CENAZE

310 21 28
                                    

Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.Herkese iyi okumalar...
~~~~~~~~
Silahı elimden bırakmıştım ve yere düşmüştü.İlk olarak ayıya baktım yarası yoktu.Sonra Elif'e kolunu sıyırmıştı ama korkudan yüzü bembeyazdı.Babası ise kanlar içinde yatıyordu.Hemen babasının yanına gittim.Kalp atışı çok derinden geliyordu ve nabzı düzensizdi. Elbisemi yırtım ve Elif'in kolunu sardım.
"Sen doktorsun.Sakin ol sadece sıyırmış.Bu yarayla ölmezsin. Kurtarman gereken bir hastan var doktor hanım.Lütfen onu yaşat."
"T-tamam"
Hemen ambulansı aradım.Ayının yanına gittim.Donmuştu.
"Bana bak baban iyi olacak tamam mı?"
"Benim yüzümden"
"Sakin ol baban iyi olacak.Sen nereden bilebilirdin ki böyle olacağını"
"Benim yüzümden"
"Papağan mısın sen kendine gel."
"Kalbi durdu."
"Ölücek mi?"
"Büyük ihtimalle evet"
"Hayır ölemez."
"Birisini kaybettiğinde ilk söyleyeceğin şey öldüğünü kabul etmemektir.Bilirim ama daha sonrası insana daha çok acı verir.Yanında seni teselli edecek birisi olmadığında insana daha çok acı verir.Ben senin sonuna kadar yanında olacağım."
İki saattir hastanede bekliyorduk. Elif'in koluna pansuman yapılmıştı.
Ayının ailesi ise tatilde oldukları için anca yarın gelebileceklerdi.Onu ilk defa bu kadar üzgün görüyordum.
Yüzü solmuştu.Dokunsan ağlayacak gibi bakıyordu.Kader.Hayat herkese aynı acılarla yaklaşmıyordu.Kiminin tek derdi kilosu ya da çıkan tek bir sivilcesi iken bazılarına hayat öyle bir darbe vuruyordu ki acısı geçmiyor hep kalıyordu.Adaletsizlikti bu ama kaderdi.Elden ne gelir ki.Babamın annemi öldürdüğü gün en büyük acıyı yaşadığımı düşündüm.İkiz kardeşimi kaybettim.Annemden bile daha çok sevdiğim tek varlığı.2 sene geçmişti o olmadan koskoca iki sene.O adamı ve karısını aldı hayat benden.Sonra bu adamı çıkardı karşıma.Birbirimizin benzer yaralarını saralım diye ama olmadı yine gülmedi bana hayat darbesini vurdu.Çok çabuk kaybettim ben onu.Severken ayrıldık biz.Daha yakınlaşmadan.
"Su getirmemi ister misin?"
"Sen kendine getir."
İki tane bardak aldım.
"Buyur iç"
"Kibar olmaya başladın ama içmeyeceğim."
"Ölmeyi mi düşünüyorsun?"
"Biraz önce intihar etmeye çalışan bendim saten"
"Sen neden bana karşı böylesin çok kabasın."
"Ona çok benziyorsun ama o değilsin."
"Kime benziyorum?"
"Boşver"
"Boşveremem kim dedim?"
"Babam ölümle savaşırkan biz bunları mı konuşacağız.Huyum bu işte. Tanımadığım insanlara karşı kabayım."
"Tanımadığın insan"
Haklıydı ama çok kırıcıydı.Ne yani ben onun için sadece tanımadığı bir insan mıydım?
"Özür dilerim"
"Benden bir daha asla özür dileme tanımadığım insan"
Elif'in yanına gittim.
"Sen odanda yat uyu.Yaralısın zaten."
"Tamam bir şey olursa haber verin"
"Sen git dinlen"
Doktor ameliyathaneden çıktı.
"Hastanın yakınları siz misiniz?"
"Evet"
"Nesi oluyorsunuz?"
"Oğluyum"
"Başınız sağolsun"
"Hayır benim babam ölemez."
"Çok üzgünüm"
"Üzgün falan değilsin.Babamı getir bana"
"Gel buraya sakin ol"
"Bana sakin ol deyip durma."
"Ne dememi istiyorsun?Doktorun ağzını burnunu kırmanı mı söylememi istiyorsun."
1 GÜN SONRA
Herkes evlerine dağılmıştı.
"Senin yüzünden öldü kocam.Onu sen öldürdün.Mırasından hiçbir şey alamayacaksın duydun mu beni pislik herif"
Ne kadar da terbiyesiz bir kadındı.
Kocasına hiç değer vermediği ortadaydı.Varsa yoksa miras.Hep öyle olmaz mıydı?Evindeki eşyaların yarısını alırlardı.Bir çatal bile vermezlerdi sana.Bu insana gerçekten çok koyardı.Teyzem aynısını yaşamıştı çok sevdiği fırını almasınlar diye karşı komşuya geçirmişti ama neyseki onlar zengindi.
"Hiçbir şey isteyen yok hepsi sizin olsun."
"Ölmeden önce bütün malını sana verdi tabi.Rahatsın şimdi."
"Bu babamın son isteğiydi ve ben isteğini yerine getirip şirketin başına geçicem.Ne zaman oğlun içkiyi bırakır adam olursa ben de şirketi o zaman bırakırım."
"Sen bunları külahıma anlat.Pis servet avcısı"
"Yeter ama ya sizin burada kocanız daha dün ölmüş.Sizin derdinize bak."
"Sonra görüşücez pis servet avcısı"
"Gördün işte aileymiş.Hepsi yalan dolan."
"Her aile böyle değil ama.Biz sadece şansızdık."
"Şansız.Sadece bu kadar mı?"
"Seni eve bırakmamı ister misin?İyi görünmüyorsun."
"Tamam"
Evini değiştirmemişti.Her şey halen aynıydı.
"Gelsene kapıda durma"
"Sana çorba yapmamı ister misin?"
"Hayır.Azrail'den haber yok.Yurt dışına gitmiş ama döndükten sonra başımıza bela olucak.O yüzden Elif"e söyle bundan sonra ikinizde burada kalıcaksınız.Zarar görmenizi istemiyorum."
Elif'i aradım.Korkmuştu haliyle ama gelmeyi kabul etmişti.Sanırım hepimiz için en güvenli yer burasıydı.
"Ne zaman geliyor?"
"Yarın"
Mutfağa gidip çorba yaptım.
"Çorba yaptım mis gibi hadi iç."
"İstemiyorum dedim sana"
"İstomoyorom dodom sono"
"Çocuk musun sen?"
"Neden olmasın"
"Ver içiyim bari.Güzel koktu."
"Biz nerede kalacağız?"
"Sen aynı yerde Elif de yan odada. Kıyafetlerini Elif getirir saten"
Aramızda ne çok engel vardı.Azrail, önceden babası,öz annesi...Biz yine bir araya geliyorduk.Aşk mıydı bu?
"Sen bana hastanede birine benzediğimi söyledin kimdi o?"
"Boşver"
"Söyle dedim sana"
"Zamanı gelince öğrenirsin."
"Bana karşı nasıl bu kadar soğuk olabiliyorsun.Sen bana çıkma teklifi ettin.Haliyle benden bir zamanlar hoşlandın.Şimdi de hoşlanmasan intihar etmeyi göze aldın.Neden benden kaçıyorsun?Baban yüzündendi.Seni anladım ama şimdi neden?O zaman bana niye çıkma teklifi ettin?"
"Hepsini zamanı gelince öğrenirsin.
Ben yatıyorum.İyi geceler"
Zamanı gelinceymiş.Yesinler senin zamanını.Bende odama geçip yattım.
Sabahın beşinde kalktım.
"Elif ne yapıyorsun sen burada"
"Sen çağırmadın mı beni"
"Sabahın beşinde mi gelinir?"
"Beni bilirsin ben erken kalkarım."
"Bilirim"
"Benim odam nerede?"
"Hemen yandaki oda.Yat zıbar"
"Sanada günaydın."
Sabahın beşinde ne yapabilirim ki?Şu ayının odasına çıkalım.Uyuyordu.
"Günaydın"
"Günaydın"
"Erkencisin bu sabah"
"Uyku tutmadı diğelim ayı"
"Sayende adımı unuttum"
"Unutmazsın sen zeki ayılardansın sen"
"Çok komik"
"Komik olduğunu söyleyen mi oldu?"
"Sabah sabah uğraşamam senle çık odamdan"
Uyuz.Şuna bak ya resmen kovdu ayı.
"Kız gel kahvaltı yapalım"
"Yok sen yap.Ben aç değilim."
"Aç değilmiş.Uykunda yemek mi yiyorsun sen?Pijama bile giymemiş üstünle yatmışsın."
"Tokum dedim sana"
"Tamam be cırlama"
"Ben çıktım"
"Nereye?"
"Sana ne"
"Silahı almış gidiyorsun.Azrail'i mi buldun?"
"Bu seni ilgilendirmez."
"Nasıl ilgilendirmez.Azrail benimde düşmanım."
Salak ya kapıdan çıkıp gitti.Hemen silahımı alıp peşinden gittim.Takip ettiğimi anlamamalıydı.O yüzden uzaktan takip etmek zorundaydım.
Bir depoya gelmişti.Burayı daha önce hiç görmemiştim.Arabadan indim ve deponun kapısını açtım.Kimse yoktu.
Solda bir kapı gördüm ve kapıyı dinledim.İçerden yumruk sesleri ve inlemeler duyuluyordu.Sesler kesilince bir yere saklandım.Bir adam dövmüşlerdi ve peşinden sürüklüyorlardı.Dışarıya çıktılar ama arabaları çalıştırmadılar.Pencereden dışarıya baktım.Haklıydım bu Azraildi.Silahlar çekildi.Bu adamlar birbirini öldürmekten resmen zevk alıyorlardı.Azrail'in adamları çok kalabalıktı.
"Patron depoda ağır silahlar var. Birimiz depoya girmezsek burada delik deşik olacağız."
Nerede bu silahlar?Buldum.İşte silah budur.Çok güzelsin bebeğim.Gel annene.Camı kırdım.Şimdi ziyafet zamanıydı.Artık korkmuyorum birini öldürmekten.
"Ne oluyor ateş edende kim?Depoya girin ve onu öldürün."
"O dediğin o kadar kolay değil Azrail"
Depoya yaklaşmalarına izin vermiyordum.
"Patron kendin gibi birini bulmuşsun valla.Yenge harika."
Ne kadar harika olsamda çok kalabalıklar.
"Patron"
"Ayı omzunda vurulmuştu."
Allah kahretmesin.Dikkatim dağılmıştı ve adamlar içeriye girmişlerdi.

KİTABIMI OKUDUĞUNUZ İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM...HERKESE İYİ GÜNLER...

MUTLU BİR BAŞLANGIÇ( ji chang wook)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin