KAVGA VE MUTLU BİR GÜN

551 31 6
                                    

Uyandığımda saat altıydı.Uykuya dalarsam hayatta sekizde uyanamazdım.Ben de yataktan kalktım üstümü değistirip mutfağa gittim.Kahvaltımı yaptım.

"Günaydın"

Cevap vermedim çünkü ona          kızgındım.

"Küs müyüz?"

"Hayır küs değiliz."

"Niye günaydın demedin o zaman?"

"Sana kızgınım."

Odama çıktım.Onunla daha fazla konuşmak istemiyordum.Her seferinde sinirimi bozmaya çalışıyordu.Hep aynıydı.Kızgın ve sert.

"Hadi gidiyoruz."

Arabaya bindim.Kendi arabam olsaydı ayıyı çekmek zorunda kalmıcaktım.Zenginlik ne berbat bir şeydi.Kimi insanlar sokaklarda ekmek bulamazken bunun gibi ayılar en lüks yerlerde oturup en lüks arabalara biniyorlar ne güzel bir adalet.

"İnsene"

Arabadan indim, arkamdan geliyordu.Odama geldim ve koltuğuma oturdum.Telefonum çalmaya başladı.Bilinmeyen bir numaraydı.

"Kimsiniz?"

"Ben Hyun Ki"

"Tanıyamadım iyi günler"

"Dur kapatma dün yoldaki adamım ben"

Bu benim bileğimi esir alan adamdı.

"Neden aradınız ve en önemlisi numaramı nereden buldunuz?"

"Numaranı bir arkadaşından aldım."

"Benim arkadaşım yok yalan  söylemeyi kesin."

"Şirketin önündeyim eğer aşağıya inmezsen ben oraya gelirim."

Burada mı yani yok ben iniyim en iyisi bu ayı görürse şimdi laf ederdi onu çekicek havamda da değildim saten.

"Geliyorum."

Aşağıya indim beni bekliyordu.

"Neden geldiniz?"

"Ben sizinle görüşmek için geldim."

"Ne görüşmesi?"

"Senin nasıl dövüştüğünü gördüm ve   kardeşimi eğitmeni istiyorum."

"Benim bir işim var."

"İşinin olduğunu biliyorum akşam altıdan sekize kadar."

"Kusura bakmayın ama ben tanımadığım birine güvenemem."

Ceketinin cebinden bir kart çıkarttı ve bana uzattı.

"Bu şirketimizin kartı Korede kime sorsan bilir bu şirketi ve bu şirketin sahibi benim yani ben sapık değilim.
Yarına kadar düşün ve seni aradığım numaradan bana kararını bildir."

Arkasını dönüp gitti.Ben de google amcaya girip şirketine baktım. Gerçekten böyle bir şirket vardı ve söylediği gibi şirketin sahibiydi.Güzel bir işe benziyordu.Kabul edebilirdim aslında.Işık yanmıştı acaba yine ne istiyecekti.Odasına gittim.

"Takım elbiselerim hazır mı?"

"Hazır giymek isterseniz-"

"Gerek yok eve bırakmalarını söyle ve bana kahve getir."

"Söylerim."

Odasından çıktım.Şuna bak ya resmen beni hizmetçi yerine kullanıyor.Kahvesini alıp odasına gittim.

"Buyrun kahveniz"

"Sen iç"

"Ne?"

"Kahveyi sen iç diyorum elindekini"

MUTLU BİR BAŞLANGIÇ( ji chang wook)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin