Binlerce soru??

145 52 43
                                    

Uzun bir boşluktan sonra kendime geldiğimi farkettim. Gözlerim! Gözlerimi büyük bir çabalar sonucu açtım. Tek görebildiğim bulanıklık ardında beliren altın detaylı tavan ve tablolar eşliğinde süslenmiş beyaz duvar...

Etrafıma baktıkça odanın içini keşfedebildim. Odada tek nefes alan canlı bendim galiba. Ne bir ses ne bir hareketlilik vardı.

Peki burası neresiydi? Sadece gözlerimi etraftaki şeylere gezdirdim. Solumda üzerinde bir sürü kuru papatyalar olan 3 çekmeceli komidin, sağımda ise iki kişlik bir koltuk vardı. Üzerinde pike ve yastık.

Birisi orayı kullanmış olmalı. Peki nerde o? Kimse yok mu? Delirecek gibiyim. Burası neresi? Burada ne işim var? Neden yatıyorum? Neden vücudum bu kadar ağır? Bundan daha önemlisi benlik duygusunu hissettiğim kişi kim?

Bu sorularımı bölen bir gıcırdı ardından açılan kapı oldu. Kimin geldiğini merak ediyordum. Bütün sorularımı cevaplaması ve beni kendime getirmesi için.

İçeriye giren orta boylu, minyom , kumral kapalı bir kız oldu. Odaya bakışları yerde girmişti ve bakışlarımız buluşunca adeta yüzünde güller açtı.

Kimsin diye soramadan "Ah Bitanem! Gözlerini açmışsın. Çok şükür" sözlerini işittim tanımadığım şahıstan. Ben sadece bakakaldım. Ne yapacağımı, ne söyleyeceğimi bilemeden.

Benim bakışlarımdan rahatsız olacak ki "neden öyle bakıyorsun bitanem" dedi bana. Haklıydı boş bakıyordum. Ama ben de haklıydım ki hiçbir şey bilmiyordum. Haliyle neden bu kadar samimi konuştuğunu da merak ediyordum. Beni tanıyor olmalıydı. Kardeşim miydi? Kuzenim? Arkadaşım? Başka ihtimaller gelmiyordu aklıma. Bunlardan birisi olmalı...

"Elif! İyimisin? Doktoru çağırmamı ister misin? Çağırsam çok iyi olacak. Bakışların hiç iyi görünmüyor." dedi. Adeta kendi kendine konuşuyordu. Kapıya doğru ilerledi ve gözden kayboldu.

Ve beynimdeki soru işaretleri daha da artmaya başladı. Bana Elif diye seslenmişti. O halde Benim adım 'ELIF'di. Elif? Elif?

Ben bu sorularla boğuşurken içeriye ilk önce o kız ve erkek doktor eşliğinde iki hemşire girdi. Doktor başımda dikildi ve "Uyanmanıza çok sevindim Elif hanım. Gözlerinizin bu kadar güzel olduğunu görmek bu güne nasipmiş demek! Nasıl hissediyorsunuz? Konuşabilir misiniz? Sesinizi duymak isterim!" dedi.

Biraz düşündüm iyi miydim? Vücudumda büyük bir ağırlık vardı. Halimi anlatan bir kaç cümle "vücudum ağır" diyebildim. Doktor ise çok normal karşıladı ve verdiği tepki "Daha da iyi olacaksın" dı.

Ben ise bana neler olduğunu merak ediyordum. Neden hastanede olduğumu, cismimi, hatta gözlerimi? Gözlerim doktorun dediği kadar güzel miydi?

Doktor, uzandığım yatağın ucunda bulunan dosyaya göz gezdirdi ve tekrar bana bakarak "Şimdilik sizi ailenizle yalnız bırakacağım" dedi. Ardından ilk karşılaştığım kıza "Fazla yormamanız şartı ile..." demesi yetmiş olacak ki kız "Tabikii" diyerek karşılık verdi.

Doktor ve hemşireler odadan çıktı. Biz ise odada tek kaldık. Hala boş boş o kıza bakıyordum. Boş bakmamın ardından şöyle dedi "Ben Tuğba! En yakın arkadaşın, kardeşin, dostun, hatta çocukluk arkadaşın, beraber büyüdüğün kişi. Kendimi sana tanıtayım istedim. Çünkü küçük bir hafıza kaybı yaşıyorsun. Ama doktor 1, 2 aya kalmadan hafızanın yerine gelebileğini söyledi. Beklediğimiz bir vakıaydı bu hafıza kaybı. Üzülme olur mu? Birçok şeyi atlattığımız gibi bunu da atlatacağız. Her daim yanında olacağım" biraz nefes alma gereği duyduktan sonra "Çok dua ettik Elif! Senin gözlerin kapalıyken bizim ömrümüzden ömür gitti. Hele baban! İşlerinin yoğunluğuyla beraber günde kaç defa hastaneye gelip gitti saymak imkansızdı, gözlerini açarsan da burada olamazsa, ilk onu göremezsin diye endişe içindeydi. Seni bekledik 11 aydır ve gözlerini açtın. Artık bundan sonra herşey daha kolay olacak. İnşallah! Çünkü en zor olanını başardın. "

SEVDÂ AĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin