°Medyada ki şarkıyla okuyun lütfen ve yorum istiyorum deseeem? :')
Gecenin kendini gösterdiği zamanlarda, çiseleyen yağmurlar arasında yürüyordum ve eğer şansım olsaydı, oraya gitmek yerine şu kaldırım taşlarının arasında ki çıkıntılara saklanıp; içerisine sızan suyla boğulmak isterdim.
Hayatınızın dönüm noktası, bazen çok büyük olaylar sonucu gerçekleşebiliyorken, bazen de tek bir mesajla da alt-üst olabiliyordu.
Eşim Taehyung, son zamanlarda çok tuhaf davranıyordu.
Telefonlarına cevap vermiyor, ulaşılamıyor ve mesajlarıma geç 'dönüt' veriyordu. Aynı üniversiteye gittiğimizden dolayı, tüm arkadaşlarını tanıyordum fakat ismi bir acayip olan arayanı onu sık sık arar olmuştu. Daha da beteri... benim aramalarıma cevap vermiyorken, beraber olduğumuz akşam yemeğinde bile telefonunu açıyordu. Hayır, bu sorun değil elbet ama neden telefon görüşmesini benim yanımda yapmıyordu?
Dakikliği ile meşhur olan Taehyung, eve son zamanlarda çok geç geliyordu. Mesailere ve toplantılara çok katılır olmuştu. 'İş arkadaşları' denilen kavrama çok sadıktı. Kendi dış görünüşüne sadık olduğu kadar. Çalışmalara, fazlasıyla katılıyordu ve buna rağmen, eve iş getirir olmştu. Çalışma odasına kapanır, işten getirdiği tüm dosyaları halletmeye çalışırdı. Bazen öyle çok iş getiriyordu ki, benden bile yardım ister olmuştu koca koca dosyalar için.
Sabahları, bazen beni işe kendisi bırakıyordu ve zaman zaman ön koltuğun 'yatık' olduğu pozisyon dikkatimi çekmiyor değildi.
Eskiden, iş aralarında bile hep aynı mekanda olsa da beraber yemek yerdik. O iş aralarında ki 1 saat bile bizim için önemliydi ama artık öyle yapmıyorduk. Bana, dosyalardan başını kaldıramadığı için ofiste yemek yediğini söylüyordu. Fakat en son beni farklı bir mekanda yemeğe götürdüğünde garsonların onu tanıyor oluşu, beni çok sinirlendirmişti.
Bana sabah kahvaltıları artık hazırlamıyordu. Haftasonu olan tatil günlerimizde özensiz oluyordu. Halbuki işe giderken bile saçları yapık, sol kolunda harika olan kol saatlerinden bir tanesi, enfes bir parfüm ve kendisini daha da seksi gösteren siyah gömlekleri, ceketleri...
Ve ben bunları benim yanımda doğal olmak istemesine nitelendirmeye çalışacak kadar acizleşiyordum. Her özenli oluşunda, bana güzel gözükmeye çalışmamasının gerek olmayacak kadar birbirimize aşık oluşumuzu kendime hatırlatıyordum.
Kalbim ağrıyordu.
Zar zor sarılıyordu bana ve bir gün bunun için ağlamaya kalkıştığımda, bana çok kızmıştı. Kalın ses tonunun desibelini yükseltmiş, gözlerindeki parlamayı ulu ortaya saçıyordu.
En büyük acizlik; ortada suçlu yok iken, kendini suçlayabilmekti. Bir dinleyenim olmadığından değil; anlayanım olmadığından sessizleşiyordum. Zira Taehyung... ikisi de değildi.
Bir gün... iç haykırışlarıma, bir cevap sunan mesaj gelmişti. Başlarda sakinliğimi koruyorken, sonlara doğru düşünmekten kafayı yemek üzereydim. Taehyung'a sormak istiyordum, net bir cevap istiyordum, kızmak istiyordum, mesajı atanın kim olduğunu bilmek ve böyle bi' mesaj atmasının sebebini öğrenmek istiyordum ama korkuyordum işte.
Bir tatile çıkmıştım ve olanlardan uzaklaşmak istemiştim. Fakat, insan en çok kaçtığı şeyden kurtulamıyordu.
Bavulun tekerlekleri, kaldırım taşlarına vuruyorken; o mesaj da beynime çekiç gibi vuruyordu.
"Dileğin, seni aldatıyor..."
Düşüncesi bile moralinizin bozulmasına sebep olurken... gerçekleşmesi nasıl bir etki bırakırdı sizce?
Ölüm.
Adımlarımı sürmeye devam ettikçe, gözyaşlarım 'yağmur' eşliğinde yere süzülüyordu. Anılarmız, hâlâ tazeler ve ben bunu kaldıramıyordum!
Her seferinde anılarımıza, geçmiş zaman eki eklemek canımı çok acıtıyordu ve ben bunu bileğimde ki 'Elf' kelimesine bakarak gidermeye çalışıyor oluşum beni daha da aciz yapıyordu.
Bana, kısa boyumdan dolayı hep 'Elf' diye seslenirdi ve tekrar bir koşuşturma içerisinde olurduk. Onun kalın sesinden çıkan gülüşleriyle, benim gülüşlerim dinlemekten hiç bıkmayacağım bir şarkı gibiydi benim için.
Şimdi ise, dinlediğim acıklı şarkıların içinde çıkıyor oluşu, benim yaralarımla daha da oynuyordu.
Ellerim titreye titreye kapının tokmağını kavradım. Görmekten korktuğum şeyler için daha yüzleşmeye hazır değildim ama artık kendimi kandırmak, süründürmek istemiyordum.
Örtüleri yerde olan ve kırşmış çarşafa baktım. Çarşaf üzerinde kan lekesi vardı.
Biraz daha adımlarımı ilerlettim ve yatağın etrafını incelediğimde bir toka, üzerinde ise sarı sarı saç telleri vardı. Komidinin yanında ise kopmuş sütyen askısı vardı. Banyoya, girmek bile istemiyordum...
Dizlerimin üzerine düştüm ve gecelerdir ağlamak isteyipte tuttuğum tüm gözyaşlarımın firar etmesine izin verdim.
İlk başlarda, bu olan davranışlarını beni artık sevmiyor oluşuna veriyordum... beni aldatıyor oluşu çok daha az canımı yakıyordu.
En azından beni seviyor...
Sevmenin 'göreceli kavram' olması umrumda değildi.
Gözlerim dolu olduğundan her yer bulanıktı ama yerde ki kurumuş kan damlalarını çok net görebiliyordum. Odanın içini ses dalgaları kapladığında dudaklarımı ısırdım.
Bu bizim şarkımızdı...
Ağır çekimde gerçekleşen haraketlerimle telefonumu elime aldım. Onun, aradığını biliyordum.
'Dileğim' arıyor...
Her ne kadar reddetmem gereksede, yeşile basıp aramayı cevaplandırdım.
"Elf, gözlerin ne görüyor?" Dediğinde sesimin enerjik çıkması için zorladım. Yani... artık ne kadar başarılı olabildiysem.
"Dün gece çok kan dökülmüş."
-
Y/N: Genel bir yorum alabilir miyim?
Veee taslak biriktirdim :')
ŞİMDİ OKUDUĞUN
we can('t) talk anymore | vmin¹ ✓
RomanceDünya yuvarlak olsaydı, dönüp dolaşıp bize dönmesi gereken dönerdi. Ben, çok bekledim. "Elf, gözlerin ne görüyor? "Dün gece, çok kan dökülmüş." ©kil