Aslında tedavi sürecini uzatıp sizi sıkmak istemiyorum. Bu yüzden bu bölüm 2 hafta ileriden başlayacak. Bu notu okumadan bölümü okuyup da ''Bu Duru ne zaman tedavi oldu ya?'' gibisinden yorumlar gelmesin lütfen. Önce notu okuyun sonra bölümü....
Bu arada geçen bölüm Duru'nun gördüğü rüyayı diğer bölümlerde anlatacağım asfdgh Neyse keyifli okumalar,hepinizi çok seviyorum ^^
Bölüm Şarkısı: OneRepublic - All Right Moves
Duru'dan...
İki gündür konuşabilmenin verdiği mutlulukla yaşıyorum diyebilirim. Evet,artık konuşabiliyorum! İstediğim gibi çığlık atıyorum,şarkı söylüyorum. Hatta günde 100 kere 'Berk' diyerek ortalıkta geziyorum. Hatta ve hatta, orangutan sesi çıkartabiliyorum! Güzel bir duygu,çok güzel...
Şimdilik tedavilerin olumlu olduğunu ve artık konuşabildiğimi kimse bilmiyor.Yani Murat ve adının Andrew olduğunu öğrendiğim yaşlı adam dışında. Doktoruma adıyla hitap ediyorum çünkü benden sadece 2-3 yaş büyük. Neyse, Murat ve Andrew annemleri arayıp haber vermemi istiyorlar.Ama ben bu fikirin doğru olduğunu düşünmüyorum. Yani sesimi Türkiye'de duysunlar istiyorum. İlk kimin duyacağını bilmiyorum ama Türkiye'ye gidince bu sesimle onlara konser vereceğimden adım gibi eminim.
''Daha iyisin değil mi?'' yaşlı adamın gülümseyerek sorduğu soruya başımı sallamakla yetindim. ''Neden konuşmuyorsun?'' dediğinde ise elimdeki kağıt parçasına, ''Sanırım Türkiye'ye gidene kadar konuşmayacağım.'' yazdım. Yaşlı Andrew gülümsedi ve ''Peki,sen bilirsin.'' dedi. Aslında gitmeden önce Andrew ve Murat'a da küçük bir konser versem hiç de fena olmaz dı değil mi? Ah, tabiki de hayır! Murat, beni iyileştirdiğine pişman olurdu kesin.
Bugün evime,Türkiye'ye dönüyordum. Bir yandan çok mutluydum ama diğer yandan da gördüğüm rüyanın etkisinde kaldığım için paramparçaydım. Lütfen her şey çok güzel olsun,lütfen!
Oturduğumuz masadan kalktığımda yaşlı adam beni durdurdu ve ''İstersen eşyalarını topla,birazdan yola çıkacaksın.'' dedi.Gülümsedim ve yine başımla onaylamayı tercih ettim. Eve gidene kadar konuşmak yok Duru! Hızlı adımlarla odama gittim ve kısa bir duş aldım. Ardından çantamı hazırladım ve son kez bir şey unutup unutmadığıma baktım. Hayır! Kulaklığıımı burda unutsaydım eğer uçağı durdurup geri dönerdim. Neyse ki son anda fark etmiştim. Kulaklığımı da çantama attıktan sonra son kez odaya baktım ve kapıyı kapattım. Kilitlediğimden emin olmak için birkaç kez kontrol ettikten sonra Andrew ve Murat'ın yanına gittim. Doktorum ''Her şey hazırsa gidelim?'' diyince başımı onaylarcasına salladıktan sonra arkalarından yürümeye başladım.
**
Uçağa binmeden önce yaşlı adamın ve doktorumun da sesimi duyması gerektiğini düşünerek onlara birkaç cümle söyledim. Hatta doktorum ''Bu benim eserim olamaz!'' diye dalga geçmeyi de unutmadı. Onlara sarılıp teşekkür ettikten sonra uçağa bindim. 14 saatlik bir uçuş seni bekliyor.Hazır mısın Duru?
Benim için asırlar süren 14 saatlik uşuşun ardından havaalanına iniş yaptık. Uçaktan yavaş yavaş inerken biraz ilerde annemi,Yağmur'u ve Berk'i gördüm. Ah,nasıl da özledim sizi bir bilseniz! Bavulumu arkamdan sürüye sürüye onlara doğru yaklaşırken, annem hareketlendi ve bana doğru koşmaya başladı. Boynuma atladığında hissettiğim duygu paha biçilemez derecede güzeldi...
''Bitanem. Çok özledim seni canım kızım.'' Annem bir yandan saçlarımı okşuyor bir yandan konuşuyor bir yandan da ağlıyordu. Onun ağlamasına dayanamadığımı söylemiştim. Ve bu yüzden ben de akmak için sırada bekleyen göz yaşlarımı serbest bıraktım. Annemin sevgi dolu bu sarılmasından sonra gözyaşlarımı silerek Yağmur'a baktım. Gıcık! Rüyamda seni öldürmediğime dua et sen. Koşarak birbirimize yaklaştığımızda duraksadı ve yüzüme pişman olmuş bir şekilde baktı. Ardından kollarını boynuma doladı. Şebek ya! Ne yaparsa yapsın ona kızamıyorum ki...
Yağmur'u bıraktığımda biraz daha ilerde bizim kucaklaşmalarımızı izleyen Berk'i gördüm. Yüzünde pişmanlıkla karışık bir ifade vardı. Umursamadan yavaş adımlarla ona yaklaştım. Bu sefer o, olduğu yerde kaldı. Gelse, boynuma atlasa ne güzel olurdu değil mi? Ama yapmadı sadece bana baktı.
Kollarım açık bir şekilde ona yaklaşırken, gözünden bir damla yaş döküldü ve hızla beni kollarının arasına aldı. Şuan kaburga kemiklerimi kırmış olması umrumda değildi. Çünkü sevdiğim adamın kollarının arasındaydım. Beni seven adamın!
Saçlarımı okşarken, kollarını bedenimden çekti ve yüzümü ellerinin arasına aldı. Kalbim heyecandan çıkmak üzere olabilir. Yaşlı gözlerle ona bakarken, yanağıma küçük bir öpücük kondurdu. Ya bu öpücükler neden bu kadar küçük?
''Özledim.'' derken sesi çok garip çıkmıştı.
''Özledim.'' diye karşılık verince gözlerini kocaman açtı. Evet,hayırlı olsun. 18 yıl sonra sesimi ilk duyan Berk oldu!
''D-Duru! S-senn-'' daha fazla konuşmasına fırsat vermeden elimle ağzını kapattım. Ben de onun yanağına küçük bir öpücük kondurduktan sonra Berk'in kokusunu içime çekmek istercesine sımsıkı sarıldım.
''Özledim.''
**
Dakikalardır Berk'in beni kestiğini söylemiş miydim? Söylemedim çünkü yok öyle bir şey. Yani ben Berk'i kesiyorum,o beni değil.
Annem bizi evde bırakıp gitti. Yağmur desen ben geldiğimden beri ortalarda gözükmüyor. Kaldık mı aşkımla baş başa?
Eve 2 saat önce geldik,yemeğimizi yedik ve hala kapalı olan televizyonun karşısına oturduk. Ve yine aynı pozisyonda oturuyoruz. Berk hiç konuşmadı. Yani ona havaalanında ''Özledim.'' demiştim ama Berk arkasını dönüp hızla uzaklaşmıştı. Benden utanıyor muydu yoksa? Ya da sesimi beğenmemişti.
''Sesimi mi beğenmedin yoksa?''
Bu ani soru karşısında afallamıştı sanki.Ama hala gözlerini kırpmadan televizyona bakıyordu. Merak etmiştim ama fazla ısrar etmenin doğru olmayacağını düşünerek yanından ayrıldım ve odama gittim. Bu odada sürekli bağıra bağıra şarkı söyleme hayalleri kuruyordum ve bu hayalimi gerçekleştirmek üzereydim. Telefonumu aldım ve içinden en beğendiğim şarkıyı açtım. Bir yandan yatakta zıplarken diğer yandan da karga gibi sesimle yabancı bir şarkı söylüyordum.
''Sen bu şarkıyı ezbere bildiğinden emin misin Duru?'' Berk odaya ne zaman geldi ya? Gözlerim pörtlemiş bir şekilde ona bakarken utançtan kızarmıştım. Başımı yerden kaldırmadan yataktan indim ve konuşmaya başladım.
''Tabi ki biliyorum.''
''Bence o kadar da emin olma.''
Ne yani, kim demiş Duru en sevdiği şarkıyı ezbere bilmiyor diye? Tabi ki biliyorum. Tamam,belki sadece bazı yerlerini bilmediğim için kafamdan uydurmuş olabilirim ama yine de bu tamamen bilmediğim anlamına gelmez!
Gülümsedim ve ona ne zamandır beni izledigini sordum. Dikkatle yüzüme baktiktan sonra "Sanırım 5 dakikadır bu igrenc konseri dinliyorum." dedi. Ya bu kadar gıcık olmak zorunda mı? İnsan en azından üzülmeyeyim diye yalan soyler...
Berk odadan çıktıktan sonra zil çaldı. Normalde zil çalınca kapıya uçma gibi bir huyum vardır. Ama bunu Berk'in gormesini istemedigimden dolayi bi seferlik kapıya uçmadım. Kim geldi acaba?
Odamdan çıkıp kapıya dogru baktigimda Yagmur'u gordum.
Pardon,pardon Berk'e sarılan Yagmur'u gordum. Ağzım açık kalmıs bir sekilde oldugum yerde dikilirken,Yagmur bir anda Berk'in dudaklarına yapıstı. Yani resmen Berk'in dudaklarını yaladı yuttu.
Ah,bunları da mı gorecektim?
Yazım yanlısları olabilir kızlar kusura bakmayin lutfen. Bilgisayar bozuk oldugu icin yarısını telefondan yazdim. Neyse umarım begenmişsinizdir :3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FALL IN LOVE
Teen FictionHayatı sessizlikten ibaret olan bir kız... Şimdiye kadar hiç aşık olmamış bir erkek... İlk görüşte aşk olur mu sizce? Bence olur. Çünkü Duru,Berk'i ilk gördüğü andan itibaren seviyor.