🎵bölüm şarkısı: karar veremedim :p
「Jimin.」
Uykusuzluğun vermiş olduğu baş ağırısını, ağrı kesicilerle dindirmeye çalışıyordum. Ağlamaktan şişmiş olan göz altlarımı da her ne kadar camsız gözlüklerle saklamaya çalıyor olsamda, haraketlerimden belliydi bir şeyler yaşadığım.
Şirketteki çoğu gözler üzerimdeyken de kaçıncı olduğunu bilmediğimden, midemi delmek üzere olan white chocolate mocho'mın dibini görüyordum. Uykusuz olduğum konusunda ciddiydim ve normalde bunu fazlasıyla dert etmem gerekiren aklımda sadece bir isim dolaşıyordu... Taehyung?
3. Kahveme geçerken, telefonda takılmayı ihmal etmeyip zaman öldürüyordum. Twitterda, anasayfamı yenileyip durunca küçücük bir anket çıktı karşıma. Aslında bütün aklım aldatılmamdayken, anketin de bunun üzerine olmuş olması yüzünden odaklanabilmiştim.
"Aldatılsaydınız, ne yapardınız...?" Soru üzerinde, her ne kadar boş bakışlar atmış olsamda korka korka yorumlara girmiştim.
Yüksek oranda olan yorum sayıları git gide artarken, cesaretimi zar zor toplayıp yorumları okumaya başlamıştım.
Çoğu yorum, hakaret içerikli olmuşken herkes süründüreceğinden bahsediyordu. Bazıları geçerli bir sebep olabilmesine sığınıyorken, geri kalanları anında boşanacaklarından bahdediyordu. Çok küçük bir kitle ise umrunda bile olmayacağından...
Anlamıyordum... çok sevdiği için boşanamayan kitle sadece ben miydim? Gerçi, ben daha kabullenememe aşamasındaydım.
Karton bardağımın kenarlarını yemeye başlarken, saate bakınca yemek molasının bittiğini anladım ve masadan ayaklanıp kalktım.
Daha ne kadar... Taehyung'a aldatıldığımı bildiğimi, söyleyip söylememekte çelişki yaşayacağımı bilmiyordum.
「wę čåñ('ţ) țäłķ āņýmøřę」
Mesaimin bitmesine daha çok varken, küçük bir tuvalet molasına çıkıp geldiğimden beri... masamın üzerinde ki katlanmış not kağıdana bakışıyorken mesai saatimi böyle bitirmekten korkuyordum.
Odanın içinde turlayıp, klasik ayakkabılarımın bıraktığı 'tak tak' sesleri beni hipnozite ediyordu ve bu daha da çok gerilememe neden oluyordu.
Son zamanlarda tek isteğim sıradan günler iken, aldatıldığımı kendi gözlerimle öğrendiğimden beri bu pek de mümkün değildi.
Uykusuzluğumun ve daha şimdi oluşan stresin vermiş olduğu baş ağırısı yüzünden koltuğuma oturdum ve ikiye katlanmış olan kağıdı elime aldım.
Telefonuma gelen mesajın gizemini daha çözememişken, şimdi de birisi odama kadar geliyor ve bu gizemli notu bırakıp s*ktir olup gidiyordu. Bir elimle başımı ovalarken, diğer elime tam notu açıyordumki kapıma vurulmasıyla ikiye katlanmış olan notu tekrar masaya bırakıp 'gel' komutunu verdim.
Benim gibi, uykusuzluktan gözleri şişmiş olan sekreterime yorgun bakışlarımı attım. Yuvarlak cam gözlüklerini düzelttikten sonra konuşmaya başladı.
"Adını vermek istemeyen bir ziyaretçiniz var, efendim." Kendisinde dediğinin ne kadar anlamsız olduğunu fark etmiş olacakki, cümlesine devam etti. "Zaten sizin, onu beklediğinizi söyledi."
"Ben kimseyi beklemi-" cümlemi tamamlayamadan, masadaki not takıldı kaldı gözüme. Dakikalardır açmakta zorlandığım kağıdı hızlı hareketlerle açtım ve bir şok dalgasını daha hissettim.
'Bul beni.' Yazısına gözlerimi tekrar tekrar gezdirirken, sekreterimin sorusuyla transtan çıkmıştım.
"Jimin Bey, iyi misiniz?"
"Hemen o ziyaretçiyi odama yollayın!"
「Yazar.」
Her şeyden bi' haber olan kısa boylu sekreter, aldığı sert komut yüzünden istemsizce paniklemiş ve topuklu ayakkabısının hızlıca zeminde yankı uyandırırken düşmemek için elinden geleni yapıyordu.
Masasının başında bekleyen ziyaretçinin olmadığını fark ettiği zaman bu sefer de adımlarını zıt yöne, yani Jimin'in odasına doğru ilerletiyordu. Aklından geçenler sadece işinden kovulma korkusu ve ziyaretçinin önemli olmadığını umma duygusuydu.
Odaya ulaşıp olanları Jimin'e duyurduktan sonra, sinir küpüne dönen Jimin kendini kontrol etmekte son derece zorluk çekiyordu.
"Ne demek gitmiş?" Diye kendi kendine tekrarladıktan sonra, deri koltuğuna kendini saldı.
Zaten daha sonra da 'kim bu gizemli ziyaretçi' sorusu aklında dört dönmeye başlamıştı.
Y/N: Sanırım sıradan bir aldatılma hikâyesi olmayacak gibi :') yinede emin konuşmamalıyım
Soru: Aldatılsaydınız, ne yapardınız?
Yoruma yazın ve bana en mantıklısı gelene bölüm ithaf edeyim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
we can('t) talk anymore | vmin¹ ✓
RomansaDünya yuvarlak olsaydı, dönüp dolaşıp bize dönmesi gereken dönerdi. Ben, çok bekledim. "Elf, gözlerin ne görüyor? "Dün gece, çok kan dökülmüş." ©kil