Bundan sonraki bazı bölümleri Berk'in veya Yağmur'un ağzından yazabilirim.Ama bu bölümün yarısı Berk'ten :) Umarım beğenerek okursunuz :))
Bölümlerie gelen vote ve yorum sayısı çok az.Eğer bu sayı artarsa bölümler de daha erken gelir ama bu sayı azalırsa hikayeyi bile silebilirim zaten silmek için sebep arıyordum. Neyse. Bu bölüm diğerlerine göre baya baya uzun oldu ve içime sinen bir bölümdü keyifli okumalar :3
Bölüm şarkısı: Olly Murs - Army Of Two
Uçağa bineli yaklaşık 10 dakika olmuştu.Berk'in söylediği o iki kelime kafamın içinde dönüp duruyordu.Bu iki kelime benim duyduğum ve duyabileceğim en güzel kelimelerdi belki de. Seviyordu beni,yani öyle söylemişti ama ya ciddi değilse? Belki de benim gittiğim yerde moralim bozulmasın diye söylediği bir şeydi. Bilmiyorum,tek bildiğim şey onu ne kadar çok sevdiğimdi.
Saatler birbirini kovalarken,uçağın içini ince bir bayan sesi doldurdu. İniş anonsuydu. Artık ailemden uzak günlere,New York'ta başlayacağımın anonsuydu. Yavaş adımlarla oturduğum yerden kalktım. Kaç saat sürmüştü bilmiyorum ama oturmaktan popomun uyuştuğunu hissedebiliyorum. Uçaktan teker teker inen insanlardan sonra ben de indim.O temiz havayı içime çektim ve elimdeki bavul ile birkaç adım attım. Hareketlenmem ile durmam bir olmuştu. Sırtımda hissettiğim el ilk önce ürkmeme sebep olmuştu ama adamın beyaz saçları ve sevecen yüzü,benim de gülümsememe sebep olmuştu. ''Berk Beyin almamı istediği bayan sizsiniz sanırım?'' Türkçe konuşması benim şaşırmama sebep olurken,birinin beni almaya gelmesi de sevindirmişti. Ah,Berk beni de düşünürmüş!
Başımla onaylarken yaşlı adam beni hastaneye götüreceğini söyledi. Normalde,keçi inadımı harekete geçirip olduğum yerde kalırdım ama şuan başka çarem yoktu.Hem Berk gönderdiyse zararlı birisi de değildir. Dediğini yaptım ve arkasından ilerledim. Bir müddet yürüdükten sonra büyük,beyaz,bahçesi çiçeklerle kaplı bir yere geldik. Buranın bir hastane olduğunu söylemeselerdi asla inanmazdım. Merdivenlerden çıkarken mal mal etrafıma bakındığım için küçük bir kaza geçirdim. Ama küçüktü yani sadece çıktığım merdivenlerden yuvarlanmıştım. Kimse fark etmediği için şanslıydım ama yanımdan geçen küçük bir kız kahkaha atmıştı (!)
Berk'ten...
Yaklaşık 5 saat önce Duru'yu havaalanına götürdük ve orda ilk defa ona olan aşkımı dile getirdim.Evet,çok çocukça bir davranıştı.Yani onu karşıma alıp insan gibi söylemeliydim ama ben ne yaptım? Kız salya sümük ağlarken onu sevdiğimi söyledim,ne kadar da romantik (!)
Hastanede neden oturduğumu bilmiyorum. Ama eve gitsem yine aynı şey olacak. Ben yine her zaman ki gibi akşam yemeğimi yedikten sonra Duru'yu düşüneceğim ve...Neyse her türlü düşüneceğim işte. Ama burada oturmak daha iyi hissettiriyor. Burası bana Duru'yu hatırlatıyor.Neden ben de onunla birlikte gitmedim ki?
Odanın kapısının çalmasıyla birlikte,ayakkabılarıma odaklanan gözlerim bir anda kapıya yöneldi. Yüksek sesle ''Gir.'' diye bağırınca yavaşça kapı açıldı ve gelen kişi gözlerimi büyütmeme sebep oldu. Ne işi vardı burda? Yani bu karanlıkta nasıl gelmişti ki?
''Y-Yağmur! Senin ne işin var burda?''
''Hiç,evde boş boş otururken aklıma geldin ben de senin evine gittim.Hizmetçilerden birisi burda olduğunu söyleyince de gelmem gerektiğini düşündüm. Rahatsız mı oldun?''
Ah,Yağmur! Duru'nun en yakın,hatta tek dostu. Evet,tapılası derecede bir güzelliği var.Açıkçası Duru, onu hastaneye getirdiği ilk gün etkilenmedim değil. Duru'nun aksine sarı saçlı ve oldukça bakılmı bir kız. Ama tipim değil. Ah, hayır kendime yalan söylemeyi kesmeliydim! Gerçekten etkilenmiştim ondan... Ama artık Duru vardı benim için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FALL IN LOVE
Novela JuvenilHayatı sessizlikten ibaret olan bir kız... Şimdiye kadar hiç aşık olmamış bir erkek... İlk görüşte aşk olur mu sizce? Bence olur. Çünkü Duru,Berk'i ilk gördüğü andan itibaren seviyor.