Gördüğüm şey ile gözlerim ayrıldı. Bu da neydi böyle..! Kolumdan çekiştirip suyun dibine dibine çekerken beni, o gösterişli kuyruğuna bakıyordum sadece. Şuan tüm ilgim onun garip ama büyüleyici kuyruğu üzerinde yoğunlaşmıştı. Daha önce hiç görmediğim türden bir canlı idi bu. Balık desem... Değil. İnsan desem... Hiç değil. Ten rengi mavinin tüm tonlarını barındırıyordu. Koca kuyruğu balıkların kuyruğunu andırırken adeta ben buradayım diyordu.
Garip bir şekilde deniz suyu gözlerimi yakmıyordu bu durum beni oldukça şaşırtmıştı. Su tuzlu idi ve gözlerimin yanması gerekirdi doğal olarak. Perdeli tuhaf görünümlü eli kolumu sıkıca kavramış , canımın acımasını önemsemeden hızla dibe ve ileriye doğru sürüklüyordu. Sonunda kendimi toparlayıp zor olsa da kendime geldim ve perdeli eliyle tuttuğu kolumu çekiştirmeye başladım. Fakat o kadar sert kavramıştı ki kolumu kurtulamıyordum onun tuhaf görünümlü ellerinden... Parmaklarını ittiriyordum olmuyordu. Kolumu çekmeye çalışıyordum olmuyordu. O esnada bana doğru bakınca aniden durdum. Bu hareketi beni ürkütmüştü.
Gece olduğu için su karanlıktı ve sadece onun büyük, gösterişli, parıltılı kuyruğu önümüzü aydınlatıyordu. Çok hızlı yüzüyordu ve suyun içerisinde suratıma yosunlar, küçük balıklar çarpıyordu. Serbest olan elimle suratıma yapışan ve her defasında da irkilmeme sebep olan şeyleri temizliyordum. O ise sadece önüne bakıyordu ve sanki ben yokmuşum gibi davranıyordu.
Sanki bir parçam o yatta, ailemin yanında, kalmış gibiydi ve o kadar canımı yakıyordu ki... Şu yaşadıklarım oldukça saçma geliyordu bana. Zaten bu sıra dışı olayların bana normal gelmesinin beklenmesi de komik olurdu sanırım.
Kurtulamayacağımı anlayınca çırpınmayı ve bedenimi serbest bırakmıştım. İzin vermiştim bu hafif dalgalı suyun saçlarımı da dalgalandırmasına... Sanki pes etmiştim beni tutan bu güç karşısında. Buradan asla kurtulamayacakmışım gibi geliyordu. İşte şimdi kendimi çok güçsüz hissediyordum.
Önceden de sudan çıkmadığım için alışkındım suya ve neredeyse on beş dakika boyunca hiç çıkmadan su içinde kalabiliyordum. Bu nedenle şu anda hiç zorlanmıyordum.
Yaklaşık beş dakika olmuştu ve biz hem derine iniyorduk hem de öne doğru ilerliyorduk. Birden bire gözlerim hiçbir şeyi göremedi koyu bir karanlık dışında. Ellerini hissetmiyordum ve gözlerim feci şekilde yanıyordu. Çığlık atmak için ağzımı açmıştım ki ağzıma dolan su beni az kalsın boğacaktı. Çırpınmaya başlamıştım. Ne yani burada ölüme mi terk edilecektim? Ölüm kelimesi düşüncelerim arasına sıkışınca aynı anda yüreğim de sıkıştı ve o anda hissettim ellerini. Bir anda önümüz aydınlandı ve gözlerim irileşmişti. Bu garip canlının eli bana değdiğinde gözlerim yanmıyor idi. Bu nasıl bir durumdu? Karşımdaki manzaraya hayretler içinde bakmaya başlamam üzerine onu düşünmeyi bırakmıştım.
Cam bir fanus vardı etrafında ve içinde koca koca binalar vardı. Küçük bir şehri andırıyordu ve o kadar ışıltılı güzeldi ki... Anlatmak için hiç bir lisan yeterli değildi sanki. Daha önce bu kadar güzel bir şeye rastlamamıştım. Yemyeşil sarmaşıklar özenle binaları sarmıştı ve üzerinde bulunan renkli çiçekler halinden memnunlar gibi görünüyordu.
Bu esnada aniden perdeli ellerini kolumdan çektiğini hissedince ona döndüm. Dönmem ile beni ensemden kavrayıp sertçe itmesi bir oldu ve o cam fanustan içeri girdim. Önce su ortamının sonlandığını hissettim ve ardından sert bir zemin... Yuvarlandığımı biliyordum sert zemin üzerinde. Burada su yoktu ve bildiğimiz karaydı burası.O gördüğüm şey cam değildi , suya karşı sert katı maddelere karşı oldukça yumuşak bir maddeydi. Bir kaç saniye sonra gözlerimi araladığımda başıma toplanan insanları gördüm ve hızla toparlanarak doğruldum. Ayağa kalktığımda dizimin ve sol kolumun sızladığını fark ettim. Bu durum yüzümü ekşitmeme sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Güç
Science FictionAnna kaderine yazılmış büyük görevin farkında olmadan yaşayan ve Beyaz Güç'ün sahibi olan, kendini sıradan biri zanneden ancak bunun aksine tüm dünyanın kaderini değiştirecek bir öneme sahip olan bir deniz insanıdır. °°° Sular altının %97'si bilinme...