10.Bölüm

1.9K 228 73
                                    

Gözlerim ayrılıp ne dediğini anlamaya çalışırken aniden beni buraya attıkları kapı açıldı. Kapıdan sızan ışık yüzüme düşerken alevler söndü ve o yaratık kayboldu. Neler olduğunu anlamaya çalışırken kapının hemen girişinde ki o iki deniz insanı yanıma gelip kollarımdan tutarak sürüklemeye başladılar. Tepkisiz iken yerde sürünen ayaklarımın derisinin sıyrılıp ufak çizikler oluştuğunu hissedebiliyordum.

"Ölmedin mi sen?" deyince yanımdaki deniz insanı, afalladım ve hemen gözlerim sağ koluma ilişti. Tamamen normale dönmüştü. O işaretler ve kolumun aldığı o garip beyaz renk kaybolmuştu. Neden az önce öyle olmuştu ki? Bir cevap beklemiyorlardı benden, zaten bu soruya anlamlı bir cevap veremezdim. Bomboş bir koridora girdiğimizde gözlerim istemsizce beyaz duvarlara kayıyordu. Oymalı desenlerle süsleniyor ve üzerindeki gri renklerle renkleniyor gibiydi bu duvarlar. Aralarda da gümüş renkler kullanılmıştı. Biraz daha ilerlediğimizde koridorun sonunu görebilmiştim.

Koridorun sonunda parlak, koyu sarı renginde kocaman bir kapı vardı. Yine oymalarla süslenmişti ama duvarlardan farkı; oymalar daha sıktı ve daha derindi. Kapının ihtişamı beni büyülerken durduğumuzu bile fark edememiştim. Kapı büyük bir gururla açılınca ağzımın da büyük bir hayranlıkla açılması uzun sürmemişti.

Hemen kapının girişinde çok basamaklı bir merdiven ve basamakları özenle saran bir kırmızı halı bizi karşılıyordu. Yavaşça içeri girer iken bu ihtişamın bu görkemin arasında bir mum gibi sönüvermişti her şey.

Altın işlemeli duvarların hemen diplerine koyulan uzun, ince ancak görkemli şamdanlar aynı aralıklarla birbirini takip ediyordu. Özenle, büyük bir dikkatle yerleştirilmişti her şey.Bu kocaman ihtişamlı salonun tam orta tepesinde kocaman bir aydınlatma bulunuyordu. Aydınlatmanın etrafından dökülen elmaslar, inciler bu gösterişi olabildiğince tamamlarken incilerin arasından narince süzülen ışık bir şelale misali akıyordu etrafa...

Kırmızı halı salonu tam ortalayarak devam ederken hemen yanlarında bulunan ve yine eşit aralıklarla dizilmiş sandalyeler adeta ben buradayım diyordu. İnce zarif sandalyenin ayakları büyük bir nazla kıvrılırken üzerindeki altın işlemeler bu zarifliği çok büyük bir başarıyla tamamlıyordu.

Bir anda beni buralara sürükleyen iki deniz insanı kaybolunca bu koca mekanda bir başıma kaldım. Üzerime göz gezdirdiğimde hemen buradan çıkmak istedim, o kadar sönük ve kirliydiler ki... Çok utanmıştım. Ellerim ve üzerim kömür karası olurken elbisemin çoğu yerlerinde yırtıkların oluştuğunu fark ettim.

Yüzümü buruşturup üzerimden bakışlarımı çektiğimde karşımdaki koca, altın işlemeli çerçeveye sahip olan, kırmızı döşemeli koltuğa birinin oturduğunu ve etraftaki sandalyeleri dolduran kişileri fark etmem uzun sürmedi. Tam karşımda, kırmızı halının bitişinde, diğer sandalyelerden daha yüksek olan ve bir taht kadar görkemli koltukta ki ihtiyar aniden konuşunca herkes ona döndü.

" Nerede olduğundan haberin vardır umarım." derken o küçümseyici bakışlarını üzerimde gezdiriyordu. Bu tavrı hiç hoşuma gitmemekle beraber utanmıştım da. Oldukça uzun, beyaz sakalları dizlerine büyük bir özenle düşüyordu. Sırtına geçirdiği o kalın kürküyle daha da heybetli görünürken ellerini koltuğun kenarlarına koymuştu.

Başımı hafifçe yana çevirdiğimde oldukça özenli giyinen ve bir o kadar güzel kızlarla karşılaştım. Ancak o ışıltılı elbiselerinin altına saklamaya çalıştıkları o küçük kuyrukları onları oldukça gülünç bir duruma sokuyordu. Aynı zamanda onların küçümseyici bakışları ve kibirli tavırları adeta üstüme üstüme gelirken onları bir hayli itici ve soğuk bir duruma getiriyordu. Onlara göz devirip umursamazca önüme döndüğümde Bay Tom ve Bayan Elizabeth gelip o koltuklara yerleşmişlerdi. Bayan Elizabeth yine o küçümseyici bakışlarını üzerimde gezdirirken bir hayli güzel giyinmiş saçlarını açık bırakıp şekillendirerek hacim kazandırmıştı. Dudaklarına adeta boca ettiği kırmızı ruju yüzünü renklendirirken gözlerine yaptığı abartılı makyaj onu oldukça kokoş gösteriyordu. Bay Tom büyük bir şokla beni seyrederken onun da oldukça iyi durması gözümden kaçmamıştı. Giydiği siyah takım elbise ve içine giydiği beyaz gömlek onu oldukça hoş gösteriyordu.Bu tuhaf sessizlik sakallı adamın sesiyle bozuldu.

Beyaz GüçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin