❁| pandomim.
Bir pandomim oyuncusuydu, Taehyung.
Şeffaf, görünmez duvarlarına hapis olmuştu. Şerefsizdi kabul ama küçük bir kutuya hapis tutulmuş çocuktu da.
Bir pandomim oyuncusuydu. Mesleği buydu. Güzel sesi olmasına rağmen, sessizliğe hapis ettiler onu.
Başından geçen olaylar yüzünden, ağır bir şekilde psikolojik sorunları ortaya çıkmıştı.
Annesi, babasını aldattığı için babasını bir saudade olarak hayattan göçmesini sağlamıştı. Yaptıklarından hiç pişman olmayıp annesi, aldattığı adamla her şeye rağmen evlenmişti.
Taehyung bu virüse hep 'aşk' dedi. Aptal olanların oynadığı bir oyun. Bir virüse kapılıyorlardı ve insanlar buna 'aşk' diyorlardı.
Babasının ölümüne üzülse bile, annesinden başka hiç kimsesi yoktu. Annesinin yaptıklarına hep 'aşk' dedi, basit bir 'aşk' dedi. Yine de, annesiyle görüşmemekte kararlıydı. Nefes aldığını biliyor olmak, kendisine yetiyordu.
Daha sonra, Jimin ile tanıştı.
Öğrendi küçük. Aşk ne demek öğrendi. Daha sonra suçladı, annesini. Aşık olan asıl annesi değil, babasıydı. Annesini o kadar çok seviyordu ki, aşkından öldü.
Saudade'nin ne demek olduğunu yıllar sonra araştırma cesaretini kendinde bulabilmişti.
Saudade: kaybettiğin birisinin, geri gelmeyeşini kabullendiğindeki muhteşem his anlamına gelebilir.
Babasının odasından gelen cümleleri aklına gelebiliyordu.
"Sensiz, yapabilirim.
O, olmasa da olur.
Böyle de, mutlu kalabilirim.
Kendi, kendime yetebilirim.
Bir başkasını sevebilirim.
Sen, olmasan da olur."
Öldü babası. Annesinden sonra ki mutluluğunu, ölümde aradı. Ölümde buldu.
Anlam verebiliyordu bu cümlelere artık. Düşünebiliyordu, anlayabiliyor, kavrayabiliyor ve hissedebiliyordu.
İntikam, dedi. Yıllarca annesini aradı, aradı, aradı... ve bulamadı.
Bir kızla tanıştı.
Annesine benzeyen bir kızla, annesinin ismini bile taşıyan kızla. Alamadığı intikamı, ondan almak istedi.
Gözleri o kadar çok kararmıştı ki, asıl annesine kendisinin benzediğini fark edememişti. Fark ettiğinde bile, her şey için çok ama çok geçti.
Af diledi. Önce tanrıdan, sonra Jiminden. Merhamet istedi, kimsecikler duymadı.
Hapishanelerde, yıllarca boğazını yırta yırta merhamet istedi Jiminden. Görevliler dışında kimsecikler duymadı. Her bağırışında falakaya yatırdılar, duymadı.
Ziyarete geldi, Jimin. Taehyung bunun haberini duyunca, ağızı kulaklarına varsa bile ağladı. Ağladı çünkü; kanayan kalbi bir miktar kabuk tutmuştu.
Duydu, dedi Taehyung. Elf'im beni duydu.
Ağlaya ağlaya gitti o sandalyeye. Dokunamasa bile, 'olsun' dedi 'beni duydu ya o bile yeter' dedi Taehyung.
Yine dedi gözlerine 'merhamet et' dedi.
Jimin, kendini güçsüz bilse bile aslında çok güçlüydü. O kadar güçlüydü ki...
Ağlaya ağlaya dökülmüştü kelimeler ağızından. "Affettim."
Şimdi, aklına o görüntüler gelince, sahnede ağlaya ağlaya yaptı pandomimliğini. Siyah, beyaz ve kırmızı renkler karışıyordu yüzünde. Akıyordu boyalar. Siliniyordu yüzünden parça parça.
Son gösterisi vardı sırada.
İpten içeri, geçirdi kafasını. Tüm seyirciler, spot ışıklarının altındaki pandomini pür dikkat izliyordu.
Taehyung, geçirdi kafasını ve altındaki sandalyeyi itti. Nefes kesilme sesleri bile duyulmadı. Çünkü; pandomimdi o. Duyanı yoktu.
Bir intihar gerçekleşse bile, tüm seyirciler alkışladı.
Yaptıkları için intihar etti. Annesine benzediği için. Jimin yine anlayışla karşıladı.
Mezarını sadece Jimin ziyaret etti ve mezar taşına o yazıyı yazdırdı işte.
"Saudade değil, o kaybetmedi."
Daha sonra da Jimin, Taehyung'un yanına göç etti işte.
Ölüm kavuşturdu.
Bitti.
Diğer bölüm, final konuşması. Lütfen okuyun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
we can('t) talk anymore | vmin¹ ✓
RomanceDünya yuvarlak olsaydı, dönüp dolaşıp bize dönmesi gereken dönerdi. Ben, çok bekledim. "Elf, gözlerin ne görüyor? "Dün gece, çok kan dökülmüş." ©kil