Düşüncelerimi bir kenara bırakıp etrafı inceledim. Sağ tarafımda iki koltuk ve bir sehpa vardı, sehpanın üzerine ise düzenli bir şekilde konulmuş birkaç dergi vardı. Karşımda bir dolap ve bir koltuk daha vardı. Solumda ise bağlı olduğum serum ve kalp atışlarımı ölçen bir makina vardı. Etrafımı iyice inceledikten sonra kapı açıldı. Içeri bir doktor ve bir hemşire girdi.
"Oooo bakıyorum hastamız uyanmış" dedi doktor gülümseyerek benimse tek yaptığım şey geri gülümsemek oldu. Hemşire serumu yeniledikten sonra "seni buraya getiren kişi az önce çıktı ve sana bunu vermemi istedi" dedi gülümseyerek. Elindeki katlı kağıdı bana uzattı ve bende tedirgin bir şekilde kağıdı aldım. Hemşire bana tekrar dönünce ona baktım."eğer birşeye ihtiyacın olursa bu düğmeye bas" dedi ve yanımda duran kumandanın üstündeki kırmızı düğmeyi işaret etti. Bende olumlu bir şekilde başımı sallayıp gülümsedim. Doktor en fazla 1 gün daha burda kalmam gerektiğini söylediğinde içim rahatlamıştı. Sonuçta o iğrenç dünyadan bir müddet uzak olucaktım. Doktor ve hemşire çıkınca heycanla elimdeki kağıdı açtım ve okumaya başladım.
"Umarım iyisindir.. tanışmamız pekde iyi olmadığını farkındayım ama aynı kaderi paylaşıyormuşuz gibi geldi. Yarın seni ziyarete geldiğimde daha iyi tanışma fırsatımız olucak!. Umarım yakında iğleşirsin.Imza: min yoongi~".
Demek adı min yoongi dedim içimden. Bir dakika !! Yarın beni ziyaretemi gelicekmiş ?!?!?!
Şu an beynim yandı. Yanlış okumadım demi??? Beni gerçekten yarın ziyaretemi gelicekmiş?!?!? Allahım canımı al nolur!!!!Yarının sitresi ile terlemeye başladığımı fark ettim ve hemşire unninin bana gösterdiği düğmeye bastım. 2 dakika geçmeden hemşire unni yanıma gelmişti "ne istemiştiniz?" Diye sorunca "bir bardak su rica edebilirmiyim?" Diye cevap verdim. Garip hissetmiştim. Insan uzun zaman sonra ilk kez kendi sesini duyunca böyle oluyor demekki. Hemşire unni onaylar bir şekilde başını sallayıp odadan çıktı. Bense hala sitres içindeydim. Ilk kez o çok merak ettiğim ve ilgimi çeken çocukla konuşacaktım. Peki neden ilgimi çekmişti?, neden bukadar stres yapmıştım? Ve neden onu düşününce midem bulanıyor gibi hissediyordum?. Bilmiyorum. Uzun zaman sonra ilk kez böyle ilgiç bir duygu içerisindeydim. Saate baktığımda saatin gece yarım duğunu fark ettim. Uykum geldiğini anlayınca kendimi uyku moduna soktum ve hemşire unninin bana su getirmesini bekledim. Gözlerim tam kapanıyorduki hemşire unni içeri elinde bir bardakla girdi. Onu görünce doğruldum ve bana uzattığı sudan bir kaç yudum alıp yanımkadi masaya koydum. Hemşire unniye iyi geceler dileyip gönderdikten sonra uyuma faslına geçme zamanı olduğunu fark ettim. Ve gözlerimi kapattım.
Elimin üstünde bir elmi var banamı öyle geliyor!!!!
Gözlerimi yavaşça açtım ve yanıma döndüm elimin üzerinde bir el vardı biraz daha yukarı doğru bakınca kapşonlu bir kafayla karşılaştım. Önce elimi yavaşça çektim ve sonrada yavaşça kapşonu açtım ve yemyeşil saçlarla karşılaştım. Doğruldum ve bu yeşil saçlı şahızın yüzüne doğru eğildim. Bu oydu, bu beni kurtaran çocuktu. O ilgimi çeken çocuktu. Birden kalbim yerinden çıkıcakmış gibi hissettim ve kızardığımı fark ettim.
Birdan aklıma dünki not geldi. Erkenden gelip yanımdamı durmuştu yani????
Ben utançtan şekilden şekle girerken bir kıpırtı hissettim yanımda. Yoongi birden bana baktı. Uyku sahroşu olduğundan gözlerinin altı şişmişti ve çok tatlı gözüküyordu."günaydın" dedi birden . Sesi......çok yumuşaktı ve huzur vericiydi. "G-günaydın" dedim . HAYIIIR kekelemiştim ve kıpkırmızı olmuştum. Offfff rezil oldum!!
"Notumu almışa benziyorsun" dedi ve bende olumlu şekilde başımı salladım. "Iyi ozaman adımı biliyorsun ama ben yinede kendimi tanıtıyım" dedi ve bana gülümsedi. Kıpkırmızı olmuştum. Offfff daha çok rezil oldum!!!
"Ben min yoongi ama bana suga derler, 23 yaşındayım ve yalnız yaşıyorum" dedi ve elini uzattı. "Tanıştığımıza mamnun o...oldum" dedim. Ve elini sıktım. "Ee? Sen kendini tanıtmıycakmısın?" Diye sorunca utanmıştım. "Be...benim adım cha min sang ama bana min sang-ah derler. 20 yaşındayım ve bende yanlız yaşıyorum" dedim ve gülümsedim. Içim kıpır kıpırdı ve kıpkırmızıydım. Ne yapıcağımı bilmiyordum. Bir süre sessiz bir şekilde öylece oturduk ve sessizliği bozan o oldu. "Demek sende yanlız yaşıyorsun.....kadere bak..".dedi
"Aynen" diyebildim sadece.
Yine odada ses yoktu ama bu sefer sessizliği bozan ben oldum. "Şey....beni kurtardığın için sağol" dedim ve önüme döndüm. "Şey.. önemli değil" dedi ve ellerini saçlarının arasından geçirdi. Çok güzel saçları vardı. Hele pürüzsüz yüzü, mükemmel kelimesi az kalırdı resmen. Küçük gözleri çok tatlıydı ve dışardan gelen güneş ışığı yüzünden gözleri ışıl ışıldı. Ben onu incelerken o telefonuyla uğraşıyordu. Ona baktığımı anladı herlade çünkü birden gözlerimin içine bakmaya başladı ve gülümsedi. Telefonunu bana uzattı."telefon numaranı yaz ki birşeye ihtiyacın olursa ararsın" dedi. Bende onaylarcasına başımı sallayıp telefon numaramı girdim. Beni kaydettikten sonra beni çaldırdı ve bende onu kaydettim. "Şey... sana sang-ah desem olurmu?" dedi ve ensesini kaşıdı. "Tabi" deyip gülümsedim. "Peki... bende sana min suga desem olurmu?" Diye sordum ve gülümsedim. Onu görünce hep gülümseyesim geliyordu. "Tabi" dedi ve oda güldü. Aklımdaki soruyu ona sormam gerekti ve tereddüt etmeden sordum. "Min suga......biz... arkadaşmıyız?"
"Evet, arkadaşız" dedi ve gülümsedi.
O gülünce bende gülümsedim ve kızardığımı fark edince ellerimi yanklarıma götürdüm.
Iki hafta sonra~~
Sugayla tanışalı iki hafta olmuştu. Ben iğleşmiş ve hastaneden Çıkmıştım. Sugayla sürekli olarak görüşmeye başlamıştık. Bana annesini kücükken kaybettiğini ve babasının depremde öldüğünü söylemişti ve bende kendi hayatımı ona anlatmıştım. Acılarımız benziyordu. "Sang-ah!"
"Hm"
"Sen benim kader ikizimsin"......Dediğiyle birlikte gülümsemiştim. Ona karşı hissetiğim duyguları bu 2 hafta içinde düsünmüştüm ve tek bir sonuca varmıştım. Ben aşık olmuştum..hemde sırılsıklam...
Ama eğer o bunu öğrenirse arkadaşlığımızın bitmesinden korkuyordum. Oyüzden hala açılamamıştım. Ve tamamen emin olana kadarda birşey demeyi planlamıyordum. Şu anlık böyle mutluydum.
Şu anda bir bakta oturup denizi izliyorduk. Birden içime bir sitres doğdu ve derin bir nefes çekip verdim. Sugada sitresli görünüyordu. "Şey!!!". Demiştik aynanda birbirimize dönüp. "Önce sen söyle" dedim. "Pekala" dedi ve derin bir nefes aldı. "Sana karşı ne hissetiğimi bilmiyorum ama sanırım ....şey...sanırım ben senden hoşlanıyorum....sang-ah".
Ben olayın şoku ile birlikte kıpkırmızı olmuştum. Ona doğru dönüp ona sımsıkı sarıldım ve kokusunu içime çektim. Geri çekildiğimde şoktaydı. "Şey....bende aynısını diycektim..." dedim ve önüme döndüm. Suga beni kendine çevirdi ve gözlerimin içine baktı. Yüzü bana yaklaştırdı ve gözleri dudaklarıma kaydı. Beni daha çok yaklaştırdı ve yumuşak dudaklarını benimkilerle buluşturdu. Kalbim pır pır atarken terlemeye başlamıştım. Ellerimi suganın ensesinin arkasında birleştirdim. Oda benim belimi tuttu. Onu kendimden ayırdım ve gözlerinin içine baktım.
Mutluydum. Ve hep böyle olmayı diledim.Evet arkadaşlar umarım bu bölümüde beyenmişsinizdir.
Hala yeni karakter aradığımdan dolayı yeni birini koyamadımEğer yardım etmek isterseniz yorum bölünden fikirlerinizi paylaşabilirsiniz.
Oylamayı unutmayınız!
Iyi kpoplu günler!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
benim tatlı serserim 1 (Düzenlenmiştir)
Fanfiction"Sang-ah!" "Hm" "Sen benim kader ikizimsin.."