we can('t) talk anymore' 2

2.2K 359 234
                                    

Aldatılmak.

Herkesin aslında zaman zaman yaşadığı, bazen fark ettiği, bazen fark etmediği, bazen ise fark etmemiş gibi yaptığı...

Her yalan'a inanışımız, bir aldatılıştır. Her yalan, bir aldatmacadır.

Taehyung tarafından aldatılmak, bir ayrıcalıktı.

Adımlarımı ilerletiyorken, üzerimde hissettiğim bakışlardan rahatsız olmaya başlamıştım. Ağlamaktan kırmızılaşan gözlerim insanların dikkatlerini üzerime çekiyor, kendimi ise daha da aciz hissetmemi sağlıyordu. Burnumdan kanlar akmaya başladığı zaman, bir marketin önüne çekildim ve kapatmak üzere olan markete giriş yaptım.

"Lütfen, sadece peçeteye ihtiyacım var." Kasiyer kız, kaşlarını çatmış bir şekilde bana bakıyorken duvarda asılı saati gösterdi.

"Mesai saatim çoktan bitti, Beyefendi." Kasayı kilitleyip, anahtarı cebine attıktan sonra bana pis bir bakış attı. "Burnunuz kanıyorsa markete öylece girmemeniz gerekir! Lütfen daha fazla zorlamayın." Kolumdan tutup çekiştirmeye başlayınca, ıslanan bedenimi direnmek için zorlamıyordum.

Marketten birlikte çıktık ve ben olduğum yerde dururken, kasiyer kız şemsiyesini açıp görüşümden uzaklaşıyor, bir nokta haline dönüşüp kayboluyordu.

Damla damla, yağmur eşliğinde akan kanları durdurmaya çalışınca benim ellerime nazaran büyük eller hissettim yüzümde.

Çenemden tutup yukarıya kaldırmış, burnuma bir mendil sokuşturuyordu. Gözlerimi benden uzun bedene çevirdiğim zaman Taehyung olduğunu farkettim.

Kaşlarım çatılıyorken, bir yandan da heyecanlanıyordum ve bu yüzden kanı, kendim durdurmak için uğraş gösterecek iken... Taehyung, izin vermedi.

Onun elleri arasındayken, gerim gerim gerilmeye başladım. Dudaklarımı fark etmeden ısırıyordum ve kanın metalik tadını aldığım da yüzümü buruşturdum.

"Sabit dur." Kafamı elleri arasından çektim ve başıma göğüsüne yasladım. O, burnumla uğraşıyorken kapattım gözlerimi.

Bir deyişe göre; 'Eğer birisiyle kalbiniz aynı anda atıyorsa, o kişi sizin ruh eşinizdir.'

Başladım kalp atışlarını tek tek dinlemeye. Hislerimi katmaya, duygularımı harmanlamaya... tek fark, benim kalbimin ağlıyor oluşuydu.

Taehyung, geri çekileceği sırada daha da sıkı tuttum ceketini. "Hayır!" Bu aniden yükselen sesimin arkasında, bir bağrıştan çok ihtiyaç vardı.

Ona... dileğime, ihtiyacım vardı.

Zar zor sarılıyordu zaten bana ve... ben, ona sarılmak için böyle bir fırsat bulmuşken hiç ayrılmak istemiyordun huzuru bulduğum bedenin kollarında.

İlk 4 dakika... durduk öylece. Hiçbir pozisyon değişmiyor, aynı güçle sıkı sıkıya tutmaya devam ediyordum ceketini. Boğazını temizledi ve kaldırdı hafifçe kafasını yukarıya doğru. Benden kaçtığını hissediyordum. Benden kaçıp, yüzüme bile bakamamaya cesareti olmadığını hissediyordum.

"Jimin, bir sorun mu var?" Ve daha da kırdı. 'Elf' demek yerine, sadece 'Jimin' dedi ve bir solucan gibi daha da parçalara ayırdı, beni.

"Bir şey yok," tek elimle vurmaya başladım göğüsüne. "Hiçbir şey yok, lanet olası..."

Dirseklerimden tutup, kendi cennetinden ayırdı beni ve boy hizzasını benimkiyle denkleştirdi.

"İyi misin?" Diye, sordu naifçe. Dileğimin sesi, kalbime nakış işliyordu.

"Hayır," dedim gelen sümükleri geri göndermek için burnumu çekerken. "Seni, görmek istemiyorum..."

"Pekâlâ, anlaşılan sen iyi değilsin." Ateşimi kontrol etti. "Hadi eve gide-" dediği zaman bir şey hatırlamış gibi kafasını iki yana salladı.

Bir kez daha cam kırılması gibi olan ses kalbimden dışarı çıkamadı.

Ev... ne durumda olduğunu ikimizde biliyorduk. Sadece, o benim bildiğimi bilmiyordu.

En son, telefon görüşmemizi hatırlayacak olacak ki; birden omuzuma elini atmasıyla korkmuştum.

"Burnun dünden beri kanıyor mu, sık sık?" Dün gece çok kan dökülmüş, dediğim için böyle düşünüyor olmalıydı.

"Öyle bir şey söylediğimi hatırlamıyorum." Anlamsız bakışlarını sundu ve elini dudaklarıma koyup, ateşimi kontrol etti yine.

"Hadi... Jungkooklara gidelim." Dikdörtgeni andıran kocaman gülümsemesini sundu. "Hem özlemişsindir. Bavulun nerede?"

"Bilmiyorum," diye aldattım onu.

Çünkü benim aptal kalbim...

Anca bu kadar aldatabilirdi.

Y/N: yoonkook katmalı mıyım?

we can('t) talk anymore | vmin¹ ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin