1.Bölüm - Gizli Şehir ; Helioplis

727 51 21
                                    

Selam! Uzun zamandır wattpad kullanıcısıyım. Yazma konusunda da eskiyim ama yayımlanan ilk hikayem. Görüşlerin gelmesi benim için önemli. Lütfen onları benden esirgemeyin! Iyi okumalar!

Camdan giren ışık hüzmesi gözlerimi açmam için beni uyarıyordu. Güneş turunculuğunu hafiften bırakıp güne veda ederken, ay akşamı selamlıyor, güneşi uğurluyordu. Gözyaşının arkasından uyumak ne kadar yüzümde tuhaf bir gerginlik oluşturuyorsa da dünyanın en tatlı uykusuydu. Gerçi artık dünyada mıydık onu da kestiremiyorum. Başımı yasladığım yerden kaldıramıyor olmam başımın bütün olanlar karşısında stres olup ağrı yapmasına sebep olmuştu.  E uzun yolun vermiş olduğu mide bulantısı da vardı.

Olanlar sanki rüyadaymışım gibi hissettiriyor ancak gerçeklik ile sarsılmamı sağlıyordu. O kadar gözyaşı dökmüştüm ki başımın ağrımasında etkenlerden biriydi. Parmak uçlarımı alnımda gezdirdiğimde gözüm dışarıya ilişti. Canım sıkkın olduğunda bu tarz yerler çok iyi gelirdi. Yemyeşil çimenler ve yeni çiçek açan ağaçlar. Ufak bi göl. Gölün yanında salıncak olduğunu tahmin ettiğim huzurlu bir ortam vardı. Kesinlikle burada bulunmalıydım. Yoksa pişmanlık duyardım ve pişmanlık yaşamaktan epeyce korktuğum duygulardan birisi. Yanımdaki iri kıyım görevliye baktım. Yaptığı kabalıkları unutmadım.

"Şey.. Rica etsem biraz durabilir miyiz?" dedim midemi tutarak. Kaba olan yine kendinden ödün vermeyerek direk "Hayır!" cevabını yapıştırdı. Diğeri ise "Bi sorun mu var?" diyerek sordu.

"Biraz midem bulanıyor da"

"Camınızı açabilirsiniz" su uzatmıştı. Ne yani durmayacak mıyız? Araba daha hızlandığında emin oldum. Olmayan şansımı kaybettim.

Biraz daha ilerlerdiğimizde az önceki yerden eser yoktu. Sisli ve yağmurluydu. Ağaçların yaprakları dökülmüş, ıssızlığı sunuyordu görünüşüyle. Geçtiğimiz yerdeki ilkbahar havası nerede? Gerçekten... tuhaftı, farklıydı. Annemden bundan bahsetmişti.  Farklı olduğundan. Ve çıkmadan önce kutudan çıkan metal cismi ve 'Helioplis Ansiklopedisi' ni vermişti. Içimdeki şaşkınlık hiçbir yere sığmıyor. Doğru düzgün bişey hatırlamıyorum bile. Carl her kimse onu bulmalıyım. Onun birşeyler bildiğinden eminim.

Arabanın yavaşladığını hissettiğimde etrafa göz gezdirdim. Karşımdaki devasa bina adeta nazik bir gelini anımsatıyordu. Beyaz ve ihtişamlı görünüşü beni çok etkilemiş olmakla beraber içini keşfetme hissiyle dolup taştım. Ama bugün imkansız gibi gözüküyordu. Arabanın kapısı açıldığında anca anlamıştım durduğumuzu. Yoksa kapımı açtırmak gibi bir amacım yoktu.

Biraz ilerledikten sonra sık aralıklı, geniş, yarımdaire, mat siyah renk merdivenden yukarı çıktık. Görkemli, beyaz, oymalı kapının üzerinde siyah motifler vardı. "Nerdeyiz?" baş ağrısının bendeki  etkisi de böyleydi. Üzerimde asabiyet bırakıyordu.

"Haleyra"

"Biraz açar mısınız? Hem hiçbir şey anlatmıyor, hem de herşeyi anlamamı bekliyorsunuz"

"Yani yurt. Esas eğitim göreceğiniz yer ve yaşayacağınız." eliyle yürümemi işaret etti.

"Esas eğitimmiş!" diye homurdandım. Sizin eğitiminizi görmek isteyen mi var? Zorla getirilmiş, eğitim görmem bekleniyor. Ne hoş...

*****

"Evaleen Schwarz. Uxophila'nız nedir?" kelime tanıdık geliyor fakat manasını bağdaştıramıyorum. Müdirenin yüzüne nasıl boş baktıysam, kafasını sallayıp

"Uxophila'nın ne olduğunu bildiğinizden şüpheliyim Bayan Schwarz." elinde olsa cık cıklayıp odadan çıkaracaktı. Sert mizaçlı, gözlüklü, topuzlu, klasik müdireydi. Buradakilerin aksine pek de farklı değildi.

MÜHÜRLÜ RUHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin