•Acıktıysan klavye.•

2.2K 197 615
                                    

Kris Wu - 6

Kris'i Asya'nın Norm Enderi ilan ediyorum! Dola reyizz dola beeee! heykelini yapsak taşşağına beton yetmez. Sela olarak Kris okutcam camilerde bb.

•••11.Bölüm•••

Evin kapısı yaklaşık yarım saattir hiç durmaksızın çalıyordu ve kapıya bakan kimse yoktu.

"Sikeyim Jin Hyung bir kerede siz bakın ya hep ben hep ben!" sinirle bağırıp ölü gibi yattığım yataktan ayaklanarak kapıya doğru ilerledim.

Saat sabahın beşiydi ve bu saate her kim gelmişse görgü kurallarıyla ciddi bir sorunlarının var olduğu kesindi. Nihayet kapıya varabildiğim de hiç düşünmeden araladım kapıyı.

Çocukken de böyleydim ben. Kapıyı 'kim o' demeden açar ardından annemden azar işitirdim. Ne yapayım alışkanlıklar bileğe takılmış zincirdi ve sürekli seni takip eder dururdu. Zincir kurbanıydım ben.

Kapıyı sonuna kadar açıp şaşkın bir şekilde karşımdaki bedenlere baktım.

"T-Tanrım siz? Abi!"

Kollarımı kocaman açıp benden katbekat uzun olan abime sarıldım. "Chanyeol abi!" çok şaşkındım çünkü Chanyeol ve sehun abim ve tabi ki benden yaşça küçük olan kardeşim Kai kapının önünde dikiliyordu.

Sıkıca sarılmamızın ardından gözlerim henüz liseyi yeni bitirmiş Kai'yi buldu. "Seni pis, bok kafalı velet, beni bir kez olsun aramadın," yalandan mırıltı çıkartırken kollarımı onun boynuna dolamayı da unutmamıştım.

Her zamanki gibi uzun boyuna erişmekte zorlansam da bunu sonraki zamanlarda dert edecektim. Belki de süt içmeye başlamalıydım. Gerçi ben burnuma süt döksem bile yine de boyum uzamazdı ama neyse. Kulağıma doğru fısıldadı, Kai. "Sular kesikti arayamadım,"

Ah hala o iğrenç esprilerini yapmayı unutamamıştı. Daima bu iğrenç şakalarına bizi alet eder dururdu. En son aile yemeğinde 'acıktıysan klavye' diyerek bağırdığını hatırlıyordum.

"Allah kahretmesin Kai, ne kadar komik bir şakaydı o öyle, gül gül öldüm bir daha dirilemedim." dalga geçercesine kurduğum cümleye karşılık vücutlarımızı ayırdık.

Sıradaki kişi benden bir yaş büyük olan abim Sehun'du. 

Suratına her zamanki hınzır gülümsemesi yerleştirmiş bana bakıyordu. Kısık gözlerinden 'napıyorsun amına koyduğumun salağı' imasını anlayabiliyordum. Üç kardeşim arasından en manyak olanı Sehun abimdi. O bize göre çok daha özgürdü. İstediği her şeyi yapar kimsenin hakkında ne düşündüğünü bir gram olsun umursamazdı.

Chanyeol abim tam anlamıyla tescilli bir pezevenkti. Hatta bu pezevenklik konusunda Jungkook'u bile geçerdi. Her gün başka kızla yatar iki üç kişiyi bir arada yürütürdü.

Kollarımı öne doğru konumlandırarak Sehun abime de sarıldım. "Boyun hala çok kısa, Jimin, git süt filan iç." Omzuna alındığımı belli eden bir yumruk geçirdim. Laf sokmayı da biliyormuş dangalak herif!

Nihayet sarılma işlemlerimiz son bulduğunda, kapıdaki bütün bavulları benim odama atarak oturma odasına geçtik. Sehun, Kai ve ben üçlü koltuğa otururken, Chanyeol Taehyung'un ayağından arda kalan yere sıvışmıştı.

"Taehyung'a ne oldu?" Diye sordu, Sehun.

Aslında ne olmadı ki diye sorması daha doğru olurdu. Sonuçta çocuğun beyni parça pinçik olmuştu.

Üzülme Kelebeğim, Bugünü Atlatırsak; Yarın Diye Bir Şey YokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin