•Aman da hadi kalk oynaşalım Jeon.•

2.1K 220 407
                                    

Kenan Doğulu - Çakkıdı

Lütfen medyadaki müziği dinleyerek okuyunuz. hopidi hopidi oynaşalım kız azıcık üstten azıcık alttan.

•••9. Bölüm•••  

Gözlerimi kolumdaki saatte diktim. Saat gecenin üçüydü. Bu saate kadar Jungkook'la gölün kenarında oturmuş, çocukluk anılarımızı anlatmıştık. Moralinin düzeldiğini az da olsa görebiliyordum. Gece boyunca ona neden canının sıkıldığını sormak istesem de yapamamıştım. Bir de üzerine ben gitmeyeyim diye düşünmüştüm.

Nihayet piknik alanına gelmeyi başarabilmiştik. Çalışanların bir çoğu adını bilmediğim bir müzik eşliğinde deli gibi dans ediyordu. Ah bir de bu kalabalıkta Jin Hyung ve Taehyung'u aramam gerekecekti. İçimin şimdiden daraldığını hissedebiliyordum. Jungkook'a doğru dönüp suratına ufak bir tebessüm gönderdim.

"Her şey için teşekkürler Bay Jeon, yarın şirkete görüşmek üzere."

Gülümsememe karşılık o da hafifçe sırıttı ve elini omzuma koyup pat patladı. "Asıl benim teşekkür etmem gerek," bir süre durakladıktan sonra devam etti. "Yani moralimi düzelttiğin için,"

Omzumda yer edinen parmakları tenime tatlı bir ısı yayıyordu ve ben kendimi hiçte iyi hissetmiyordum. Belki de hızlıca yanından uzaklaşmalıydım. Rahatsızlıkla birkaç adım geriye giderek el salladım. "Moralinizin düzelmesine sevindim. Sanırım gitsem iyi olacak."

Suratında yine o edepsiz gülümseme yer edindi. Hep bu imalı gülümsemelerine maruz kalıyordum ve onu sırf bu hareketinden dolayı bir güzel benzetmek istiyordum.

Ne istediğini bilmeyen pislik herifin tekiydi. Bakın işte yine sinirleniyordum. Resmen sevgilisini önüne gelen herkesle aldatıyordu. Bugün golfte ki kıza sarılması yetmiyormuş gibi şimdi de bana karşı böyle davranıyordu. Tamam kabul ediyorum beni o kıza karşı korumasını gerçekten sevmiştim. Hatta ona bu konu yüzünden minnettardım bile. Ama bu sevgilisini aldattığı gerçeğini değiştirmiyordu.

Ardımdaki bedene sırtımı dönüp dans eden kalabalığın ortasına doğru ilerlemeye başladım. Tanrım burası ne ara böyle bir ortama dönüşmüştü? Resmen ormanın ortasında deli gibi dans ediyorlardı.

Gözlerimi kısarak görmeye aşina olduğum o suratları süzdüm. Karanlık yüzünden sadece belirli noktaları görebiliyordum ve bu onları görme ihtimalimi bir hayli azaltıyordu.

Kalabalığın arasını yararak biraz daha ilerledim. Ara sıra dans eden insanlara çarpsam da pek umursadığım söylenemezdi. Gözlerimi etrafta gezdirirken nihayet onları görebilmiştim.

Taehyung neden rulo peçeteye sarılmış ağlıyordu? 

Bu hayattan usanmışçasına bir nefes verip gürültüden uzakta oturan iki bedenin yanlarına doğru yürüdüm.

Onlara yaklaştıkça müzik sesleri gitgide azalıyordu ve Taehyung'un hıçkırık sesleri artıyordu. Jin Hyung ayakkabılarımın çıkardığı sesler yüzünden beni duymuş olmalı ki bakışlarını bana dikmişti.

"Neyi var yine bunun?" Diye sordum Jin Hyung'a bakarak.

Kaşlarını hafifçe çatıp cevap verdi. "Hoseok'un öpüşürken görmüş ve dört şişe içki içmiş"

Tanrım, bu resmen battığımızın resmiydi. Önümüzdeki günlerde hava durumunun aşırı depresif ve intihar etmeli geçeceği şimdiden belli olmuştu. Ah apartmanda çıkardığımız sesler için her gün düzenli olarak kapımıza dayanacak olan biricik ev sahibimiz Bay Oh'u da unutmamak lazımdı.

Üzülme Kelebeğim, Bugünü Atlatırsak; Yarın Diye Bir Şey YokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin