4.BÖLÜM

15 3 0
                                    

Sabahın erken saatlerinde telefonumun sesiyle uyandim. Bir anda korkmuştum bu saatte beni kim arar ki? Acaba serdar mı? Derken telefonu açtım. Arayan tabiki Nilay dı.  Sabahın köründe ondan başka kim arardı ki beni. Telefonu açmıştım ama ağlamaktan şişen gözlerim hala kapalıydı ve sesim kısılmıştı. Sesimi duyan Nilay benimle dalga geçti dün gece hangi trübünde tezahürat yaptın diye. Sanki durumları biliniyormuş gibi soruyor bir de. Sonra da her zamanki gibi başladı hayatından yakınmaya. Ben kendi elleriyle kendini ateşe atıp sonra bagiranlara hiç acımıyorum.  Çünkü onu defalarca uyardım. Her sey icin hala cok geç değil aklını başına aldıysa seneye tekrar dener ama bu sefer çalışarak.  Sabah sabah gerilen bütün bedenimin rahatlatmak icin once ılık bir duşa girdim. Çıktıktan sonra up uzun  saçlarımı yavaş yavaş taradım. Saçlarımı değil sanki hayallerimi yarıyordum. Yine daldım gittim uzaklara. Sonra bugün ki tempo gelince aklıma sanki arkamdan atlı kovalarcasın dört nala hazırlanıp odayı terk ettim. Hemen annemi babamı uyandırdım. Kahvaltı salonunda onları beklediğimi söyledim. Annemler geldikten sonra hızlı bir kahvaltının ardından artık bugün ki işlerimize başlayabilirdik. Babam ilk once bizi ev eşyalarıyla ilgili kocaman bir mağazaya bıraktı.  Bence orada bizi  kredi kartıyla başbaşa bırakarak büyük  hata yapmıştı. Ev için gerekli olan hersey burada vardı. Bütün eşyalarımızı aldığımızda artik yürüyecek halimiz bile yoktu.  Tam beş saattir buradaydık. Dinlenmek için dışarıdaki cafesine oturduk. Biz biraz oturduktan sonra babam geldi elinde anahtarla sonra bana uzattı. Çok duygulandım bir an mutluluğum bir tarafa artik onlarla aynı evde olmayacaktım. Ama orada sulu gözlülük yapmadım tabiki. Babama sarıldım ve teşekkür ettim. Sonra orada biraz sohbet ettik. Eşyaların gelmesinin 1 ay  süreceğini  söylemişlerdi. Annenden onayladı zaten 1 ay sonra tekrar gelecektik. Okulların açılmasına 1hafta kala gelsek yeterliydi annem için.  O yüzden biraz mutsuzdum. Sonra babam bana bu düşüncemden dolayı dersle karışık bir teselli verdi.  Sonra dışarı biraz oturduktan sonra otele döndük. Ertesi gun sabah yola çıkacaktık. Buradan hiç ayrılmak istemiyordum.
Sabah erkenden uyanıp yola çıktık. Sanki yıllardır burada yaşıyormuş gibi içimde bir burukluk oluştu. Belkide istanbula dönmek beni kendimle yüleştireceğimden hiç dönmek istemiyordum. Eve geldik ben hemen odama gittim. Odama girdiğimde hatıralarım gözümde canlandı. Gece serdarla konuşmalarınız onun bana aldığı seyler hepsi sanki yüzüme vuruyordu. Bakmaya utanıyordum. Sonra onunla olan anılarımı saklamak için yaptığım kutuyu açtım ama uzun bir süre dokunamadım. Sanki dokunsam beni cezalandıracalardı. Resimlerimize baktım o çok masum ve iyi bir insandı beni hiç incitmemişti. O arada kapım çaldı. Bir an da tedirgin oldum hızla kutumun kapağını kapattım. Gelen annemdi.
- Canım neden kapandın yine odana? Derken gözleriyle de bir yandan kutuyu inceliyordu.
- Yorgunum dinlenmek istedim annecim.
- Tatlim biliyorum şu an çok zor geliyor ama zamanla bütün acılar geçer. Sen en doğru olanı yaptın. Hatıralarını at diyemem ama onlar her gördüğünde canını yakacaksa onlardan kurtulmalısın.
Diyecek bir şey bulamıyordum. Onlardan asla kurtulmak istemiyorum. Şimdi de kalan anılarıma müdahale etmelerine izin vermeyecektim.
- Annecim ben onları görmekden asla rahatsız değilim  dedim.
- Peki. Sen bilirsin tatlım bu sadece bir tavsiyey di.
Dedik den sonra annem odamdan ayrıldı. Ben artık tavsiyelere açık değildim. Onları hiç bir zaman atmayacaktım.  Onları tekrar yerine kaldırıp yatağıma uzandım. Keşke ona ait bütün anılarım silinse dedim. Madem yanımda olmayacak hatıralar anılar hepsi  yok olsa , acıtmasın istedim. Bir daha beni bu kadar sevebilecek kimsenin olacağına inanmıyordum. Onu görmeyeli uzun zaman olmuştu. Ve böyle bir ömür geçecekti. Tam transa geciyordum ki telefonum çaldı.
- Efendim Nilaycım.
- Canım döndünüz  dimi.
- Evet tatlım.
- Yatın buluşup birşeyler yapalım mı? Hem bana oraları anlatırsın. Neler yaptın hic aramadın çok merak ettim. Şimdiden  bizden uzaklaşmaya başladın.
- Hiç olurmu ole şey. Bunu duymamış olayım kapatırdım orada kendimi döndükten sonra konuşuruz diye arayamadım.
- Peki ozaman yarın görüşüyoruz öyleyse. 
- Tamam canım görüşelim tabiki
- Ozaman kızlara da haber veriyorum.
- Olur canım.
Beni resmen köşeye sıkıştırdı. Ben dışarı falan çıkmak istemiyordum ki... Ama gelemeyeceğim desem küsecekti. Odadan çıkıp annene söyledim. Annem de gitmemi onayladı. Keşke izin vermeseydi de bir bahanem olsaydı.
Ertesi gün uyandim hazırlanıp bulunacağımız cafeye gittim hepsi gelmişti. Kapıdan girdiğimde üçüde meraklı gözlerle bana bakıyordu. Okulla ilgili tüm detayları öğrendikten sonra konu tabiki serdara gelmisti. Bu konu hakkında konuşmak beni fazlasıyla üzüyordu. Onlarda bana hafifden suçlayan gözlerle bakınca üzüntüm dahada artırmıştı. Neyseki onlarda surat  ifademden anlayıp konuyu daha fazla uzatmadılar. Eve dönerken tek korkum serdarla karşılaşmak dı. Ama çok şükür ki karşılaşmak. Çünkü onu görsem yüzüne bakacak cesareti kendimde bulamıyordum. Bütün korkularım site kapısını gördüğümde son bulmuştu. Siteye doğru  rahatlamış ve aheste bir tavırla adım atarken arkamdan bir ses 'Deniz' . Ses okadar yorgun ve bitkin geliyordu ki icerisinde ki nefreti işitmemek için sağır olmak gerekiyordu. Bir sure tutulup kaldım. Kendimi bir anda felç olmuş gibi hissettim ne yürüyebiliyordum nede arkamı dönebiliyordum.  Sonra bütün gücümü toplayıp arkama döndüm. Sesin kime ait olduğu tabikide biliyordum. Arkamı döndüğümde bedenim kas katı kesilmişti. Yüzüne bakmamak için ne kadar çabalasam da o bitkin yüzüne bakmak dan kendimi alamadım. Icim de fırtınalar kopuyordu. Resmen bu benim eserimdi. Kendimde nefret etmiştim o an. Bana uzun uzun baktı ve sadece beni çok sevdiğini ve bunu haketmediğini söyleyip benim tek kelime etmemi beklemeden gitti. O an yer yarılsında ben yok olayım istedim. Keşke bana bağırsa kötü şeyler söyleseydi. Ondan nefret ediceğim sözler söyleseydi. Ama o bunu asla yapmayacak kadar temiz kalpliydi. Eve gidemiyordum. Orada öylece kala kaldım. Ağlamak istiyordum. Ama gözlerimden tek bir damla yaş akmıyordu. Hayatımda hiç bu kadr çaresiz hissetmemiştim kendimi. Olduğum yere oturdum. Sonra güvenlik görevlisi geldi ve bana su getirdi. Ne olduğunu sordu konuşamıyordum. Sanki göz yaşlarım boğazıma düğümlemişti. Getirdiği suyu bile içemedim. Bana sorulan soruları duymuyordum. Duysam da zaten cevap veremiyordum. Bir süre sonra kendime geldim. Yavaş yavaş eve doğru yürüdüm. Eve girdiğimde artik kendimi tutamıyordum. Gözlerime hakim olamıyordum. Resmen kalbimde gözlerimde  büyük bir patlama yaşıyordu. Annemler işteler di Allahdan hemen odama girdim ve saatlerce hareket etmeden ağladım. Bir süre sonra bitkinlik den uyuya kalmışım uyandığımda annemler eve dönmüşler di. Annem odama geldi günün nasıl geçtiğini sordu. Geliştirmek için kısaca iyiydi diyebildim. Çok yorgundum.  Aksam yemeğini yemek istemediğimi da geç yemek yediğimi söyledim. Annem ilk defa itirazca kabul etti. Sanırım oda anlamıştı bi problem olduğunu. Bana sıkıca sarılıp öptükten sonra odamdan ayrıldı. Artık düşünemiyordum beynim uyuşmuştu. Içimde beynimde kocaman bir karanlık vardı.  Karanlık odamda dışarıdan içeri sızan ışığa bile sinir oluyordum. Hic bir görmek ve duymak istemiyordum. Gözlerimi sıkıca kapattım, uyumaya her seyi unutmaya çalışmaya devam ettim.

BİR DELİ BİR ADAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin