11.BÖLÜM

21 5 1
                                    

Sınıfın kapısından içeri girerken çok güzel bir keman sesi çalındı kulağıma. İçeri girmekten vazgeçtim ve müziğin geldiği yere dogru yürümeye başladım. Ses üst kattan geliyordu. Kemanın geldiği sese  doğru yaklaştığım da inanılmaz bir ses karşılamıştı beni. Hayatımda hiç bu kadar duru bir ses duymamıştım sanki. Ses resmen beni kendimden geçirmişti. Kapıdan içeri bakmadım. Belki dikkatlerini dağıtırım diye. Kapının arkasında müziğin bitmesini bekledim. Resmen şarkının her sözünü yaşatıyordu söyleyen kişi.  Bu inanılmaz bir yetenekti. Muzik kesildiğinde içeri girip bu güzel insanlarla tanışmak istedim. Hiç çekinmeden içeri girdim. Sesi duyup geldiğimi ve hayran kaldığımı soyledim.  Onlarda sıcak kanlı bir tavırla   teşekkür ettiler . Bir kaç eser daha çalışacaklarını, istersem dinleyebileceğimi söylediler. Çok sevinerek bir şarkılık daha kalıp sınıfa geçtim. Ders çok dan başlamıştı. Kapıyı çalıp sessizce içeri girip oturdum. Buse nerede kaldığımı sorar bir tavırla gözünü açarak başıyla nerdeydin sorunu sordu. Bende dersten sonra konuşuruz dedim. Derslerin
Bu denli akıcı geçmesi beni daha da motive ediyor du. Ders aralarında yaptığımız küçük sohbetler benim açımdan hayata renk katıyor du. Sınıftaki diğer değişik tipleri bile sevmeye başlamıştım açıkçası. Bugün bizi ve sınıftaki herkezi resim gösterisine davet ettiler. Buradaki öğrenciler arasında bu gösteri oldukça popilermiş. Dansla karisik resim ciziliyormış. Gerçekten çok merek ediyordum. Kulağa hoş gelen bir ikili gibi gözüküyor du. Okul çıkışının ardında hep birlikte gösteri alanına geçtik. Konser alanı inanılmaz güzeldi. Antik bir konser alanıydı. Bu alan gösteriyi daha da gizemli kılıyordu. Herkes büyük bir merak vardı. Ben de dahil bir çoğumuz böyle bir şey hic izlememişizdir. İlk önce sanki gösterinin ne kadar inanılmaz olacağını haber veriyormuş gibi bir müzik başladı. Sonra perde açıldı. Sahne de iki kişilerdi. Fakat inanılmazdı. Hem dans şovları hemde tabloları harika oluyordu. Sonra aklıma birden  çoğunun oturarak beceremediği şeyi insanlar resmen koşarak uçarak yapıyor olması geldi. Gerçekten gözlerim kamaştı. Onlara hayran kaldım. Belki bir gün bende demeden edemedim tabiki. Sonra ben ağzı açık izlerken birden berkay geldi. Sessizce selam verdi ve nasıl geçtiğini sordu. Ben sadece çok güzel, inanılmaz bende yapabilsem keşke dedim. Berkay;
- İstersen neden olmasın.
- Nasıl? Olurmu ki . Ama ben dans edemem ki.
- Çalışırsan ve istersen yaparsın.
Çok istemiştim ve berkay'ın bu gösteriyle bir alakası olduğunu anlamıştım. Sormadan edemedim.
- Peki nasıl, kimle çalışacağım?
- Benimle.  Dedi ve havalı bir gülüş attı.
- Sen dans edebiliyormusun.
- Tabi bu gösterinin kurgusu da fikri de bana ait. Okula ilk geldigimde başlamıştık.
- Peki ya sen neden yoksun.
- Olacağım, zamanla . İstiyorsan bunu detaylı konuşalım bir gün.
- Peki. Çok teşekkür ederim.
Çok heyecanlanmıştım.  Sanki o an hemen sahneye çıkacakmışım gibi. Sonra heycanla buseye döndüm oda merakla bize bakıyordu zaten. Daha fazla merak ettirmeden anlattım tüm konuşmalarımızı. Onda öyle bir yetenek olduğunun belli olduğunu söyledi  ve kendisinde katılmak istediğini belirtti. Çok sevindim yanımda benim gibi bir aceminin daha olacağına. Gösteri ardından herkes büyülenmişti. Konser alanından ayrılırken berkay koşarak yanımıza geldi.
- Zamanınız  varsa bir yere gidip oturalım hem sizi birileriyle tanıştırmak istiyorum.
İkimizde çok memnun olduk. Tanışacağınız kişilerin merakıyla. Zamanımızın olduğunu söyledik.  Beraber yakın çevrede bulunan otantik bir çay bahçesine gittik. Biz oturduktan hemen sonra sahnedeki ikili geliyordu karşıdan. Berkay kalktı hoş geldiniz dedi. O iki kişi okuldan değildi ve çok başarılılar dı. Bekay'la dışarıda ortak bir sanat okulu tarzında bir yerleri varmış. Yaş olarak bizden biraz büyük olsalar da çok samimi ve kafa dengi gibi duruyorlardı. İkisinide hayranlıkla tebrik ettim. Hayatımdaki canlı olarak izlediğim en güzel sahne şovlarından bir tanesiydi gerçekten. Çok mütevazi ve içtenlerdi. Bütün tebrikleri sıfır havasız karşılıyorlardı. Zaten başarının üst seviyelerine erişebilmiş insanlar mütevazi bir kişiliğe bürünüyor genelde ve onun ayrı bir başarı oldugunu düşünmüyorlar. Bedenlerinin bir parçası oluyor her ne ise yetenekleri. Ama nerede yarım kalmış ve başkalarının üstünden kazanılmış bir başarı görsek hep kaf dağlarında gezdiklerini görmemek için kör olmak gerekiyor. O yüzden ne demişler "Seni sen değil, başkası övsün" . Kimsenin söylediği kadar, olduğuna hiç bir zaman inanmadım. Anlattıkları ya eksik ya fazla çıkıyor. Kendini bir başkasına anlatmak dünyanın en zor şeylerinden bir tanesi aslında . Ve çok tehlikeli en ufak bir yanlışta yalancı damgası yemek kaçınılmaz. Kendini günlerce anlatmak yerine yaparak, uygulamalı olarak, ömürlük kanıtlarla gösdersek daha kalıcı olur bence. Yoksa sözün ne manası olur ki icraatın yanında. İnsan denince akla zaman gelmeli bence. Öyle pat diye evet bu denmemeli. Yıllar geçse de yetişkinler bile birbirini tanıyamıyor. Bizim ilk gördüğümüz insana melek yada şeytan damgasını vurmamız çok yanlış. İyiyi de kötüyü de anlamak için zamana ihtiyaç var. Zaten o süre zarfında anlaman gereken her şeyi anlatır sana hayat. Ön yargıları yıkmak bir çok şeyi kazanmakla eş değer bence. Çünkü insanın başına ne gelirse hep ön yargıdan gelmiştir. Biz insan oğlunun hep acelesi vardır. Olan olsun hemen olsun mantığı. Bunun yanlış olduğuna da canımız yandıktan sonra kanaat getirebiliriz ancak. Ama artık çok geç. İyi sanarsın yanılırsın kötü sanarsın yanılırsın. Hayat böyle. Zaten ne acelemiz var ki? Zamanla belki hiç bir problem kalmayacak. Ama biz illa anınca göreyim, ne halim varsa dedikçe, kader de al da gör dermişcesine vurur yüzümüze insanların gerçek yüzünü . Hâlbuki sabretsek biraz yarasız da anlatılabilecek bir savaş ama silah tutmayı bilmeden atladığımız ön saflarda ilk yıkılan biz oluruz malesef. Hayatın bir savaş olduğunu asla söylemiyorum. Sadece bunu kendimizin çıkardığını bu savaşı bilinç altımız da kendimizin başlattığına inanıyorum. Düşünmeden başladığınızı düşünsenize bir yola kaygısız, rahat canınız ve yol sizi nereye götürüyorsa oraya gitmek. Ne kadar huzur verici ve eğlenceli geliyor dimi kulağa. İste hayatıda eylenceli kılan yeni insanlar yeni ortamlar. Ama her yeniliğe atılan ilk adımla birlikte kötü hisler de beraber geliyorsa o yenilikten bir şey beklemeyin derim ben. Siz zaten yasamak istediğinizi çok dan seçmişsiniz ki. Ya hasta olursam ya üzer se ya kırarsa ya seversem. Hayat bunları düşünecek kadar zaman sunmuyor malesef bize. Sen seçiyorsun o uyguluyor. Kötü düşünceleri atıp yeni bir sayfa açacak bir çok fırsat veriyor sana hayat, bir kitapla bir filmle bir muzikle. Hatta sana mucizeler veriyor. Bir doğum bir evlat. Düşün istiyor sadece o bedende o bebeğin var oluşunu, nefes alışını. Başka bir mucizeye gerek kalıyormu ki bundan sonra. Allah sana ya boğulursa dedirtmiyor bile. Her vesveseyi adet, edinmemeyi öğren istiyor.

BİR DELİ BİR ADAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin