyordum, yavaş yavaş olsada. Zaman geçtikçe daha çok çözecektim bu dünyayı kendimi böyle avutuyordum. Şu an yapmam gereken anın tadını çıkarmaktı. Kendini geçmişe bağlamak da bir kölelik di benim için çünkü.  İnsan bağlı kaldığı Her şeyin kölesi oluyor zamanla. Berkay ve arkadaşlarından öğreneceğim bir çok sey vardı. Onlar belkide benim karşıma çıkan güzel bir fırsattı. Masada çok güzel bir sohbet ortamı vardı. Boş çocukluk muhabbetlerinden eser yoktu. Bir de konuşan kişilerin benden ileride olduğunu görmem onları daha dikatli dinlememe neden oluyordu. Her kelimeden belkide öğreneceğim bir çok şey olabilir di. Ful dikkat dinliyordum. Açıkçası hayran kalmıştım bu kadar zeki, başarılı, akıcı konuşmalarına.  Aksi olsa zaten çok fazla kalamazdım orada. Beni geriye götürecek insanlara değil ileriye götürecek insanlara ihtiyacım vardı. Ve onlara duyduğum saygıyı, kendileri kazanmıştı. Her hareketleriyle tam bir örnek profil olmuşlardı benim için. Sohbetimize devam ederken bizide sanat merkezide davet ettiler. İkimizde çok sevinmiştik. En kısa zaman da mutlaka geleceğimizi söyledik. Berkay'ın ağır tavırlarının ardında böyle güzellikler olduğu belliydi. Zaman çok çabuk geçmişti. Saatlerdir sohbet ediyorduk. Herkez halinden gayet memnun gibi gözüküyor du. Ama artık kalkma vakti gelmisti bile. Üzerimden hala atamadığım bir aile baskısı vardı. Eve geç kalma korkusu   yaptığım kötü bir şey 'de  yoktu ama. Bu kadar tedirgin olmam saçmaydı. Anneme bir saate eve geçerim dememin üzerinden tam 4 saat geçmişti. Artık kalkmak istediğim belli ediyordum. Yerimde oturamıyorum. Tuvaleti gelmiş küçük bir çocuk gibi sürekli hareket hâlindeydim. Saatte baktıkça resmen içime öküz oturuyordu. İlk defa bu saatte disarida hemde tek başımaydım. Aslında tek değildim ama aile dışındaki herkez bizim için bir yabancıydı. Buse sessizce kulağıma fısıldadı.
- Lavaboya mı gitmen gerekiyor.
- Evet. Dedikden sonra masadan kalktık. Lavaboya girerken ben çok tedirgin olduğumu  saatin çok geç olduğunu söyledim. Aynı şekilde buse de tedirgindi. Döngümüzde kalacağımızı söyleme kararını aldık. Ve masaya oturur oturmaz kalmak istediğimizi söyledik. Onlarda bunu saygıyla karşıladılar tabiki. Berkay  bizi eve bırakacağını söyledi. Başka bir çare yoktu. Çünkü bütün otobüsler için  saat cok geçti. Bu saatte de taksiye binmek hiç dogru bir karar değildi. Elimiz mahkûm serdarın arabasına bindik. Yanlış bir insan değildi ama yinede insan  korkuyor tabi. Arabada giderken buseye;
- Bende kalmak istermisin. Hem biraz daha otururuz.
- Bilmem olurmu ki?
- Neden olmasın ki?
- Peki ozaman. Konuşacak çok şeyimiz var gibi zaten. Derken gözleri parlıyor bir yandanda bana soru sorar gözlerle bakıyordu.  Berkay bizi eve bıraktık dan sonra aradı. İçeri girip girmediğimizi kontrol etmek amaçlı. Gerçek den çok etkiliyici bir düşünceydi. Dünya  da böyle iyi insanların var olduğunu bilmek çok  güzeldi. İkimizde bu hareketi taktir ettik. Ardından gece yarısı uykusuna bir daha meydan okuyup birer kahve yapıp sohbetin derinliklerinin tadını çıkarmak üzere balkona kurulduk. Konuşacağımız mevzu belliydi sanat okulu gerçekten güzel bir adımdı orada kendimizi geliştirme şansımız çok yüksekti. Ama başka bir şeyler daha vardı busenin içinde kalan. Anlamıştım bir türlü dökülmüyor du. Bir kaç ısrarın ardindan derin bir nefes alarak
- Berkay ne kadar hoş dimi dedi. Ben saatlerdir söylemediği şeyin bu olduğunu duyunca bastım kahkahayı.
- Evet öyle kesinlikle
- Lütfen gülme utanıyorum .
-Ama komikti. Bunda bu kadar kıvranacak ne varki. Tabikide hoşlanmış olabilirsin. Bizde bir insanız sonuçta.
- Ne bilim ilk defa böyle hissetim.
- Ne güzel beklide doğru kişidir senin için berkay.
- Bilmem. Fazla zeki.
- Bir aptaldan bin kat daha iyidir heralde.
- Doğru diyorsun. Bakalım o ne düşünür.
- Kısmet canım bence, ama sen iyi bir insansın neden olmasın ki ?
- Teşekkür ederim sende öylesin.
Buseyi gerçekten sevmistim. Bence berkayla da gayet uyumlulardı. Bir de busenin kendisini geliştirecek bir insanla yola devam etmesi benide mutlu ederdi.
İyi bir okul iyi arkadaslar edinmeyi başarmıştım ama sevdiğim insanı yanımda tutacak kadar güçlü ve şanslı değildim. Buse ve berkay'ın hikâyesi umarım bizimkinden farklı olur diye düşünmeden edemedim. Tam dalmışken derin mevzulara buse;
- Sen neden gecikmiştin bugün?
- Aaa evet sana onu anlatmadım. Tam sınıfa giriyordum ki inanilmaz güzel bir müzik. Sonra resmen marshmallow kokusu almış ayıcık gibi bende müziğe doğru sürükledim sonra bir ses ama bayılırsın duysan. Onlarla tanışıp bir şarkı daha dinledim. Bir şeye  hazırlamıyorlarmış her gün çalışıyorlarmış artık bir gün yine beraber çıkıp dinleriz seversen.
- Tabiki severim. Mutlaka gidelim.

BİR DELİ BİR ADAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin