Artık Tüm Gizemleri Öğrenme Vakti!..

1.5K 147 167
                                    

Son kelimesini ve babam olduğunu söyleyen bu adam yüzüme son kez bakıp gülümsedikten sonra aniden o güçlü ışık daha da güçlendi ve ellerimi yüzüme doğru getirip kapattığım da bir iki adım geriledim istemsizce. Karanlık anlık bir süreyle bu ışığın arasında kaybolmuş, ışığın aniden kesilmesi ile etraf yine o zifiri karanlığa bürünmüştü.

Ellerimi gözlerimin üzerine getirip ovuşturduktan sonra ellerimi çekip gözlerimi araladım. Saniyeler içinde hemen dibimde duran Bay Tom'u ve elinde ki gaz lambasını fark etmem ile ufak bir çığlık atıp bir kaç adım geriledim. 

" Şşşt... Korkmana gerek yok!" diyen Bay Tom işaret parmağını dudağının üzerine koymuş, gözlerini büyüterek bana bakıyordu. Derin derin bir kaç nefes alışımdan sonra elimi göğsümün üzerine koyup sakinleşerek gözlerimi üzerine diktim. 

" Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz? " diye bağırmamı beklemediği için aniden avucuyla ağzımı kapattı. 

" Sessiz ol! Sus..." donup kalmıştım... Ne yapacağımı şaşırmış bir vaziyette bir ağzımdaki eline bir de yüzüne bakıyordum o ise etrafa. Yavaşça, sıkı bir şekilde ağzımı kapattığı elini geri çekti.

" Neden susmamı istiyorsunuz?" dedim bir fısıltıyla. Etrafı bir kez daha kolaçan etti ve derin bir nefes alarak bana döndü.

" Artık tüm gizemleri öğrenme vakti!.. Her şeyi anlatacağım sana..." hiç tepki veremedim ve hafifçe yutkundum.

" Annenden başlamak istiyorum. Annen çok çok önemli birisi..." duraksadı ve ben söze girdim.

" N-nasıl yani?"

" Yani annen kadim büyücülüğün sahibi..." deyip bana baktığı esnada girdim söze.

" 'Kadim' ne demek oluyor?" Hafifçe dışarı çıkardığı dili ile dudaklarını ıslattı ve tekrardan sözlerine devam etti.

" Kadim demek, başlangıcı geçmişin derinliklerinde bulunan, pek çok eskiye uzanan, öncesiz demek oluyor. Annen de bu büyücülüğün sahibi. Kadim büyücülük büyük kudret anlamına gelir. Annen işte bu nedenle çok ama çok önemli biri." Sözlerini bitirdiğinde yeni fark etmiştim dişlerimi dudağıma nasıl da bastırdığımı... Fark ettim o anda dayanılmaz sızıyı. Parmağımı dudağıma uzatıp yokladıktan sonra önüme getirdim. Loş ışıkla görebildiğim kadarıyla dudağımı kanatmış idim. Elimin tersi ile usulca silip yüzümü ekşiterek sözlerini sürdürmesi için ona döndüm.

" Baban ise deniz insanları arasından en eski en uçsuz bucaksız bilgilere sahip olan bir bilgedir. Onun beyni inanılmaz bir şekilde donatılmıştır. Düşündüğü her şeyi gerçekleştirebilecek kadar üstün bir güce sahip. Onun yaptıkları da dışardan bir büyüye benzeyebilir ancak baban bunları sadece düşünerek yapar. Kimsenin bilmediği şeyleri bilir." donup kalmış, ne diyeceğimi şaşırmıştım. Afallayarak önüme döndüm.

" Peki, kehanetler kitabı? Kolumdaki garip şekiller?"

" Kolundaki siyah kıvrımlı şekiller ile kitaptaki şekiller aynıydı değil mi?" evet anlamında başımı sallayıp hafifçe yutkundum.

" O kitap sadece seni anlatır. Gelecekte neler yapacağını söyler. Kaderin orada yazılıdır. Kitap savaşın sonunda son bulur. Şuan bu söylediklerimin her harfi bile orada yazılıdır. Duyduğun o fısıltıların sahibi seni takip eden kehanetlerdir." deyince yine bir soru sormak için söze girdim.

" O fısıltı bana her zaman ' sen beyazsın...' diyordu. Bu tam olarak ne oluyor?" Derin bir nefes aldı ve söze girdi.

" Beyaz tüm renkleri taşır ancak hiçbiri değildir. Kendine özgüdür. Saftır... Temizdir... Güçtür... Sen de öylesin. Tüm güçlere sahipsin ama hiçbiri değilsin. Yani büyü gücüne, deniz insanı olma özelliğine, zihin gücüne... sahipsin ama seni sen şusun diye adlandırmak mümkün değil. Sen annen ve babandan bile daha güçlüsün. Bu dünyanın görüp görebileceği en büyük kişi en güçlü kişi sensin. Vakti gelince çıkacak savaşı kontrol edecek kişi de sensin. "

" N-Ne?N-Nas-Nasıl Y-Yani?" kekeleyerek konuştuğum için karmakarışık bir cümle olmuştu ama o anlamıştı.

" Duydun işte..." dedikten sonra büyük bir sessizlik oldu. Sadece duyduklarıma kendimi odaklamış idrak etmeye çalışıyordum. Bu nasıl olabilirdi ki? Çok... Çok saçmaydı her şey... Gerçi buraya geldiğim günden itibaren hiçbir olay 'normal' duvarları arasında gelişmemişti ki... Bu yaşadıklarım da normal olsun? Peki ben bu güçlerin neden farkında değildim? 

***

Aniden koluna giren sancıyla iki büklüm oldu çığlıkları eşliğinde. Canı yanıyordu hem de çok!.. Sağ kolunda o şekiller oluşmaya başlamıştı... Gücün simgesi olan o şekiller... Beyazlaşan teninin üzerinde oluşan, tıpkı bir damar gibi kendini belli eden, su dalgasını andıran siyah kıvrımlı şekiller... Ancak bir farklılık vardı. 

O şekiller hala damar gibi kendini belli ediyordu ama siyah değildi. Beyazdı... Artık tam anlamıyla bir beyaz oluyordu... 

Acıyla karışık inanılmaz bir kuvveti bedeninde hissediyordu. Her geçen saniye içinde bu his katlanarak artıyor idi.  

Sağ kolunda hissettiği dayanılmaz acıyla paralel olarak beyazlık tüm bedenine yayılıyordu... Beyazlık hızla yayılmaya devam etti... Devam etti... Devam etti... 

Artık tüm bedenini sarmıştı o dayanılmaz acı, inanılmaz güç ve beyazlık... Deli gibi çığlıklar koparıyordu. Kulakları tırmalayan... 

Aniden kulaklarının arkasında ki derisi yırtılmaya başladı... Kan sızıyordu yırtılan derisinin arasından. Çığlıkları daha da yükseldi. Dayanılmaz derecede ki acı çığlıkları... Her çığlığında çevresinde ki her şey ondan daha da uzaklaşıyordu.

Değişti... Çığlıklar attı... Değişti... Bambaşka biri oldu... Değişti... Asil gücün sahibi oldu!..

Sustu çığlıkları. Dindi acıları. Usulca gözlerini araladı ve aniden gözleri üzerinde gezindi. Daha o anda gözleri irileşti ve kendinden korktuğu için çığlık attı ancak boğazının fazlasıyla acıyor olması nedeniyle aniden susturdu kendini. Kalbi küt küt çarpmaya başladı sanki yerinden fırlayacakmış gibi. Nefes alışverişleri daha öncesinde hiç böylesine düzensizleşmemiş idi.

Bay Tom koşarak yanına geldi. O da daha önce böyle bir şey görmemişti. 

Anna bambaşka biri olmuştu... Tepeden tırnağa bembeyazdı, teninin dokusu değişmişti, damar gibi kendini belli eden şekiller teninin üzerinde hala kendini belli ediyordu ama tıpkı teni gibi bembeyazdı... 

" Bu olmamalıydı... Anna... Farklılaşmanın henüz zamanı değildi... Seni bulmuş olmalılar ama... Nasıl bulabilirler ki? Kehanetlere göre daha zaman vardı!.. " dedi Bay Tom titreyerek. Aklı almıyordu bunun sebebini. Anna titremeye başlamıştı. Bir anlık nefesi gidip geldi ve hafifçe yutkunarak söze girdi.

" Kim onlar?" dudakları titremişti bu sözleri söylerken...

" Onlar deniz vampirleri..."

" Ne!.." diye bağırdı kız ona...

" Onlar da tıpkı deniz insanları gibidirler ama onların kalbini nefret ve kin kaplamıştır. Onlar her şeyden nefret ederler ama en çok da üç şeyden nefret ederler: İnsanlar, deniz canlıları ve deniz insanları... Onlar bize düşmanlardır ve bizi yok etmek onların en çok istediği şeydir. Onlar seni bulduğu anda sen farklılaşacak idin kehanete göre. Bu demek oluyordu ki onlar seni buldu!"

" Peki birinin deniz vampiri olduğu nasıl anlaşılır?" diye sordu merakla.

" Bir simgeleri vardır... Üçgene benzeyen. O üçgenin bir köşesi deniz canlılarını, diğer köşesi insanları ve en son köşesi de deniz canlılarını temsil eder... Tam ortasında da nefretlerini belli eden bir çarpı işareti bulunur." 

Duyduklarına inanamıyordu. Bu işaretleri görmüştü... Luke'un boynunda...

Nefesi kesildi bir anda sanki...

" SAVAŞ BAŞLIYOR!.."

- BÖLÜM SONU - 

Çok geç geldi farkındayım... Lütfen kusuruma bakmayın... Ancak gizemlerin çoğu çözüldü diye umuyorum. 

- Oy vermeyi ve düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayınız...♥♥♥

Beyaz GüçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin