Bedük - koyver kendini
•••8. Bölüm part 1•••
"Hep sizin uyuşukluğunuz yüzünden geç kaldık, hayır insan biraz hızlı olur ya,"
Şu an söylenmemin tek sebebi arabadaki baş belalarının evden geç çıkmasıydı. Jin Hyung'u en son arabaya sürükleyerek bindirdiğimi hatırlıyordum. Mutsuzken gerçekten de insanı çıldırtacak davranışlar sergiliyordu. Oysaki ben onun sesini kalınlaştırarak tehdit savurduğu zamanlarını özlemiştim. Arabayı şehir bulvarından geçirerek, golf alanına gidildiğini tahmin ettiğim yoldan ilerlemeye başladık. Eğer erken çıkmış olsaydık diğer çalışanların arabasını takip ederek, yolu bulabilirdim, fakat biz geciktiğimiz için onlar çoktan yola çıkmıştı ve aramızda golf alanının nerede olduğunu bilenimiz yoktu.
Jin Hyung açık olan camdan kafasını uzatarak ağzını açmıştı. Ah onun bu tavrına alışkındık. Bunu neden yaptığını sorduğumuzda ciğerlerine havanın bu şekilde daha fazla dolduğunu iddia etmişti. Biliyorum biraz tuhaf bir davranıştı ama söyler misiniz, hangimizin tuhaf davranışları yoktur ki?
İki yol ayrımına geldiğimizde arabayı durdurmak zorunda kalmıştım. Belediyemiz sanırım evde kıç devirmekten başka bir şey yapmıyordu. Hayır insan şuraya bir tabela koyardı be! Resmen golf alanına dair en ufak bir tabela bile yoktu.
"Neden durduk?" Diye sordu Taehyung.
Emniyet kemerimi çıkartırken konuşmuştum."Tabela yok ve nereden gideceğimizi bilmiyorum."
"Aslında şurada bir kulübe var," parmağıyla sağ tarafta kalan yolun birazcık içerisindeki kulübeyi işaret etmişti. Gözlerimi kısıp küçük kulübeyi süzdüm. Şansımıza evin önünde birisi oturuyordu.
"Hadi Hyung nereden gideceğimizi soralım." Kafasını olumlu anlamda salladı. İkimiz de arabadan inerek kulübeye doğru ilerlemeye başladık. Bugün hava diğer günlere göre oldukça sıcaktı. Etrafta kıpırdayan bir dal bile görünmüyordu. Belki elimi yola dokundursam zifti bile aşındırabilirdim.
Kulübenin önüne geldiğimizde yaşlı birinin suratını hasır bir şapkayla örtmüş olduğunu görmüştük. Uyuyor olabilir miydi?
"Dayı bir golf alanı varmış nasıl gidebiliriz oraya?" Diye sordum seslice. Sesli konuşmamın sebebi uyuyorsa uyanmasını sağlamaktı.
Bir süre gölgede uyuyup uyumadığını bilmediğimiz adamı süzmüştük. Cevap vermeden öylece duruyordu. "Dayı," dedim bir kez daha.
"Oraya en son giden," sesi bir hayli kalındı. Devam etmesini beklerken otuz saniye gibi bir sürenin geçtiğini fark etmiştim.
"Ee?" Dedim sorgular gibi bir ifadeyle.
"Oraya en son gidenler," nedendir bilinmez kendimi bir korku filminin içerisindeymiş gibi hissediyordum. Bu sefer benim yerime Jin Hyung konuşmuştu. "Tanıdık mıydı?" Daha yeni fark ediyordum da ellerini arkadan kavuşturmuş, teneffüs nöbeti tutan öğretmenler gibi duruyordu.
Bir süre daha dayıya baktım ve artık gına gelmişti. Adam resmen cevap vermiyordu. Sıkıntıyla Jin Hyung'uma dönüp bir nefes verdim. Onun suratı da benimki gibi bezmiş bir vaziyetteydi.
"Oraya en son gidenlerin," ikimizde başımızı aynı anda dayıya çevirmiştik.
Jin Hyung sesini kalınlaştırarak "Siktiler mi dayı ne oldu amına koyayım ya?" Diye söylenmişti.
Karşımızdaki adamın başı hafif yere eğildiğinde korku çanlarının bizim için çaldığını hissetmiştim. Elimin tekini yanımdaki bedenin omzuna atıp korkuyla "N'oldu lan?" Dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üzülme Kelebeğim, Bugünü Atlatırsak; Yarın Diye Bir Şey Yok
FanficKaktüslü kondom reklamı yaptığım günü hatırlıyor musun, şayet ben o gün sana aşık oldum, koduğumun çocuğu seni. ***** Jikook, 15 16 ve 17 sayılı bölumlerde Chanbaek karıştırdım araya. UYARLAMADIR, FAKAT BENDE BİR ŞEYLER KARIŞTIRDIM İÇİNE Feci trol...