10. Bölüm - Gölgeler

233 26 4
                                    

Selam!
Hikayede bazı ufak değişiklikler olması gerektiğine karar vermiştim, hatta düzenleme yapmış fakat güncelleme yapmamış olduğumu farketmemiştim. Şimdi düzelttim. İyi okumalar...

Bu...

Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki Jordan'ın söylediklerini duymakta zorlanıyorum. Hızla yere çömeldim. Toprağı eşeliyorum. Tırnaklarımın içine dolan toprak ne kadar rahatsız etse de umursamıyorum. Devler koşarak yaklaştığında Jordan'ın ayağını çatlayan yerin içinden daha hızlı çıkarmaya çabalıyorum.

"Çek!" diyorum. Hızla çekmesiyle topraklar yukarı doğru fırlıyor. Yüzüme, saçıma...

Jordan hemen ayaklandı.

"Koş! Koş! Koş!"

Ne kadar uzun gelse de 1 dakika bile olmamıştı. Ağacın üstüne çıktı ve elini uzattı. Tuttuğum gibi atladım. Ayağının acıdığı anlaşılıyordu. Fakat hiç sesi çıkmıyordu.

Koşmakla olmayacağını anladım.

"Nasıl kurtulacağız?" dedim. "Bir yolu olmalı..."

"Onların adı Plum. " belden yukarısı insan, aşağısı kanguru ayaklarına benzeyen yaratığın adı Plum demek...

"İnsanlardan hoşlanmıyorlar. Ve bizden nefret ettikleri için ormanda yaşıyorlar. Biz de onların mekanına izinsiz girmiş bulunuyoruz." dedi arkasına bakış atarak.

"Karşıda uçurum görüyorum. Az aşağıda mağara gibi bir yer var. Atladıktan sonra sallanıp oraya girebiliriz. Böylece bizi görmezler." dedim. Plum'lar ayaklarını kullanıp, sıçrayarak bizi takip ediyorlardı.

"Bu işe yaramaz. Çünkü enselerindeki tüyler uçurmasa da, paraşüt görevi yapıyor. Bu yüzden olmaz."

"Bunları araştırdın mı, yoksa ders olarak mı işledin?' dedim. Ayağımı burktuğumda canım çok yandı. Sızlansam da bir faydası yoktu.

"Geçen testte karşıma çıkanlardan sonra araştırma gereği duydum. " dedi. "Ense kökü ölümcül noktası. Oraya ulaşırsak kurtulabiliriz." sonra bir ağacın arkasından çalının içine girdik.

"Tek seferde işini bitirmen lazım. Yoksa dikkatini çeker ve buraya yönelir." dedim. Okları çıkardı ve ayarladı. Yayı çektiği gibi oku uğurladı. Yayın gerilmesi ve okun fırlama sesi kulağımı kurşun sesi gibi çınlattı. Ve tam yerinden vurdu. Zaten yayı gerdiği gibi oku bırakmasından profesyonel olduğunu anlamalıydım.

Plum denen yaratık tuhaf sesler çıkardıktan sonra, yere yığıldı. Diğerlerinin dikkati yerde yatana döndü.

Her canlının bir ölümcül noktası vardı demek ki... Plumlar ensesinden, kuşlar kanatlarından ve insanlar da kalplerinden...

Evan'ın verdiği eğitimlerde nişan almayı öğrenmiştim. 'Hiç fena değilsin' demişti. Bıçağı kullanmak konusunda tereddüt ediyorum. Daha sonra lazım olması durumunda ne yapacağımı bilmiyorum. Onu da o zaman düşünürüm.

Bıçağı çekiyorum. Çıkmıyor. Diğerleri eğilmiş bir şekilde, yere yığılmış olan arkadaşlarıyla ilgileniyorlar. Jordan bir tanesini daha vurduğunda, okun nereden geldiğini araştırıyorlar.

Ama bizim olduğumuz çalılığa bakmıyorlar bile. Bıçağı çekmeye çalışıyorum ama sıkışmış gibi çıkmıyor. Biraz daha zorlayınca 8 kenarı olan ve 8 tane bıçağın yerleştirilmiş olduğu soğuk metal elime geliyor.

Emniyetinin açık olmadığını fark edince, açıp çıkarıyorum. Onlar ileriye bakarak okun nereden geldiğini ararken, ben tek gözümü kısıp nişan alıyorum. Cesaretimi toplayıp fırlattığım bıçak, sıyırmakla saplanmak arasındaki ince çizgide kıl payı saplanıyor.

MÜHÜRLÜ RUHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin