we can('t) talk anymore' 6

1.9K 343 104
                                    

🎵bölüm şarkısı: V - someone like you

Hastane kokusu burnuma doluşuyorken, nefret ettiğim bu koku sayesinde bir hastanede olduğumu gözlerimi açmadan da fark edebiliyordum. Serumlu olduğunu belli eden elimle birlikte, gözlerimi ovuşturdum ve bej rengine bürünmüş hastane odasında gözlerimi açtım.

Bir 'refakatçi' sandelyesinin yanında gördüğüm bira şişelerini görünce, etrafta kimseciklerin olup olmadığına baktım. Gerçi... Taehyung dışında kimsenin refakatçim olacağını sanmıyorum.

Zaten bir süre sonra odaya basılan ayak sesleriyle birlikte, kapının olduğu tarafa baktım. Taehyung, elinde ki kravatıyla birlikte odaya girince fazla dağınık gözüküyordu. Dağınık, dağılmış ve etkileyici...

Refakatçi sandalyesine kendini atıp, kafasını geri atmış ve gözlerini kapatmıştı. Beni fark etmediğini zannettiğim fırsattan yararlanıp, çoktan göz tacizine girişmiştimki... birden gözlerini açmasıyla çokta tiz olmayan çığlığımı basmıştım. Tabii Taehyung o kadar yorgun düşmüştüki, çığlık attığımı fark ettiğinden bile şüpheliydim.

Yani, kafasını 'olumsuz' olduğunu belirtir bir şekilde bir sağa bir sola sallayınca, fark ettiğini -çığlığımı- anlamıştım.

Yattığım yattakta biraz doğrulmaya çalışınca ayağa kalktı ve arkamda ki yastığı düzeltmeye başladı. En son, eve giderken etrafın çok bulanık olduğunu ve kullaklarımı yırtan korna seslerinden başka bir şey pek hatırlamıyordum. Belki de araba çarpmış olabileceğine düşünerek, vücudumu kontrol etsemde herhangi bir ağırı hissetmiyordum.

Zaten Taehyung, amacımı anlamış olacak ki, oturduğu yere yerleşip dikkatini bana çevirmişti.

"Fazla stres ve kaygıdan dolayı bayılmışsın." Bunun için neden hastanede olduğumu içimden sorgulamaya başlarken, Taehyung düşüncelerimin tercümanı olmuştu.

Duygularımında tercümanı olabilseydi keşke...

"Arabaların geçtiği yolda bayılmışsın ve sana çarpmak üzere olan araba son anda durabilmiş. Bu yüzden; korkusundan hemen hastaneye getirme kararına varmış." Anladığımı belirtir şekilde kafamı salladıktan sonra, pencereden dışarı bakmaya başladım.

Yüksek bir hastane penceresinden bakıyorum. Tıpkı bir aşk hikayesi gibi... Sesimi duyabiliyor musun?

Yine düşüncelerimi okuyabilir misin?

Peki ya... duygularımı okuyabilir misin?

Ben söyleyeyim, hayal kırıklığı.

Gözlerimi kapatıp, yine o gizemli ziyaretçiyi düşünüyor ve aldatılmanın verdiği acıyı yaşıyorken. Taehyung'un kendi kendine şarkı mırıldanıyor olması bile düşüncelerimden sıyrılmama neden oluyordu. Derin bir iç çektim ve şarkının arasına sıkıştırılmış bir tutam duyguyu hissetmeye başladım.

'Someone like you' şarkısını içtenlikle söylemeye devam ederken, şarkının altında yatan sözcüklerden anlam çıkartmamaya çalışıyordum. Sadece gözlerimi kapatıp... beni huzurla dolduran sesin tadını çıkartıyordum. Şahsen, şu sıralar fazlasıyla ihtiyaç duyduğum şeylerden birisi huzurdu.

"4 o'clock, şarkısını söyler misin?" Sözcüklerim yüzünden mırıldanmayı bıraktı ve gözlerimi gözlerine diktim. "Lütfen..." ihtiyacım vardı.

"Neden stresli ve kaygılısın?" Diye bu sefer elindeki kartları kullanmaya başlayan o olmuştu. Tatilden döndüğüm gün, yaşadığımız çatışmadan sonra aramızda fazlasıyla soğukluklar vardı. Taehyung aldatmaya devam ediyor, bense çenemi kapalı tutup olanlara göz yumuyordum. Yüzünü gördüğüm zaman kimi zaman tükürmek isterken, kimi zaman ise dokunmaya bile kıyamıyordum.

Bazense o kadar öfkeli bir hale bütünüyordum ki; büyük bir intikam almak istiyordum.

Sonra avutuyordum kendi, kendimi. Taehyung'un beni sevdiğini biliyordum ve... yani sadece biliyordum. Lâkin asıl sorun ise hissedememdi.

Cevap vermeyip yüzüne baktığım an... yine bir tiksinme kaplamıştı midemi. Başımı pencereye doğru çevirip, gün ışığının yüzüme vurmasına katlanmaya çalışıyordum.

İçimden küfür ve hakaretler saydırmaya başlamışken bile... sesinde huzur bulduğum dileğim'in, bizim şarkımız olan 4 o'clock şarkısını söylemeye başladığı vakit içimde olan öfke çoktan dinmişti.

Zaten, dinmiş olduğu için bu sefer kendime öfkelenmiştim. Sadece sesini duyduğum vakit, yine her şeyi unutup kendimi param parça olmaya itiyordum.

"Benden sakladığın bir şey var mı, Taehyung?" Şarkısını yarıda kesip, anlık bir aptal cesareti ile hayatımın dönüm noktasını taşıyan o mühim soruyu sormuştum.

Belki... dedim ve umut sundum kendi kendime.

Belki şimdi her şeyi anlatıp, benden özür diler ve bir daha yapmayacağını sağlarsa onu affedebilirdim. Onu, affedebilir ve kendi kendimi yemekten bir son bulurdum.

Taehyung özür dilerdi. Değil... mi?

Umutla parıldayan gözlerimi Taehyung'a çevirdim ve şaşkınlıkla bana bakan merceklerine odaklandım.

Taehyung... benden vazgeçmezdi, benden vazgeçemezdi.

Değil mi?

Y/N: Önceki bölümde küçük bir soru sormuştum. verdiğiniz cevaplar için cidden çok teşekkür ederim hepsini tekrar tekrar okudum ve aralarından bir tanesini seçtim

hazaldeniz275545'in cevabı çok güzel ve mantıklı gelmişti, teşekkür ederim

~

Bölüm ithaf'ı hazaldeniz275545

Bölüm ithaf'ı hazaldeniz275545

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
we can('t) talk anymore | vmin¹ ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin