🎵bölüm şakısı: Lund - Broken
Bu gece... anlaşılan uzun bir gece olacaktı.
Küçük adımlar eşliğinde, Jungkook'un evine doğru yol alıyorduk. Her ne kadar aceleci davranıp, bir an önce Taehyung ile baş başa olmaktan kurtulmam gerekse de... yorgun bedenim buna izin vermiyordu. Tae'nin sorabilecek olan her soru için bir kaçış yolu arıyor olsamda, dönüp dolaşıp aynı yere varıyordum.
Sessizliğin hakim olduğu, toprak kokan, karanlık ve dar sokaklarda el ele ilerliyorduk. Taehyung, çok kısa bir mesafede önden giderken elimden tutmuş beni de sürüklüyordu. Küçük bir şarkı mırıldanıyordu
Adımlarına yetişebilip, altında olduğumuz şemsiyenin mesafesinden çıkmamızı istemiyordu ve bu yüzden beni sürükleyip duruyordu.
En sonunda durdu ve elinde ki şemsiyeyi hızla bana verdi.
"Hep böyle olmaya devam mı edeceksin?! Jimin, sorular aklımı kemiriyor. Anlat artık sevgilim, ha? Ne dersin?" Ani gelen soruları için herhangi bir yalan üretememiş olduğumdan, dudaklarımı çoktan kemirmeye başlamıştım.
"Islanıyorsun..." dediğim zaman, elini omuzuma koydu ve boy hizasını benimkiyle aynı noktaya eşitledi.
"Jimin, boşver beni."
Hâlâ, 'elf' demiyordu...
"Neden bu haldesin? Neler oluyor? Bavulun cidden nerede ve neden tatilden erken döndün?"
Aldatılma evresinde ki en kötü durum; aldatılmanın farkındalığındayken, sözcüklerin dışarı çıkamamasıdır.
Çünkü; biz aldatılanlar, sahip olamadıklarımıza ait olduk.
Taehyung'la tanışma hikâyemiz çok sıradışıydı ve ben sıradanlığı tercih eden birisi olarak, ona daha sonra aşık olmaktan çekinmemiştim.
Range Rover'ın yanında ki asaletli genç, kısmen benim hayatımın dönüm noktasını sağlamıştı.
Beyaz, vücudunu saran kareli gömleğinin üstüne geçirilen siyah uzun kollusu, altına geçirdiği pantolon, spor ayakkabıları, siyahlıklara boğulan digital saati ve güzel hatlı yüzünün çok güzel taşıdığı güneş gözlüğü ile asaletli olan beden, beni benden alıyordu. En çokta, gülüşünü sevmiştim ben onun.
Üniversite çıkışının hemen yanında ki çiçekçiye kaymıştı gözlerim. Belki de tavlayabileceğimi düşünmüştüm ve bu yüzdende, onun için en güzel çiçekleri seçtimiştim demet demet.
Dediğim gibi, sıradanlığı seviyordum ve sevgili olmak dışında hiçbir şey yoktu aklımda. Hele ki aşık olmak? Fazla imkânsızdı benim için.
Kırmızı olan her renkte ki çiçekleri seçmiştim ve elimde ona götürüyor iken...
Nereden bilebilirdim ki polene alerjisi olduğunu?
Anılarımı hatırlarken bile, o gün ki telaşlarımız ve maratonlu geçen zamanlarımız aklıma gelince sırıtmaya başlamıştım.
Parmağımda ki yüzüğe bakınca, avucumun içine aldım ve gözyaşlarımın yüzüğü ıslatmasına izin verdim. Özlüyorum.
Taehyung ile tek bir tane aynı dersimiz vardı lâkin ben o derse girmezdim. İlk önce, o derse girmemle başladı, daha sonra çelişkili diyaloglara ardından gelen flört evresinden sonra birbirimize olan bağlantımız olmuştu, sevgili olduğumuz gibi.
Kırmızı rengini, ölümüne yakıştırdığım adam benim ilk ve -muhtemelen- son aşkım olmuştu.
'Evlilik aşkı öldürür' diyenlerin, hiçbirine kulak asmadık. Üniversite bittikten sonra da evlendik.
Başlarda... ailemizin homofobik olması yüzünden hiçbir destek alamamıştık ve parasız olan geçinimiz için zorluk çeke çeke atlattık. Uzun bir süre sonra yüksek bir 'iş' hayatına atıldık. Aynı yerde bile çalışmak isterdik, lâkin her ne kadar aynı üniversiteye gitsek bile bölümlerimiz farklıydı.
Polenden dolayı çiçeklere alerjisi olan sevgilimin, kokusu lavantaydı. Biz, bu yüzden sıradışıydık işte.
Pembe dizilerin kalıbına sokulduğumuz hayatı elimizin tersiyle itiyor ve sıradanlığı yaşayıp, mücadele ediyordum.
Biz birdik ve tektik.
Yüzüne karşın tek bir kelime dahi etmeden, arkamı dönüp ondan uzaklaşmaya başladım. Arkamdan bağırışlarına kulak asmıyor ve sadece alkol erkisine sahip olan yağmur'un tadını çıkartıyordum.
Düşünceler kafamı kemirmeye başlayınca, parkta ki banklardan birisine oturdum.
"Gökyüzü!" Elimde ki, şemsiyeyi yere fırlattım ve başımı kaldırıp kollarımı açtım. "Benimle birlikte ağladığın için teşekkür ederim."
Y/N: evvvveeet, bir bölümün daha sonuna geldik ve size bir haberim var
Görsellik katmaya karar verdim amaaaa bu kadar değil. Sadece bu bölümde 3 tanecik attım diğer bölümler genellikle 1 tane olacak
Tumblr'da fazla geziniyorum, elimde değil ltldlldlssö
ŞİMDİ OKUDUĞUN
we can('t) talk anymore | vmin¹ ✓
RomanceDünya yuvarlak olsaydı, dönüp dolaşıp bize dönmesi gereken dönerdi. Ben, çok bekledim. "Elf, gözlerin ne görüyor? "Dün gece, çok kan dökülmüş." ©kil