1 saat önce 'Keşke bir daha karşılaşsak' dediğim kişi karşıma çıkmıştı ama ben bunu değerlendiremiyordum. O nişanlım olacak Baran adındaki şahıs bana hiç iyi gelmemişti. Babam bilmiyor muydu bunları da bizim konuşmamız gerektiğini söylüyordu.Bunları düşünürken bir yandan da sinirimi biraz olsun yatıştırıp maksadımı gerçekleştirmeye çalışsam iyi olacaktı diye düşünmüyor değildim.
"İyiyim" dedim belki konu açılır diye. Ses vermedi. "Ben giderim" dedim. Yine ses vermedi. "Durdur arabayı" bir anda frene basmasının ardından biraz öne meyledince dengemi korumaya çalışmıştım.
"Kendin gidebileceğine kanaat getirseydim zaten arabayı ben sürmezdim Hanımefendi" dedi. Bu sefer de ben sustum. Ama cevap vermeliydim. "Tamam Beyfendi o zaman ben eve değil Cafe'me gitmek istiyorum" dedim. Bana bakmasının ardından "Tamam nerde söyle?" dedi. Biraz tarif etmemin ardından oraya doğru sürdü.
"Buğra" dedim. "Efendim" "Kaza gününden sonra her hafta ziyaretime geliyormuşsun" "Evet?" "Neden?" Biraz düşünüyormuş gibi durdu ve ardından "İnsanlık halim olarak önümde kaza geçirmiş birisinin hayati durumunu merak etmemde bir şey aranmamalı bence!" "Birşey aradığımdan değil ama senin sayende uyandığımı söylüyor Tuğba. Yani senin beni ziyaretinden hemen sonra parmaklarımı oynatmışım ve o gün uuyanmışım. Buna ne diyeceksin." "Tevafuktur. O zaman uyanacakmışsın demek ki-ki o zaman uyandın- şifayı veren Allah'tır"
Hep geçiştirici cevaplar veriyordu. Birde beni takmıyormuş gibi yapması daha çok dikkatimi çekiyordu. "Tamam peki onu da geçtim. Sana birşey soracağım. O konuda senden bilgi alamayacağıma kanaat getirdim. Peki odadaki papatyalar? Her geldiğinde papatyayla gelmişsin ve uyandığımda ilk gördüğüm şeyler arasındaydılar."
"Babannem 'papatya sıhhattir' derdi. Kendisi hasta iken dedem her gün bi papatya getirirmiş ona. Bizde de babanne yâdigârı kalmış bir hareket" dedi. İlk defa bu kadar uzun ve soluksuz konuşmuştu.
"Çok güzel bir mânâ" dedim. "Peki başka bir şey daha? İlk ismini öğrendiğimde hani benim odamdayken selamlaşmak adına uzattığım eli neden başka bi hareketle geri çevirdin?"
Arabayı sürerken lafımın bitmesinin ardından bana bir bakış attı. "Bunu kendin bul! Neden öyle yapmışım?" diyerek sorduğum soruya cevap verdi. Pek cevap sayılmazdı ama en azından birşey söylemişti değil mi?
Düşündüm ne olabilir diye. Neredeyse 24 saat beraber olduğum Tuğba da erkeklerle selamlaşmak doğru olmadığı için onlarla selamlaşmıyor ve temas kurmuyordu. Buğra da aynı şekilde kızlarla selamlaşmıyor demek..
"Buldum" dedim. Gülümsedim ona bakarak. Her ne kadar gülmemeye çalışsa da gözlerinin parıltısı onu ele veriyordu. :)
Cafe'ye geldiğimizin belirtisi olarak arabanın yavaşlaması yetmişti anlamama... Ona baktım. Sadece baktım. 'Böyle kalsam' dedim içimden. Neden böyle düşündüğümü de bilmezken beni düşüncelerimden ayıran şey "ühü -ühü" sesi oldu. Ondan çıkıyordu. Biraz kafamı salladım kendime gelmeye çalışırcasına.
O yeşil gözleri bana bakıyordu. Göz bebeklerinde kaybolduğum gözün sahibi bana "Geldik" dedi. Neden kendinee cekiyor beni. Hiçbirşey yapmamasına rağmen onda beni çeken birşey vardı.
"Gelmeseydik keşke" diyerek lafı ağzımda geveledim. Gözlerim hâlâ gözlerindeyken "Efendim?" dedi. İyi bari duymamıştı. Ama duysada pek fena olmazdı ya!
"Arabayı buraya bırakıyorum. Bende kaçar" dedi ve arabadan inmeye çalışıyorken kolundan tuttum. Birşey daha demeliydim.
-Buğra-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDÂ AĞI
Teen FictionGüzellik, bakmayı bilen gözdedir sevgilim. Artık kendime layık olanı seçebiliyorum sayende. Bir insanın gözlerine bakıp, kalbini görebiliyorum her seferinde. Eskisi gibi değilim. Neden mi senden çok daha öndeyim? Herkesin dünyası kendi gördüğü kadar...