IMPERFECT TRAİL; Figlia Mia
Güneşin yavaşça şehri bıraktığı saat aralıklarında, havaya mayhoş bir koku yayılmıştı. Gece karası kadar belirgin saçları olan kadın, düşen eriklerin kokusudur, diye düşündü. Karşısında duran geniş gövdeli, yaşlı erik ağacından düşen eriklere baktı. Beyaz ayakkabılarla ezilen erikler, çürümeye başlamıştı bile.
Bu beyaz ayakkabıların sahibi kız, ağaca bağlı lastikle oynamayı bırakıp arkasındaki kadına döndü. “Gelip benimle oynayacak mısın?” Kadın yorgun gözleriyle karşısındaki kıza baktı. Çok yorgunum, deyip geri çevirmek istedi fakat karşısındaki kocaman kehribar elmaslar ona ışıldayarak bakıyordu.
“Pekâlâ, ne oynayacağız?” Arada sırada gözlerini minik kızdan çevirip etrafa bakıyordu. Kız yüzüne gelen tatlı bal renginde ki saçlarını çekti. “İtiraf etmece oynayalım!”
Kadın kızının yüzüne bakarken hafifçe gülümsedi. Bu kadar küçük olmasına karşın, zekası şimdiden zehir gibiydi. Tıpkı annesi gibi. “Nasılmış bu oyun bakalım?” Küçük kız beyaz elbisesine aldırmadan toprak zemine oturdu ve kadının incecik bileğinden tutup çekti. “Ben sana bir şey soracağım ve sende itiraf edeceksin. Aynı şekilde sen de bana soracaksın.” Kadın ince kaşlarını kaldırarak kızın kehribar rengi gözlerinin içine baktı. “Ondan sonra brokolini yiyecek misin?”
Kız annesini geçiştirerek ofladı ama bu küçük isyan fazla uzun sürmedi. Hemen neşeli ifadesine geri dönmüş, annesine soracağı soruları kafasında tasarlamıştı. “İlk ben başlıyorum... Neden polis amcalardan uzak durmam gerekiyor? Onlar iyi değil mi?” Kadın, kısa bir bakışmadan sonra, elini küçük kızın hafif pembe olan yanağına koyup okşadı. “Bizi ayırabilirler tatlım... Kısa süreliğine onlardan uzak duracağız. Tamam mı?” Kız sürekli duyduğu cümleyi tekrar duyunca oflamıştı. Kadının beklediği onay gelmeyince kaşlarını çattı. “Değil mi, Annabelle?”
Annabelle yanaklarını şişirdi. “Tamam anne... Polislere, polis arabalarına yaklaşmak yasak.” Gelen cevapla, kadın gülümseyerek memnuniyetini gösterdi. “Aferin sana.”
“Sıradaki soru!” Kadın kızın neşesini böldü. “Sanırım bu ‘anneyi sorgulama’ oyunu?” diyerek tek kaşını kaldırdı. “Sıra bende.” Annabelle annesini kandıramayacağını anlayınca dik duran omuzlarını bıraktı ve yerdeki kurumuş yaprağı aldı. Sorusunu beklerken yaprağın kurumaktan sivrileşen uçlarını inceledi. Kadın kızının elinden yaprağı aldı ve işaret parmağını çenesine koyarak kaldırdı. “Ben mi, o kadın mı?”
Kızın fazla düşünmesine gerek yoktu. “Tabii ki sen! Sen benim annemsin.” Gelen coşkulu cevapla kadının geniş dudakları kıvrılmış, güzel bir gülümsemeye dönmüştü. “Klara nasıl?”
Annabelle işaret parmağını kadının dudaklarına bastırdı. “Sıra bende! Sıramı çiğneme.” Kadın sırtını arasında duran koltuğa yasladı ve kızını kolayca dizlerine oturttu. “Tamam o zaman... Sor bakalım.”
“Neden kaçıyoruz? Sen benim annem değil misin? Büyük gazetelerde, televizyonlarda hep kendimi görüyorum... Ben kayıp mıyım?” Kadın şimdi çok daha büyük bir yükün altındaydı. Ne cevap vereceğini düşünürken kızının cevaba aç yüzüne baktı. “Biliyorsun ki bizi ayırmaya çalışıyorlar tatlım, onlara senin benim kızım olduğunu bir şekilde açıklayacağım... Sadece biraz sabır göstereceğiz. Tamam mı?” Küçük kız yüzünü annesinin çiçek kokulu göğsüne bastırdı ve minik kollarını beline sardı. Kadın gözlerini ilerideki bir boşluğa dikti ve parmaklarını kızının saç tellerinde gezdirdi.
“Seni kimseye vermem, Annabelle. Sen benim kızımsın,” parmakları iyice sıklaşırken elleri titredi. “Sadece benim.”
~ “My Girl.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Imperfect Trail
Mystery / ThrillerGizem/Polisiye. Bir toprak, ölürken izlediği onca bedenin vermiş olduğu vicdan azabıyla kan kokar mıydı? Kusurlu bir izin vermiş olduğu kurtarış biçimi, kaç kişiyi haklı çıkarabilir? Kaç kişi ağlar sana, kaç katil gözlerinin içine bakarak öldürür...